İnsanlık yeni bir yol bulacak

Demir ÇELİK yazdı —

  • Egemenlikçi devletli sisteminin oluşturduğu biat kültürü ile verilene razı olma, yönetene rızalık verme, egemeni ve onun zor aygıtını kutsama sonucu dünyada bugün sağ popülizm ve faşizm iktidarda. Sistem, umudu karartmakta, çaresizliği ve çözümsüzlüğü körüklemekte. Bunun önü alınamazsa, insanlıktan çıkmanın yol taşlarını kendi ellerimizle döşemiş oluruz.

İnsanın kendisine, insanın insana, insanın doğaya, insanın hakikatine ve özgücüne yabancılaşmasına neden olan devletçi sistem ve onun iktidar biçimlerinde gücün yoğunlaşması ve merkezileşmesi hat safhada yaşanmakta. Anlaşılacağı üzere devlet ve iktidarlar, asıl olarak güç ve ‘kutsiyetlerini’ yönetilenlerin kendi hakikatlerine yabancılaşmış olmalarından almakta.

Yabancılaşmaya neden olan devlet iktidarında gücün yoğunlaşması ve merkezileşmesi yaşanırken, ezilenler ve yönetilen toplum kesimlerinde ise geriye dönüşü olmayan derin siyasal, sosyal ve kültürel travmalar yaşanır. Kendisine ve kendi öz gücüne yabancılaşan toplum kesimlerinde üretilen rıza sonucu, toplum erkin ve gücün denetimi ve kontrolüne girerek, erk ve iktidar odaklarının parçası ve uzantısı olarak görür. Bu yanılsamanın etki alanına girmiş bireyler ve topluluklar sayesinde devletçi sistem kendi sürdürülebilir koşullarına erişmiş oluyor. Özgüvenini kaybetmiş, üretilmiş ve öğretilmiş çaresizliğe mahkûm edilen toplum böylelikle egemenin, güç ve erk sahibinin çizdiği sınırlar esasıyla hareket etmeyi görev bilir. Toplum yönetilmeye iknâ edilince, egemene razı olma, onun zor ve baskı aygıtına rızalık vermesi sonucu, toplum karşısında örgütlenmiş devasa bir güç birikimi ve organizasyonu ortaya çıkmış olur ki, o andan itibaren toplum her şeyini kaybetmeye başlar.

Devletli toplumun her aşamasında bu güç ve iktidar biriktirme süreçleri az ya da çok hep yaşanmıştır. Ancak son ikiyüz yılda bu süreç çok daha sınır tanımaz ve çok daha boyutlu yaşanagelmiştir. İkiyüz yıldır kaba fiziki katliam ve soykırımlarla halklar ve toplulukların iradesini kırarak, toplumda zoraki rıza üretimine giden devletçi sistem, son elli yılda başka araç ve aygıtlarla çok daha ince metotlarla güç ve iktidar biriktirmeye giderek, toplum kırıma, kültürel kırıma, doğa kırıma neden olmuştur.

Kapitalist modernite özellikle Sovyet sisteminin yıkılışı sonrasında bu süreci çok daha pervasızca yürütmeye bakmış, dizginlenmeyen kâr, iktidar ve güç biriktirme hırsı ile hareket etmiştir. Kapitalist modernite bu süreçte alternatifsizliğini ilan ederek doğaya ve insan toplumsallığına yönelmiş, her şeye alınıp satılan meta gözü ile yaklaşmıştır. Ucuz emek sömürüsü ile üretilen albenili metayı ‘satın alma özgürlüğünü’ tanıdığı toplum hızla tüketen bir nesneye dönüşürken, modernite bu toplumsallık karşısında her gün devasa güç biriktirme mekânlarıyla yaşam alanlarımızı işgal etmektedir. Çok katlı büro ve ofislerin olduğu devasa görkemli binalar, şatafatlı saraylar, azametli kilise ve camiler sınırsız ölçüde yaygınlaşıp yükselirlerken, bireyin ve toplumun özgürlüklerine el konulmakta, insana dair değerler bir bir yok olup gitmektedir.

Sistemin saraylarından, dini mekanlarından, sanat ve kültürel faaliyetlerinden ırkçılık ve faşizm fışkırmaktadır. Milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi devletli sistem ideolojik aygıtlarıyla her gün insanlığı doğal evrensel değerlerinden, dilinden, kimliğinden, kültüründen ve inancından uzaklaştırmakta, hat safhada yabancılaşmayı dayatmaktadır. Dayatılan bu yabancılaşma neticesinde toplum ve topluluklar kendi hakikatine hızla yabancılaşmakta, direnme yerine razı olma, özne olma yerine nesne olma hali ile moderniteye can katmaktadır.

Egemenlikçi devletli sisteminin oluşturduğu bu biat kültürü ile verilene razı olma, yönetene rızalık verme, egemeni ve onun zor aygıtını kutsama sonucu bugün dünyada sağ popülizm ve faşizm iktidardadır. Dünya genelindeki bu faşist ve ırkçı konjonktürün etki alanına çekilen sınıf ve tabakalar değişim ve dönüşüm dirençlerini kaybetmiş, gökten Mesih’in gelişini bekler dururlar. Sistem bunu körükleyerek umudu karartmakta, çaresizliği ve çözümsüzlüğü körüklemektedir. Devletli sistemin neden olduğu bu yabancılaşma zincirini kıramaz, devam eden kırım ve travmaların önü alınamazsa, insanlıktan çıkmanın yol taşlarını kendi ellerimizle döşemiş oluruz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.