Krizden nasıl çıkılır?

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Muhalefetin, "iktidara geldiğimiz gün ülkeyi krizden çıkarırız" iddiaları hiç kimseye inandırıcı gelmiyor.
  • İnsanlar "kaynak" nerede diye haklı olarak soruyorlar. Kaynak nerede?
  • Kaynak savaş bütçesinde, Emniyet bütçesinde, Diyanet bütçesinde.
  • İşe buradan başlayacaksın. Savaşa son vereceksin, sivil Kürt halkına ve demokratlara karşı devlet terörünü durduracaksın.

Dolar nasıl düşer, enflasyon nasıl indirilir?

Kılıçdaroğlu açıkladı:

"Yarın sandık konsun, dolar da düşer, enflasyon da…" 

Ya sandık lafını duyar duymaz Erdoğan rejiminde vurgun vuranlar özel kargo uçaklarıyla milyarlarca dolar ve altını "güvenli adalara" kaçırırsa?

Sanırım kaçırma işi başladı bile? Piyasada dolar bir de bu nedenle azaldıkça değer kazanmakta.

Kılıçdaroğlu "sandık konursa" düşer diyor, Babacan da "Erdoğan giderse" düşer diyor. Muhalefetin ekonomik çöküşle ilgili reçetesi bu. "Erdoğan gider, kriz de biter." Bitmez.

Ekonomik çöküşü "faiz sebep, enflasyon netice teorisine" bağlayanlar ya başımıza gelenlerden habersizler ya da bilerek böyle konuşuyorlar.

"Liyakat olsaydı…" diye iç geçirenler mi dersiniz, "betona gömülmeseydik" diye ağlayanlar mı? Sürüsüne bereket.  

En firaklısı "kuvvetler ayrılığı olsaydı, devlet kurumlarımız ayakta kalsaydı, “parlamentomuz dursaydı, denetleme yapılsaydı, hele yargı bağımsızlığı, ah ah…" gibi hasret tınısı yapan konuşmalar.

Bunların hiç biri içinde bocalanılan krizin nedeni değil. Bunlar "sonuç."

Neyin sonucu? 2010 yılında bu sayılan "sonuçların" hemen hemen hiç biri gündemin konusu değildi. O sırada gündem neydi? 

"Arap Baharı" fırsatını kullanmaktı. ABD ile birlikte savaşa girmek, Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın pazarlarından okkalı bir pay kapmaktı. Şimdi soralım: Bay Davutoğlu, bu politikada senin rolün neydi? Bay Babacan savaşın sonunda ülkeyi AB’ye üye yapmayı düşündün mü, düşünmedin mi? Bay Kılıçdaroğlu savaştan gelecek Pazar paylarını "istemem yan cebime koy" dedin mi, demedin mi?

Hepiniz o yıl Erdoğan’ın yanındaydınız. Türk devletinin bu savaşa girme kararı stratejik bir hata ve yenilgiye yol açtı. 2010-2015 arasında adım adım bugünkü krize doğru yüründü. Önce ABD’yle ortak girişilen ÖSO işi çöktü. "Ilımlı İslam" martavalı DAİŞ’e dönüştü. ABD çekilirken bizim eşhas DAİŞ’le "yola devam" dedi. Kumarbaz masada yenilmişti ama önündeki sermayeyi kazanma hırsıyla yeniden ve yeniden ve hatta bugün masaya sürüyordu.  

2015 yılında durum neydi?

O sırada parlamenter rejim vardı. Yargı tarafsız olmasa da bağımsız gibi bir şeydi. Diktatörlük de, enflasyon da, Kur çılgınlığı da yoktu.

Ne oldu?

Kobanê’de TC-IŞİD 2015’de yenilgiye uğradı. 

Yenilgiden bir ay sonra Erdoğan çözüm masasını devirdi ve PKK’ye yeniden savaş açtı.

O günden bugüne yayınlanan istatistik rakamlarına bakın. Kriz adım adım derinleşti. Sonuçta ülke geliri 12 bin dolardan 7 bine geriledi. Ve şimdi kronik enflasyon dönemine girildi. 

