Keçi kuyruğunu tutup seçimleri kazanmak!..

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Kürdistan dağları aşılmaz ama Kaş’tan uzansan, Meis adasındaki keçinin kuyruğunu yakalayabilirsin. Birkaç kayalığa, bir iki bayrak dikilsin, siz 6’lı masanın altıya ayrıldığını, liderlerinin soluğu Yenikapıda aldığını görürsünüz.
  • Şimdi Erdoğan bunların yolundan yürüyor. Kendi seçmenine “Zap olmadı Yunanistan’ı verelim” diyerek uyduruk bir “Yunan tehdidini” pazarlıyor.

Gelelim Yunanistan meselesine… 
Erdoğan’ın Yunanistan’a karşı hır çıkarması ne anlama geliyor? 

Bu soruya geçtiğimiz gün gazetemizde yazan Selahattin Erdem yanıt verdi: 
“Faşist AKP-MHP yönetimi ayakta kalmak için Zap savaşından ciddi bir şey elde edememiştir. Öyle ya, eğer Zap savaşını kazanmış ve iktidar ömrünü uzatacak şeyleri orada elde etmiş olsaydı, o zaman yeni saldırı alanları arar mıydı? Elbette aramazdı. Şimdi yeni saldırı alanları aradığına göre, bu durum Zap savaşında başarısız kaldığının somut işareti olmaktadır.” 

Yalnızca iddialarla dolu yazı yazanlar için Erdem’in bu satırları ders niteliğindedir. 
Erdem önce “Faşist AKP-MHP yönetimi ayakta kalmak için Zap savaşından ciddi bir şey elde edememiştir” diyor. Bu “iddiadır.” Yazı eğer yalnız bu “iddiadan” ibaret olsaydı, biz buna “kanıtlanmamış iddia” diyecektik. Ama Erdem “iddiayla” yetinmemiş. İddiasını mantıksal bakımdan çürütülemeyecek bir “argümanla” kanıtlamış:  “Eğer Zap savaşını kazanmış ve iktidar ömrünü uzatacak şeyleri orada elde etmiş olsaydı, o zaman yeni saldırı alanları arar mıydı?” 

Aramazdı. Zap’ta elde ettiği “zaferi” davul zurna, bando, kaynana zırıltısı ile yeri göğü inleterek duyururdu. Ama duyuramadı. Baktı ki Zap savaşında “kurnaz tilki” gibi faka basmış, bir “zafer” olmasa bile Türk milletini galeyana getirecek ve yeniden kendi etrafında toplanmasını sağlayacak yeni bir “çatışma” havasına ihtiyaç duymuş. Zap’tan “zafer” haberleri bir anda havuz medyasının manşetlerini terketmiş, yerini “Rum düşmanlığı”, “palikarya saldırganlığı”, “İstanbul’u bombalayacaklar, ordumuzu balıklara yem edecekler” manşetleri almış. 
Türk ordusu Zap’ta yenilginin eşiğindedir. 

Erdem’in söz konusu yazısı yayınlandığı gün, Saray’ın çakma “ser muharriri” Abdülkadir Selvi, Erdem’i müthiş bir şekilde doğrulayan bir yazıyla karşımıza çıktı. Affınıza sığınarak uzun bir alıntı yapacağım: 
“Suriye operasyonu için her gün an meselesi, ha girdik ha gireceğiz diye yayınlar yapılıyor, kimi zaman doğru çıkmayan tarihler veriliyor. Ama operasyon için birkaç kritik noktayı paylaşmak istiyorum. 

Suriye operasyonu için öncelikle Pençe-Kilit operasyonunun bitiş tarihi önemli. TSK öncelikle Pençe-Kilit operasyonunun başarıyla tamamlanmasını istiyor. 

Ayrıca Tel Rıfat ve Münbiç operasyonu için planlanan askeri yığınak tam olarak yapılmış değil. Önümüzdeki haftadan itibaren askeri sevkıyatın artması bekleniyor. 

Peki askeri harekât nasıl olacak? Önce Tel Rıfat sonra Münbiç operasyonu mu başlayacak? Yoksa ikisi de eşzamanlı olarak mı yapılacak? Tel Rıfat ve Münbiç operasyonlarının eşzamanlı olarak başlayacağı ifade ediliyor. Ama öncelikle Pençe-Kilit operasyonunun tamamlanmasını beklemek gerekiyor.” 

Birkaç günde “Kandil’e Türk bayrağı dikeceğini” söyleyenlerin durumu böyle. “Pençe kilit tamamlanamamış”, “asker sevkiyatı arttırılamamış.” Meğer “Suriye operasyonu an meselesi” olamamış. “An meselesi değilmiş de ‘önümüzdeki hafta” da değilmiş de, ‘önümüzdeki haftalarda’ savaş hazırlıkları tamamlanacakmış. 

