Halkımızın emeği belirleyici oldu

• Sonuçlar ne olursa olsun; biz kazanan tarafta olmayı politik duruşumuz ve ahlakımızla garanti etmiş bir halkız. Kürtler gelinen noktada daha önce olduğu gibi sadece uzaktan izleyen değil, kurucu bir öge haline gelmişlerdir.

Tarihimizin en zor seçimlerinden birine saatler kaldı; ben de kendi yazı tarihimin en kritik yazılarından birini yazıyorum. Bir tarafta aklımız, diğer tarafta kalbimiz var. İlk defa aklımızın ve kalbimizin ritmi paralel atıyor.

Daha önce Kürtler ve demokrasi güçleri devletin baskısı ve bizim kendi içimizde yaratığımız bariyerler nedeniyle bir ölçüde toplumsal gelişmelere çok marjinal düzeyde katılabiliyorlardı. Eski düzenin sahipleri, AKP de dahil bunun konforunu yaşıyorlardı.

Her durumda onlar sahne alır; biz dışardan ya protesto eden ya da çok kısmi, ihmal edilebilir düzeyde katılım gösterirdik. Fakat bu ritim 7 Haziran seçimleri sonrası tamamen değişti; o günden sonra sadece Kürtler değil, bütün demokrasi güçleri toplumsal tempoda daha görünür hale geldiler.

Türkiye’de siyaset 7 Haziran sonrası legal politik alan ve orada oluşan politik denklem tamamen bambaşka bir karakter kazandı. Hem aritmetik olarak hem de içerik açısından Kürtler ve diğer demokrasi güçleri temel politik dinamiklerden biri haline geldiler.

Erdoğan rejiminin baş aşağı gidişi tam da o noktada başladı; daha önce iktidarının devamından çok emin gözüken Erdoğan rejimi büyük bir panik yaşamaya başladı. Gelinen noktada aslında çok da haksız olmadığı açığa çıktı.

Kürt halkı ile bir dönem yürütülen müzakere sürecinde müzakere ekibinde olan Hatip Dicle gerek şahsen benim de şahit olduğum bir konuşmasında gerekse de medyaya yaptığı konuşmalarda AKP/Kürt Halk Önderi arasındaki ilişkilere açıklık getiren çok önemli açıklamalarda bulundu.

Birçok çevre AKP’nin müzakere masasını devirmesini Selahattin Demirtaş’ın meclis grubunda Erdoğan’a yönelik “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışına bağlıyorlar. Halbuki orada belirleyici olan HDP’nin 7 Haziran seçimlerine parti olarak girip yüzde on barajını aşması olmuştur.

HDP’nin 7 Haziran’da yüzde on barajını geçmesi Kürtleri Türkiye’de siyasal sürecin kalıcı aktörü haline getirdi. Bu sadece aldıkları oylar itibariyle de değil, programatik olarak da Kürtler ve demokrasi güçleri bölgenin en önemli politik gücü haline geldiler.

Geldiğimiz noktada Kürtler ve demokrasi güçleri bütün süreci sola çekiyorlar; kimin iktidar oluğundan bağımsız Yeşil Sol Parti’nin meclisteki varlığı bütün düzen partileri üzerinde baskı yapıyor; onları siyaseten daha halkçı bir politika izlemeye zorluyor.

Devlet adına müzakereleri yürüten ekip Kürt Halk Önderi’ni ısrarla seçimlere bağımsız adaylar olarak girmeye ikna etmeye çalışıyorlar. Kürt Halk Önderi ise bunu red ediyor; bütün risklerine rağmen seçimlere parti olarak girmekte ısrar ediyor.

Tarih, Kürt Halk Önderi’ni haklı çıkarmıştır; onun politik öngörüsü hem Kürtleri ve demokrasi güçlerini önemli bir politik figür haline getirdi hem de AKP/MHP faşizminin baş aşağı gidişini başlattı.

Bu yazıyı yazdığım saatlerde heyecanla tarihimizin en önemli seçimlerinden birini daha tamamlamak üzereyiz. Hepimiz büyük bir kazanma azmiyle çaba sarf ettik; birlikte çalışmanın ve kazanmanın hazzını ve erdemini bir kez daha tecrübe etmemize saatler kaldı.

Sonuçlar ne olursa olsun; biz kazanan tarafta olmayı politik duruşumuz ve ahlakımızla garanti etmiş bir halkız. Kürtler gelinen noktada daha önce olduğu gibi sadece uzaktan izleyen değil, kurucu bir öge haline gelmişlerdir.

Bununla ne kadar gurur duyarlara duysunlar haklıdırlar; yeni dönemin hepimizi demokrasi ve özgürlüğe biraz daha yaklaştıracağını düşünüyor ve seçimlerde inisiyatif alan, emek veren herkese kendi adıma teşekkür eder, başarılar dilerim…

Yeni dönemde seçim sonuçları ne olursa olsun; her durumda önümüzdeki görevleri hakkıyla yerine getireceğimizi biliyorum. Bu seçimlerde faşizmi yenmek adına ortaya koydukları fedakârlık nedeniyle her milletten halkımıza şahsım adıma teşekkür ederim; bundan sonra daha umut dolu yazılarda buluşmak dileğiyle.