Millet İttifakı da, Deva ve Gelecek Partisi de işte bu gerçeği saklıyor ve krizin nedenini krizin sonuçlarının yığıldığı çöplükte arıyor. Ahmaklık yüzünden değil. Bunu bilerek yapıyorlar. Halka krizin gerçek sebebini söylemek yerine, onu krizin yarattığı sonuçlarla oyalıyorlar.

Neden? 

Çünkü bu partiler Türk kapitalist modernitesinin dış pazarlarda hegemonya elde etme hedefine karşı değildir. Aynı zamanda bu partiler Kürdistan’a karşı yürütülen savaşa son vermeyi ve Kürt sorununu Kürt halkının iradesi doğrultusunda çözmeyi akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar.

O nedenle krize yol açan savaş bütçesine ve silahlanma masraflarına itiraz etmiyorlar.

Kriz nedeniyle gittikçe biriken toplumsal patlamaya karşı polis, jandarma ve istihbarat ile ajanlaştırma fonuna dönüşen Örtülü Ödenek bütçelerine itirazları yok.

Halk kitlelerini yoksulluğa razı etmek için Diyanet’in yuttuğu milyarlarca doları görmezden geliyorlar.  

Oysa bu "üç kara delik" şimdi yaşanan ekonomik krizin temel sebebidir.

Bu üç kara deliği kapatmadan, yarın sandık kurulsa, sistem içi muhalefet iktidara geçse bile krizden çıkamaz.  

Erdoğan bu gerçeği biliyor. Bildiği için bu üç kara deliğin çöküşe götürdüğü ekonomiyi bir de kendi eliyle baltalıyor. Ekonomiyi bilerek enkaz haline getiriyor. 

Muhalefetin, "iktidara geldiğimiz gün ülkeyi krizden çıkarırız" iddiaları hiç kimseye inandırıcı gelmiyor. Çünkü muhalefet ortaya inandırıcı bir program koyamıyor.  

İnsanlar "kaynak" nerede diye haklı olarak soruyorlar. Kaynak nerede?

Kaynak savaş bütçesinde, Emniyet bütçesinde, Diyanet bütçesinde. İşe buradan başlayacaksın. Savaşa son vereceksin, sivil Kürt halkına ve demokratlara, bu arada eski ortağın Hizmet Hareketine karşı devlet terörünü durduracaksın. İslam dinini devletin elinden kurtaracaksın, Alevilerin, Êzîdîlerin, Hıristiyanların devlet baskısı altına alınmasına son vereceksin, camiyi, kiliseyi, havrayı, Cem Evlerini halkın vicdanına bırakacaksın.

Krizden çıkışa buradan başladığın zaman, tüm komşularınla yeniden barışmış olacaksın. İşte o zaman, Kürdistan’ın dört parçasındaki milyonlarla yan yana, omuz omuza olmanın muazzam önemini kavrayacaksın. Dört parçadaki Kürt halkı, Ortadoğu’da barışın ve refahın teminatıdır. Demokratik bir Türkiye ile dört parça Kürdistan’ın ittifakı Ortadoğu’nun kalbinde, yani Türkiye’de, İran’da, Irak’ta, Suriye’de barış, istikrar ve halklara eşit zenginlik demektir.  

Bunu anladığın zaman, dönüp İmralı’ya bakacaksın. Dört parça Kürdistan’daki halkları, bunca kana, katliama, savaş suçuna, onbinlerin felaketine rağmen, yeni bir güne ne Kılıçdaroğlu, ne Akşener, ne Babacan ve Davutoğlu çağırabilir; inandırıcı biricik ses Abdullah Öcalan’ın sesidir.  

Bu sesi duymadıkça Kürt halkı hiçbir çağrıya artık kulak asmayacaktır, krizi bir iki yıllığına aşsanız bile, ardından kendinizi yeni ve yıkıcı savaşlar içinde bulursunuz, yeniden başa dönersiniz. Paranız da batar, devletiniz de…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.