Kürtçe Kürt siyasetinin kırmızı çizgisidir
İlham BAKIR yazdı —
- Yerel yönetimler ve parlamento çerçevesinde üretilen siyasetin önemli oranda halkla bağı gevşemiş, ezici olarak yoksul Kürt’ün emeğiyle, ödediği bedellerle kazanılan mevzilerde siyaset kendine rant arayan Kürt orta sınıfının çok güçlü etki alanına girmiştir.
- Yerel yönetimleri kazandıran, özgürlük siyasetini yaratan merkezci rantçı siyasi elitler değil, çevrenin yoksul Kürtlerinin mücadelesidir. Kürt halkının büyük bedellerle kazandığı yerel yönetimlerin ticaret erbabı ve bunların kurumlarıyla olan bağını, ilişkisini gözden geçirmesi, bu ilişkide kırmızı çizgiler belirlemesi gerekir. Kürtçe bu kırmızı çizginin en başında yer alır.
Sayın Öcalan, 15 Eylül tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede siyasi alana dönük eleştirisini dile getirmiş ve “Esas meselenin görmezden gelinerek menfaat ve rant peşine düşüldüğü, bunun kavgasının yapıldığı” tespitinde bulunmuştu. Bu tespitin Kürt siyasi alanına dair yapılmış bir tespit olduğu üzerinde kimi spekülasyonlar yapılsa da aslında “Siyasi alan” ile kast edilenin hem Kürt siyaseti hem de Türkiye’deki siyasi partilerin siyaseti olduğu aşikardır. Yüz elli yıllık bir sorun karşısında iktidar ve ana muhalefet dahil Türkiye’deki tüm siyasi partilerin yaklaşımları, hamaset çemberinden çıkamayan bir aksiyonla yakın erimli siyasi güç elde etmenin ötesine geçememiştir. Bu durum Türk siyasetinin temel özelliğini teşkil etmektedir ezelden beri. Fakat burada asıl olan durum Kürt siyasetinin, bu eleştiriyi kendi üzerine alma, bundan ders çıkarma ve siyaset tarzını değiştirme ve yenilemeyle ilgili kayıtsızlığıdır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin siyaseti, halkı, halkın çıkarlarını esas alan demokratik, çoğulcu ahlaki bir siyasettir. Oysa çoktan beridir yerel yönetimler ve parlamento çerçevesinde üretilen siyasetin önemli oranda halkla bağı gevşemiş, ezici olarak yoksul Kürt’ün emeğiyle, ödediği bedellerle kazanılan mevzilerde siyaset kendine rant arayan Kürt orta sınıfının çok güçlü etki alanına girmiştir.
Bu anlamda Türk Eğitim Derneği’nin (TED) Amed’deki kolejinin, 26 Eylülde, “Türk Dili Bayramı”nı kutlamak için hazırladığı videoyu, bu orta sınıf siyasi rant şebekesinin, müesses nizamla Kürt asimilasyonu için yaptığı işbirliğinin bir örneği olarak görmek gerekir. Bu videoda Kürt çocuklarına, Karamanoğlu Mehmet Bey’e ait olduğu iddia edilen ferman okutularak Meclis’te, sokakta, meydanda Türkçeden başka dil konuşulmasının yasak olduğu dile getirilmektedir. Bütün özel okullarda, devlet okullarında Türk Dil Bayramı kutlanmaktadır. Fakat Amed gibi politik bir merkezde Türkçeden başka dilin kullanılmayacağına dair bir fermanın böylesine şaşaalı bir törenle okutulması Kürtçeye karşı geliştirilmiş asimilasyon politikalarının bilinçli bir ortaklığıdır. Kürt çocuklarının alet edildiği ve tekçiliğin propagandasının yapıldığı bu özel okulun sahibi ve yönetim kurulu başkanı Diyarbakır Ticaret Odası’nın başındaki bir şahıstır. Bu şahsın başında olduğu ve Kürt tacirlerini temsil eden Ticaret Odası’nın Amed ve çevre illerdeki yerel siyasetteki etkisi herkesin malumudur. Bu ırkçı, tekçi, asimilasyonun Kürt çocukları alet edilerek yapıldığı günlerde Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı yerel yöneticilerle birlikte Berken Bereh'in sanatının ellinci yılını kutlayıp “Botanname” adlı eserini imzalatıyor. Hem nalına hem mıhına vuruyor yani tacirimiz. Kürt şairin yanında durduğunu reklam ederken, sahibi olduğu okulda Türkçeden başka dilin konuşulamayacağının propagandası yapılıyor. Eğitim sendikası, emek örgütleri ve Kürt dil kurumları bu durumu protesto eden açıklamalar yaptılar. Sahibi olduğu okulu, Kürtçe yasağını savunan ırkçı kadrolarla dolduran şahsın bu durumdan dolayı özür dilediğine dair bir ifadesine rastlamadık doğal olarak. Kürt siyasetinin desteği ile seçilen Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası’nın da bu meseleyle ilgili bir tavrına ve tepkisine şahit olmadık yine doğal olarak. Fakat ne yazık ki Amed’deki yerel yönetimlerin, bu okulun bu ırkçı tutumuyla ilgili bir açıklamasına da rastlamadık daha. İlk akla gelen sebep bu tacirlerin, siyaset üzerindeki etkisi olmalı diye düşünmeden edemiyor insan.
Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası’nın, Amed Spor gibi Kürt halkının gözbebeği futbol takımının yönetimindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda, Amed Spor’un direnişçi karakteriyle oynanabileceğine dair halk ciddi kaygılar yaşamaktadır. Ne tesadüftür ki, aynı günlerde Amed Spor’a, formasındaki Kürtçe reklamdan dolayı federasyon tarafından ceza verildi. TBMM Başkanı’nın aynı günlere denk gelen Kürtçe eğitimin tartışmaya dahi açılamayacağına dair açıklamaları, Erdal Erzincan’ın Aleviliği Kürtlükten ayırmaya dönük ifadeleri bir konseptin ürünü olduğunu hissettiren Kürtçeye dönük saldırının tamamlayıcı parçalarıdır. Kürtçeye dönük her saldırı, özü itibarıyla Kürtlüğün inkar ve imhasına dönük bir teşebbüstür.
Yerel yönetimleri kazandıran, özgürlük siyasetini yaratan merkezci rantçı siyasi elitler değil, çevrenin yoksul Kürtlerinin mücadelesidir. Kürt halkının büyük bedellerle kazandığı yerel yönetimlerin bu ve benzeri ticaret erbabı ve bunların kurumlarıyla olan bağını, ilişkisini gözden geçirmesi, bu ilişkide kırmızı çizgiler belirlemesi gerekir. Kürtçe bu kırmızı çizginin en başında yer alır.
