- Türk’e hizmetkarlık yapan alçaklara şunun altını çizerek hatırlatayım: Hiçbir devlet, Türk devleti de dahil, kendi vatanına ihanet eden “hizmetkarlarına” güvenmez.
Günlerden beri YPJ, YJA-Star savaşçılarına ve KCK kadın yöneticilerine karşı suikast haberlerini alıyoruz.
Gerilla da suikast eylemleri düzenliyor diyebilirsiniz. Doğrudur. Ama aradaki fark korkaklar ve cesurlar arasındaki kıyaslanmaz farktır.
Türk devleti Başûr’da Barzani’den parayla kiraladıkları vatan haini “muhbirler”in verdiği koordinatlarla, üstelik pilotları bile olmayan SİHA’larından fırlattığı füzelerle suikast yapıyor. Rojava’da ise kiraladığı ve geçenlerde yakayı ele veren üç ajan gibi Rojavalı satılıkların ihbarıyla, yine sinsice ve kalleşçe kadınların kanına giriyor.
Kime karşı? Evlerinden çıkan ve kimisi yayan yürüyerek, kimisi araçlarıyla bir evden diğerine, bir toplantıdan bir başkasına giden kadınları hedef alıyor, savaş alanının çok dışındaki yerlerde bu cinayetleri işliyor. Tehdit altında değil. Askeri ölümle burun buruna gelmemiş. Üzerine ateş açan yok. Türk SİHA’larına hedef gösterenler “vatan sever Türkler” değil. “Vatan” adına “düşmanı” izleyenler Türk milliyetçiliği adına savaşa “ajan ve muhbir” olarak katılan ve o nedenle Türklerin “kahraman” olarak selamladığı Türk istihbaratçıları değil. Düşmanından nefret eden, o nedenle şüphelendiği “teröristi” ihbar eden Kürt’ün kapı komşusu Türk esnaf ya da ev kadını da değil.
Barzanici Kürtler…
Neden bu hainliği yapıyorlar? Türk ordusu o Kürt’ün ordusu mu? Bu Kürt hangi nedenlerle, üstelik Kürt’ün toprağını adım adım işgal eden Türk ordusuna “dost” olmuş? Ve neden kendi ulusunun insanı olan Kürt kadınını öldürsün diye Türk’e ihbar ediyor?
Vatansever desen, değil. Öldürsünler diye ihbar ettiği kadınlar da Kürt ve onun vatanına ve devletine karşı savaşmıyor, Kürdistan’da düşman Türk devletiyle savaşıyor. O katledilen kadınların da vatanı Kürdistan ve onlar Kürdistan’ı tehdit etmediğine göre “ihbarcı Kürt” demek ki vatanını savunmuyor.
Yabancı bir devlete hizmet ediyor. Satılmıştır. Türk devletinin “beşinci kolu”dur. Casustur. Vatan hainidir. Kardeş katilidir. Para için ruhunu çöplük haline getirmiştir.
İki, en fazla üç kişilik hareketli gerilla grubunun suikast taktiğine gelince…
Gerilla kartal gözlüdür. Granit kayaların arasında onun “muhbirleri” değil, habercileri dağların kuşları, keçileri, sincapları, tilkileri, domuzcuklarıdır. Bin metre uzakta bir kuş sürüsü aniden havalanınca, dağ keçileri, sincaplar, tilkiler, domuzcuklar aniden telaşla koşuşturmaya başlayınca sen korkudan sanırsın. Oysa onlar düşmanın tam da orada olduğunu gerillaya haber vermektedirler.
Yalnız ekolojik canlılar da değil. Gerilla nasıl kartal gözlüyse, burnu da ceylanların burnu gibi hassastır. Keskin nişancı kadın gerilla saçlarını okşayan rüzgarla konuşur, rüzgar da onunla. Ve birden karşı dağdan esen o soğuk rüzgar bir kokuyu gerillaya taşır. O koku ekşi ter ve irin kokusudur. Rüzgar düşmanın yerini gerillaya haber vermiştir. Gerilla tetiğe dokunur.