Zap’da umduğunu bulamayan faşist rejim, şimdi Yunanistan’da arayışa geçmiş.  
Menderes ilk defa derin bir krizle sarsıldığı 1950’li yılların ortasında ömrünü uzatmak için bu “Rum düşmanlığına” dört elle sarılmıştı. Ülkeyi baştan sona kadar kaplayan “Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır, kahrolsun palikarya, kahrolsun kızıl papaz Makarios” böğürtülerinin yeri göğü inlettiği mitingler kaplamıştı. Bu mitinglerle ömrünü birkaç yıl daha uzatmıştı. İdamından sonra iktidara gelen İnönü hükümeti de, her an yıkılma tehlikesini bertaraf etmek için yine aynı “Rum düşmanlığına” sarılmıştı. Kıbrıs’ı bombalamış, ardından ABD Başkanı Jonson’ın ünlü “ambargolu” mektubu sonrası devrilip gitmişti. Derken sahneye “Karaoğlan” i sahneye çıkmıştı. Ecevit de “Kıbrıs zaferiyle” ilk seçimi kazanacağını sanmış, “Kıbrıs fatihi” olmuş, ardından da paldır küldür yerini “Milliyetçi Cephe” faşizmine bırakmıştı. 

Şimdi Erdoğan bunların yolundan yürüyor. Kendi seçmenine “Zap olmadı Yunanistan’ı verelim” diyerek uyduruk bir “Yunan tehdidini” pazarlıyor. 

Yunanistan Paris Antlaşmasına aykırı olarak kendi egemenliğinde olan Ege Adalarını silahlandırıyormuş. Bu da adalardaki egemenliğini tartışmalı hale getiriyormuş. Türk devleti bu söylemle “eğer adalar silahsızlandırılmazsa buraları işgal edebileceği” çağrışımını köpürtüyor. 
Tarihe bakalım: Türk devleti, Yunanistan’da “faşist Albaylar cuntasının” yaptığı darbeyi fırsata çevirdi. Adalara göz dikti, ordusunu Yunanistan’a karşı savaş pozisyonuna geçirdi. O günleri yaşayanlar, İstanbul’da evlerin camlarına karartma yapıldığını hatırlar. Ardından en büyük Ada olan Kıbrıs işgal edildi. Yunan devleti dünya çapında izole edilmişti ve Türk tehdidi gerçekti. Adaların silahlandırılmasına hız verildi.  

Sonra ne oldu? 20 Temmuz 1974 Kıbrıs işgalinin yıl dönümünde, yani 20 Temmuz 1975 yılında doğrudan Yunanistan’ı ve Ege Adalarını hedef alan TSK Ege ordusu kuruldu. 1., 2. Ve 3. Ordular NATO’ya bağlıyken 160 binlik bu dördüncü Ege Ordusu NATO denetiminin dışında tutuldu. Yunanistan Türkiye gibi NATO üyesi olduğundan, bir NATO üyesine karşı NATO’ya bağlı üç ordu kullanılamazdı. O nedenle NATO dışındaki Ege Ordusu’nun kurulması Yunanistan’a karşı savaş hazırlığı anlamına geliyordu. 

Şu anda ABD Yunanistan’da bir dizi askeri üs kuruyor. Bu üslerde en modern savaş uçağı olan ve TC’nin üretiminden ve alımından dışlandığı F-35 filoları mevzilendiriliyor. Bu durumda Türk devletinin Yunanistan’a saldırması belli ki intihar olacaktır. O halde ne yapılmak isteniyor? 

Zap’taki yenilgiyi örtmek ve Yunanistan’la yaratılan çatışmalı ortamda seçimleri kazanmak planlanıyor. 

Plan tutar mı? Zap’ta zafer kazanmayla kıyaslandığında bu Rum düşmanlığı en kestirme yol sayılır. Kürdistan dağları aşılmaz ama Kaş’tan uzansan, Meis adasındaki keçinin kuyruğunu yakalayabilirsin. Şu anda aidiyeti bilinmeyen, yalnızca keçilerin otladığı birkaç kayalığa, Kardak hatırası olarak bir iki bayrak dikilsin, siz 6’lı masanın altıya ayrıldığını, liderlerinin soluğu Yenikapıda aldığını görürsünüz. 

Muhalefet partileri Türk devletinin yayılmacılığına, Kürt halkına, Grek halkına, Arap halkına düşmanlığına sarsılmaz bir ilkesellikle karşı çıkmadıkça beş paralık siyaset kumarbazlarının oyuncağı olmaktan kurtulamazlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.