Hukukun bittiği yer: Faşizm

Cafer TAR yazdı —

  • Türkiye tarihinin en karanlık, en kirli iktidar dönemini yaşıyor. Türkiye’de hiç bir zaman bağımsız bir yargı olmamış; iktidarların yaptıkları gerçek manada; Sayıştay, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi gibi yargı kurumları aracılığıyla denetlenmemişti. Fakat her zaman çok az da olsa kısmı otonomisi olan Anayasa Mahkemesi’nden, Sayıştay’dan, Yargıtay’dan, Danıştay’dan bahsedebilirdik.

Geçmişte de bu kurumların tamamı karar verirken siyasal iktidarın politik telkinlerinden etkilenirlerdi; hatta kimi zaman kapalı kapılar ardında siyasal iktidarlardan talimat da alırlardı. Fakat daha önece hiç bir zaman işler bu kadar çığrından çıkmamıştı.

Bir ülkede yaşanan rejimin niteliğini ölçmek için hukukun nasıl işlediğine bakmanız yeterlidir. Eğer bir ülkede devlet bazı vatandaşları ile özel olarak uğraşıyor; polis, istihbarat ve yargı kurumları aracılığıyla vatandaşına tuzak kuruyorsa o ülkede faşizm vardır.

Türkiye’de AKP iktidarı hukuku Erdoğan ve çevresinin iktidarını sürdürmesinin basit/sıradan bir aracına dönüştürdü. Aralarında Kars Belediye Eşbaşkanı Sayın Ayhan Bilgen’in de olduğu 17 HDP yöneticisinin tutuklanarak cezaevine gönderilmesinin hukuki bir tarafı olmadığını en başta iktidarın kendisi, mesleğine ihanet ederek rejim adına bu soruşturmayı yürüten savcı ve tutuklama kararı veren hakim biliyor.

Türkiye’de savcılar ceza davası soruşturması yürütmüyor; mahkemeler hukuksal yargılamalar yapmıyorlar; bizzat iktidar partisinin talimatıyla siyaseten HDP’lilerden intikam alıyorlar.

Demokrasiyi sadece sandıktan çıkmak olarak gören bunu her fırsatta yerli yersiz kullanan iktidar çevreleri, bütün Kürdistan’da halk iradesini ve yere göğe sığdıramadıkları sandığı bir kez daha hiçe saymışlardır.

Sayın Bilgen rejimin hukuku ayaklar altına alan bu saldırganlığını örnek bir davranış göstererek boşa çıkarmış; kayyumu engellemek için Belediye başkanlığından istifa etmiş ve Kars Belediye meclisinde temsil edilen beş partinin bir araya gelerek kenti birlikte yönetmelerini istemiştir. Bunun üzerine rejim hemen harekete geçmiş Kars’da Kobanê olaylarını bahane ederek başlatılan asıl soruşturma ile hiç alakası olmayan gözaltılar başlatmıştır.

Bu kadar düzmece bir soruşturmayı yürüten savcılar, tutuklayan hakim, bütün bu soruşturmaları sadece izlemekle yetinen yüksek yargı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu el birliği ile Türkiye’de bağımsız yargının tabutuna son çiviyi de çakmış oldular. Bu ülkede artık hiç bir hakim hukuku esas alarak kendi vicdanı ile karar veremez.

Erdoğan Rejimi kısa bir süre önce çıkardığı çoklu baro kanunu ile avukatları evrensel hak ve özgürlükleri esas alarak savunma yapan hukuk insanı olmaktan çıkarılıp sıradan dava takipçilerine dönüştürmek istemektedir.

Barolar da haklı olarak buna direnmiş ve sokağa çıkmışlardı. HDP’iler de baroların bu haklı eylemine destek vermişlerdi.

Şimdi barolar dahil bütün diğer meslek kuruluşları ve toplumsal çevreler hem kendileri hem de tutuklu HDP’lilerin özgürlüğü için uzun vadeli, kapsamlı bir kampanya başlatmalı ve bu kampanyayı en geniş halk yığınları ile birlikte faşizm karşıtı bir mücadeleye dönüştürmelidirler.

Erdoğan (AKP) Rejimi bir kez daha bütün dünyanın gözünün içine baka baka kendi siyasal amaçları için vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini hedef almıştır. Her ülkede kimi zaman bu tür hukuksuzluklar olabilir; ancak normal demokrasilerde bu tür hak ihlallerini yargı yoluyla yeniden düzeltebilirsiniz.

Fakat Türkiye’de Erdoğan iktidarı başta; Kürtler olmak üzere, kendi dünya görüşü ile uyumsuz toplum kesimlerinin hak ve özgürlüklerine yönelik saldırıları sistematik ve kalıcı bir karakter kazanmıştır.

Bunun adı Faşizmdir!

Bu saatten sonra Türkiye’de politik mücadelenin ana ekseni birleşik devrimci mücadeleyi yükseltip faşizmi ezip geçmek, özgür kadın ve erkeklerin demokratik ülkesini kurmak olmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.