Kürtler hala barış arzusunu koruyorken
İlham BAKIR yazdı —
- Kürtler kadar barışa özlem duyan, barış iklimi inşa etmek için bu kadar canhıraş çabalayan bir halk daha yoktur. Kürtler, canlarından daha değerli olanın onurları olduğunu da binlerce kez kanıtladılar.
Dünyada Kürtler kadar barışa özlem duyan, barış iklimi inşa etmek için bu kadar canhıraş çabalayan bir halk daha yoktur. Kürtlerin ekmek kadar, su kadar, hava kadar barışa ihtiyaçları var. Barış olmadığı, sürekli savaşın yıkımı altında yaşadıkları için zaten ekmekten, sudan, havadan da mahrumlar. Yüzyıllardır topraklarından savaş, yıkım, talan eksik olmadı. Yüzyıllardır yağmacı, talancı, katliamcı barbar sürülerine karşı direniyor, varlığını ve onurunu korumaya çalışıyor. Onur demişken, Kürtler bir barışın ancak onurlu olanına kapılarını açarlar. Asla onursuz bir barışa tevessül etmemiş, gönül indirmemişlerdir. Barışın, onurunu vermek karşılığında kazanılamayacağını, onuru pahasına geliştirilenin asla bir barış olmayacağını Kürtlerden daha iyi bilen bir halk da yoktur.
Şimdi içeride dışarıda sıkışan, büyük bir ekonomik ve siyasal kriz yaşayan, Ortadoğu siyasetinde rol sahibi olmak, ekonomik ve siyasi ikame ihtiyacını bu alandan sağlamak isteyen Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürtlerle ve onun öncü gücü olan Kürt Özgürlük Hareketi’yle, Kürt Halk Önderi’yle bir süreç geliştirerek bu sıkışmışlığından kurtulmak ve fırsatlardan istifade etmek istiyor. Bu isteklerinin önündeki en büyük engel çünkü onurlu Kürtler, yani Kürt Özgürlük Hareketi. O zaman beklenir ki bileğini bükemediği, bütün askeri, siyasi, ekonomik gücüne rağmen boyun eğdiremediği Kürtlerle bir barış masası kursun, hem kendisinin hem de Kürtlerin kazanacağı bir süreç geliştirsin. Fakat hayır, istiyor ki Kürtler teslim olsun, Kürtler kendilerini barbar talancılığa karşı koruyan, savunan savunma güçlerini tasfiye etsin. Kısacası Kürtler onursuz bir barışa razı olsun, devletin onlara bahşedeceği bir takım hak kırıntılarına razı olsun. Mesela soruluyor, diyorlar ki “Kürtler neden bu teslimiyeti kabul etsin, bunca yıldır savaşan, direnen bir halk, bir öncü yapı neden ben kendimi tasfiye ediyorum, direnmekten vazgeçiyorum” desin.
Kürtler, canlarından daha değerli olanın onurları olduğunu binlerce kez kanıtladılar, kanıtlamaya devam ediyorlar. Onlar için onur bir hiç olabilir, bir katma değer üretmiyor olabilir hayatları için. Kürt Halk Önderi de hapisten çıkıp, devletin gözetimindeki bir ev hapsinde kalabilmek uğruna böyle bir çağrı yapabilirmiş! Yani uzun sözün kısası, Kürtlere canlarının bağışlanması ve hapisten çıkma karşılığında onurlu bir yaşam direnişinden vazgeçmeleri isteniyor. Zerre kadar onuru olan bir Kürt böyle bir isteği kabule tevessül eder mi? Onurlu bir barış olmadan, Kürtlerin analarının ak sütü gibi helal olan en asgari hakları teslim edilmeden böyle bir çağrıya cevap verirler mi? Tam yirmi beş yıldır bir adada, bir hücrede tek başına mutlak tecrit koşulları altında direnen, tüm ömrünü halkının özgürlüğüne adayan bir Önderliğin, kendi görece özgürlüğü için halkına teslimiyet çağrısı yapması mümkün müdür? Bunun olabileceğini düşünüyorlarsa ya hala Kürt halkını, Kürt Özgürlük Hareketini ve Önderliğini tanımıyor ya da çaresizlikten kendilerini böyle bir boş hevese kaptırmışladır.
Bir onurlu barış ve Kürt halkına haklarının teslimi belli ki ajandalarında yok. Bunu her gün hem söylemleriyle hem Kürt halkı üzerinde geliştirdikleri katliam, baskı, işkence, tutuklama eylemeleriyle çok açık gösteriyorlar. Ve elbette kendi konforlu alanlarının zerre kadar dışına çıkmadan, en ufak bir bedel ödemeden “Federasyondan, devletten aşağısı Kürtleri kesmez, bunlar devletle görüşüp teslim olacaklar, Kürt halkına ihanet edecekler” diyen güruhun aksine direnen onurlu Kürtlük ve onun öncüleri bu gerçeğin her zerresinin farkındalar. Fakat şunun da farkındadırlar ki, devlet eğer tehdit ettiği gibi zaten güç yetirebilse, yok edebilse böyle bir görüşmeye ihtiyaç duymazdı. Devlet de çaresizdir ve kendine çıkış yolu aramaktadır. İşte devletin bu görüşmeye mecbur bırakan çaresizliğini, Kürtler adına onurlu bir barışa dönüştürmek ancak muazzam bir direnişle mümkün olacaktır. Devlet onursuz bir barışı dayatmakta ısrar mı ediyor? O zaman seçenek belli, muazzam direniş. Artık bir noktadan sonra barış Kürtlerin sorunu olmaktan çıkar. Artık onlar düşünmek zorunda kalır Kürtleri barışa nasıl ikna ederiz diye. Kürtleri, barışı bir seçenek olarak görmedikleri bir noktaya getirmenin nasıl bir felaket olacağı hesaba katılmalıdır, Kürtler hala barış arzusunu koruyorken.