Halklarımız inisiyatif almalı
Cafer TAR yazdı —
- İnisiyatifi bizzat halklarımız devralmalı, demokratik bir toplum ve barış gibi halklarımızın geleceğini doğrudan ilgilendiren konular kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen düzen politikacılarının insafına bırakılamaz.
DEM Parti ve Özgürlük Hareketi kaynakları Kürt Halk Önderi’nin "Barış ve Demokratik Toplum Süreci" olarak adlandırdığı süreçte önümüzdeki hafta içinde önemli gelişmeler yaşanacağını kamuoyu ile paylaştı.
Bunu çok ama çok ciddiye almak lazım. Çünkü bu adım sadece Türkler ve Kürtler arasında yaşayan savaş ve şiddet sarmalından çıkışın başlangıcı olmayacak, eğer süreç başarılı bir biçimde sürdürülebilirse bütün Ortadoğu'da yeni bir sürecin de başlangıcı olacak.
Şimdiye kadar Ortadoğu'da bütün taraflar sorunlarını gerilim ve sonrasında onu takip eden sert bir savaşla çözmeye çalıştı. Aslına bakarsanız bu anlayış hala geçerliliğini koruyor, bütün taraflar silahlanıp savaşmakta cevval, ama hiç birisi barış için cesaret gösteremiyor.
Halbuki bu coğrafyanın geldiğimiz noktada ekmek ve su kadar barışa ihtiyacı var, eğer barış olmazsa ekmek ve su da olmayacak. Birleşmiş Milletler 2040 yılında 17 Ortadoğu ülkesinin mutlak susuzluk sorunu ile karşı karşıya olduğunu ilan etti.
Mutlak susuzluk demek; tarım arazilerinin çölleşmesi, suya bağlı endüstrinin ortadan kalkması, zaten sınırlı olan hayvancılığın neredeyse yapılamaz hale gelmesi, bölge insanının açlık tehlikesi ile yüz yüze gelmesi anlamına geliyor. Daha da kötüsü açlık ve yoksulluktan kaynaklanan nedenlerle bu ülkelerde yaşayan insanların dünyanın başka ülkelerine doğru sürekli bir göç dalgası başlatması demek.
Aslına bakarsanız bizim de içinde olduğumuz Ortadoğu coğrafyasının en temel talebi barış olmaktadır. Bu coğrafyanın kendini dayatan ölümcül sorunları ile başa çıkması ancak barışçıl bir ortamda mümkündür.
Bu coğrafyada özel olan, cesaret gerektiren şey savaş istemek değil, gerçekten barışı inşa etmektir. Kürt Halk Önderi bir kez daha herkesten daha cesur olduğunu kanıtladı, herkesin bir birine diş bilediği koşullarda barışa büyük bir şans verdi. Bu şansı iyi değerlendirmek gerek.
Kimse kimseyi küçümsememeli; eğer bu şans iyi değerlendirilemezse kimi az, kimi daha fazla ama herkes kaybeder. Bölgeye bakın bütün ülkeler tek tek savaşı bütün sıcaklığı ile yaşadılar. İran'ın etrafındaki direniş ekseni kırıldı, halbuki İran bu ekseni oluşturmak için on yıllarca yıl yoğun bir çaba sarf etmişti.
İsrail ise ülkesini en gelişmiş hava savunma sistemleri ile donatılmış "Demir Kubbe" ile koruyordu; fakat İsrail'in Demir Kubbesi ülkesinin şehirlerini İran'ın hipersonik füzelerine karşı yeterince koruyamadı.
Türkiye de bu sürecin istisnası değil; İran, Irak, Suriye, Yemen, Libya, İsrail'i yakan ateş, eğer dikkatli olunmazsa Türkiye'yi de yakar. Türkiye'yi yöneten bir çevre bunun bilincinde, fakat bir çevre kendi ikbali için ülkenin geleceğini ateşe atma eğiliminde ve bu konuda çok gözü kara davranıyor. İktidarın ısrarla DEM Parti sonrası CHP'ye yönelik kayyum siyaseti demokratik toplum inşasını çok güçleştiren bir tutumdur ve bu tutuma derhal son verilmelidir.
Bu noktada halklar devreye girmeli, "Barış ve Demokratik Toplum" sürecinin önünü açmak için yoğun bir çaba sarf etmelidirler. Her iki konuda da inisiyatifi bizzat halklarımız devralmalı, demokratik bir toplum ve barış gibi halklarımızın geleceğini doğrudan ilgilendiren konular kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen düzen politikacılarının insafına bırakılamaz.
Hepimiz önemli bir kavşaktayız; ya birlikte bütün sorunlarımızı konuşarak çözebileceğimiz uzun bir yolculuğa çıkacağız, ya da hep birlikte uçurumdan aşağı yuvarlanacağız!
