İnsan kasabından laf: Kel başa şimşir tarak 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • “Karayılan’ı bin parça” lafı nedir? “Kel başa şimşir taraktır”… Karayılan Urfalı. İsot diyarının insanı. “Acıyı bal eylemiş.” Ona Soylu’nun hokkabazlıkları vız gelip tırıs gidiyor.

Gerillanın başında kuş uçmaz kervan geçmez dağ başlarında geniş adımlarla o kayadan ötekine sıçrayarak, hırçın ırmaklardan geçerek yürüyen bir adam var:

Karayılan.

Başkaları da var: Cemil Bayık, Bese Hozat, Mustafa Karasu, Duran Kalkan…

Daha nicesi.

Kandile röportaj için gittiğimde, şimdi terk edilen gerilla basın kampına, gerilla yarım saatte ulaşıyorsa ben ulaşmak için saatler boyu çabalamıştım. Cemil Bayık baktı ki bir yerde bir çakıla takılıp kafamı gözümü kıracağım, bana bir “dağ bastonu” verdi. (Güvenli bir yerde hala saklamaktayım.) “Önce önündeki zemine bastonu sapla, ona dayanarak adımını at” dedi.

Allah sizi inandırsın daha önce bir saatte aldığım yolu yarım saate indirdim. Kendimi kuş gibi hissettim.

Yani gerillada “çare çok.”

“Havacılık akademisi” bile var. Düşmanı “havadan da” vuruyorlarmış. Dünya tarihi “hava gerillasına” şahit olmamıştır. Filistin gerillası “uçak kaçırıyordu”. Kürt gerillası “kendi uçağını kendisi” ha yaptı, ha yapacak. Şimdilik “kendi SİHA’sını” yaptı bile…

Kürdistan şehirlerini ve köylerini, gerilla bir yerden öteki yere gidemesin hesabıyla, barajlarla birbirinden ayırıyorlar ya…Bir gün biz “SAS gerillalarının”, “karaya çıkarma” yaptığını haberlerde okursak şaşmayalım.

“Kara, hava ve deniz gerilla kuvvetleri”… Aklın alacağı iş mi?

Dün Karayılan’la yapılan röportajın Türkçe metnini okuyunca, yazıma yukarıdaki girişle başlamanın doğru olacağını düşündüm.

Nedeni de Soylu’nun “Karayılanı bin parçaya ayırmazsam yüzüme tükürsünler” gibi bir nara atması. Az sonra ayağını kaydırmayı düşündüğü Reisinin veciz ifadesiyle söyleyecek olursam “Terbiyesiz herif” 15 Temmuz darbe provokasyonundan beri suratına milyon kere tükürüldüğünün farkında bile değil. Meclis’te “Oh oh oh” demişti ya işte öyle, suratına tükürüyorsun, “oooohhh Nisan yağmuru” diyor…

Suratından akan tükrükte boğul e mi?

Şu rakamları Cengiz Aktar’ın Ahval’deki yazısından aktarıyorum. Hani bizim Hasan Cemal “PKK silahları gömsün” demişti ya, ona da bir hatırlatayım dedim:

“Muktedirin elindeki silâh ve savaşçı konsantrasyonu, temerküzü had safhada. Ülke değil rejimin emrinde 355.000 muvazzafıyla TSK, 350.000 emniyet görevlisi, 30.000 bekçi, Global Firepower’ın 160.000 olarak verdiği özel savunma şirketlerindeki paramiliter güçler. Bunlara ilâveten reisin hususî koruma ordusu, 55.000 civarında korucu, 100.000 mertebesinde olduğu varsayılan başıbozuk cihatçı ordusu ve hepsi rejim taraftarı olmasa da ellerinde, çoğunluğu ruhsatsız yirmi beş milyon bireysel bulunan erkek ordusu”…

Bunların da en büyük kısmının başında Soylu var. Ve bu Soylu hem gerillanın tükendiğini, topu topu birkaç yüz kişi kaldığını söylüyor, hem de altı yıldır Karayılan’ı bir türlü “bin parçaya” ayıramıyor. Kasaba bak… Elinde sopa, harita başında, Akar’dan rol çalıyor, “aha şuradayız, buradayız” diye Güney Kürdistan’da işgal ettiği bölgeleri keyiften dört köşe anlatıyor, anlatıyor, Garê’ye girdik diye bağırıyor, ama “girdin de neden defolup çıktın” sorusunu yanıtlıyamıyor, en önemlisi hala Karayılan’ın kılına bile zarar verememiş.

Karayılan Urfalı. İsot diyarının insanı. “Acıyı bal eylemiş.” Ona Soylu’nun hokkabazlıkları vız gelip tırıs gidiyor. Okuyoruz:

“Bir söz var, demirden korkan trene binmez diye. Eğer bizler şahadetten korksaydık bu işi yapmazdık. Bizler bu halkın fedaileriyiz ve her zaman, her şeye hazırız. Hodri meydan diyorum, gelsin bakalım. Ama kendi gelsin, Türkiye halkının çocuklarını üzerimize saldırtıp, Garê'deki gibi öldürtmesin.

O kadar yiğitse kendi gelsin. Meclis salonlarında öyle laflar söylemek kolay. “

“Karayılan’ı bin parça” lafı nedir?

“Kel başa şimşir taraktır”…

Karayılan gerillanın başında, kazan bombalarıyla altı üstüne gelen dağlarda, kaderini en genç gerillanın kaderiyle birleştirmiş. O genç ne kadar risk altındaysa o da öyle risk altında. Gökten bombalar yağarken, en sofistike silahlarla havadaki uçan kuş, yerde seken çekirge bile bomba yağmurundan kurtulamazken, bir de bakıyorum, sanırım kırkı aşkın gerilla komutanı, her biri bir dağ silsilesinden akıp “gerilla kongresi” gibi bir toplantı yapıyor.

Soylu’nun, Akar’ın “tekniği” hapı yutmuş. Gerilla “görünmez” olmuş, biri yüz, öteki beş yüz kilometre yolu keşif uçaklarının, İHA’ların, SİHA’ların gözünü kör edip, toplantıya katılmış, sağ salim yeniden kilometrelerce yol tepip görevinin başına dönmüş.

“Ajanları” ne yapmış?

Nal toplamış. Kırk komutanın içine sızabilse gerillayı bin parçaya ayıracak. Sızamamış.

Demek ki “teknik” de, “ajanlaştırma” da beş para etmemiş. Garê’deki zafer bunu kanıtlıyor.

Derken Karayılan’dan bir meydan okuma daha: Tarafsız bir heyete açığız. Gelsinler. Kullanılan “gazı” görsünler, “anti kimyasal gaz maskelerine” baksınlar. Hodri meydan demiş.

Soylu ne dağda Karayılan’ların karşısına çıkabilir ne de “tarafsız bir heyetin” incelemesini kabul edebilir. Korkak ve suçludur.

Ama korkudan ıslık çalabilir: Kabristan’ civarlarında dolaştığının farkındadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.