Tetiğe dokunmak, namluyu titretmeden hedefe kilitlemek her keskin nişancının eğitimle elde ettiği bir yetenektir. Ama gerilla için yalnız yetenek işe yaramaz. O tetiği dokunmak düşman uçaklarına, helikopterlerine, SİHA’larına, topçularına anında hedef olmayı göze almak demektir. Gerillanın keskin nişancısı yalnız usta değildir, cesurdur, isabeti bundandır. Bir özgürlük anıtı gibi korkusuzdur. Bir düşmanın beş bin metredeki “insansız kahramanlığına” bakın, bir de düşmanın sesini duyarken tetiğe dokunan kadın gerillanın iradesine. O güzel sesiyle hedefi vurduğunda “Bijî Serok Apo” deyinişi duyun. Ve düşmanın ruhsuz suikastiyle, gerillanın tertemiz ruhlu suikast taktiğini karşılaştırın.
SİHA’nın ne dili, ne yüreği var. On bin metreden uçan F16 pilotu bir kere bile o gerillanın ne yüzünü ne gölgesini görmüştür. Gerilla ise onu görür. Üzerine yürür. Mevzilerine girer. Gerilla tünellerine sürünerek yaklaşmasını sessizce bekler. Ve o düşman tam kimyasal bombayı tünel ağzına yönlendirecekken ateş altında panikler. İşte o anda düşmanın yüz askeriyle gerillanın iki koldan saldıran en fazla altı savaşçısı arasındaki denge stratejik açıdan değişir.
SİHA’larla kadın aktivistleri öldürmek “ucuz kahramanlık”, altı savaşçının orduyu püskürtmesi “iradenin kahramanlığıdır.” O nedenle asker pisi pisine ölür, gerillanın şehadeti tarihin granit kayalarına çelik harflerle yazılır.
Muhbirlere, satılmışlara, yabancı bir devlete casusluk edenlere, Kürt kimlikli Türk Beşinci Koluna, para için kardeşinin kanına girenlere dayanarak şu sıralar gittikçe artan suikastlerle Türk devleti halka zarar verir ama zafer kazanamaz. Çünkü kullandığı satılmış vatan hainlerinin geleceği yoktur. Şu Zaxo katliamına karşı patlayan tepki, alttan alta kaynayan işgale karşı serhildanların habercisidir.
O gün geldiğinde Türk devleti “muhbirsiz” kalacaktır. Bütün satılmışlar, bütün casuslar, Barzani’nin Türk’e kiraladığı bütün alçaklar, göreceksiniz, yer yarılmış da yerin dibine girmişler gibi kaybolup gideceklerdir.
SİHA’larınız, F16’larınız, obüs topçularınız o gün kör olacaktır.
Türk’e hizmetkarlık yapan alçaklara şunun altını çizerek hatırlatayım: Hiçbir devlet, Türk devleti de dahil, kendi vatanına ihanet eden “hizmetkarlarına” güvenmez.
Demek ki, o gün geldiğinde sığınacak bir delik bile bulamayacaksınız.
paylaş
Veysi SARISÖZEN yazıları
Yeni durum değerlendirmesi
10 Mayıs
Kandil kendi halkını destekliyor
5 Mayıs
Sivil darbeyi önlemenin yolu
3 Mayıs
1 Mayıs’ta “tarihten bir yaprak”
2 Mayıs
Bu defa 'kağıttan oy' duvarı deler
28 Nisan
Mafyatokrasinin ekonomi politiği (2)
27 Nisan
Mafyatokrasinin ekonomi politiği
26 Nisan
“Kim korkar hain kurttan”
24 Nisan
Bir örgütsüz Apocuyla söyleşi
19 Nisan
Erdoğan nasıl dize geldi?
17 Nisan
Büyük robot ve küçük robotlar
15 Nisan
Çözüm otobüs değil, beklersen gelmez
14 Nisan
Yeşil Sol Parti: Nuh’un gemisi
12 Nisan
Altılı Masa ve sivil darbe
3 Nisan
Ahlaki sorumlu tutum ve seçimler
29 Mart
Newrozların özeti: Enel Apo
27 Mart
Önemli bir diyalog
22 Mart