Newroz’dan 1 Mayıs’a, 1 Mayıs’tan 14 Mayıs’a…

Cihan DENİZ yazdı —

  • İktidarın bu oyunlarına karşı verilecek en güçlü cevap, Yeşil Sol etrafında kenetlenerek mücadeleyi büyütmek ve yaygınlaştırmaktır. Ve Newroz’dan gelen özgürlük ve direniş mesajı ile 1 Mayıs alanlarını doldurmaktır. 

Bu coğrafyada iktidarların en büyük korkusu, hatta en büyük kabusu, tekçiliğe karşı verilen tanınma ve özgürlük mücadelelerinin emekçilerin verdiği sınıf mücadelesi ile birleşmesi; tek tek akan direniş derelerinin önüne çıkan bütün setleri yıkan bir direniş ırmağı haline gelmesidir. 

Korkmakta çok da haklılar aslında. Bu coğrafyaya toplumsal, kültürel, inançsal, ekonomik yapısına taban tabana zıt tekçi, baskıcı ve sömürücü bir sistem dayatılmaktadır. Coğrafya halklarının doğal dokusuna yabancı bu sistem ancak baskıyla, zorbalıkla ve en önemlisi de ezilenlerin mücadele ve direnişlerinin tek bir cephede birleşmesine engel olunarak ve bu şekilde de tekil direnişlerin yalnızlıkları içinde bastırılması ile inşa edilebilir ve varlığını sürdürebilirdi.  

Tam da bu nedenle, iktidardaki özneler değişse de, görünüşte farklı siyasi anlayışlar iktidar koltuğuna otursa da, iktidara asıl rengini veren tekçilik hep baki kaldığından, ezilenlerin mücadele ve direnişleri karşısındaki bu tutum hep korunmuştur. İktidarlar, hep bu stratejiye göre hareket etmiştir. Adeta varoluşlarının olmazsa olmaz koşulu bu olmuştur.

Ve tam da şu an içinde olduğumuz durum, maalesef bu stratejinin işe yaradığını, en azından şimdiye kadar, ortaya koymaktadır.

Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. Sadece iktidarları suçlamayalım. Bu noktada kendimizi de, mücadelelerimizin tarihini de özeleştirel bir bakış açısıyla gözden geçirmeliyiz. İktidarın bir stratejisi, planı varsa, buna karşı ezilenlerin de bir stratejisi ve bir planı olmalıydı. İktidarın “bölücü” hamlelerine karşı ezilenler nasıl bir araya gelirizin yolları üzerine gerçekten kafa yormalıydı. Ama bunlar çok da yapılamadı.

Maalesef şu da bu coğrafyanın bir gerçeğidir ki, Türkiye cephesinin sosyalistleri ve devrimcilerinin önemli bir kesimi birçok kritik dönemeçte Kürt halkının taleplerinin mücadelesinin yanında yer almak yerine, ne olduğu kendinden menkul bir doktrinerlik adına, ya üç maymunu oynamışlardır ya da utangaç veya açık bir şekilde iktidarın yanında yer almışlardır. Emek mücadelesi verenler, işçi sınıfına dayatılan kölelik düzeni ile Kürt sorunu arasındaki bağı görmezden gelip, iktidarların tekçi politikalarının bir maşası haline gelmiştir. Benzer tespitler bu coğrafyada Alevilerinin, iktidarın çizdiğinin dışında bir İslam anlayışı olanların, kadınların, LGBTİ+ların verdiği mücadeleler için de yapılabilir. Ama en önemlisi de, kendi verdiği mücadeleyi merkeze koyan ve diğer tüm mücadeleleri bu “asli” mücadeleye bağımlı kılan ve kendi mücadelesinin başarıya ulaşmasıyla diğer sorunların da çözüleceğine inanan anlayıştır.

Özcesi, biz, yani bu coğrafyanın ezilenleri, bir araya gelmeyi, mücadelelerimizi ortaklaştırarak büyütmeyi başaramadığımız için en kritik anlarda birbirimizin yeterince yanında olmayı başaramadığımız için, faşizm bugün bu coğrafyada bu kadar kolay at oynatabilmektedir; özgürlüklerimiz bir bir elimizden alınmaktadır; savaşa, yoksulluğa ve en kötüsü de umutsuzluğa mahkum edilmekteyiz.

Ama ilk kez bu oyun bozuluyor. Kendi mücadele tarihini de eleştirel bir bakış açısıyla gözden geçirip radikal demokratik bir senteze ulaşan Kürt siyasal aklı, bu coğrafyanın iktidarlarının değişmez oyununu bozacak hamleleri ardı ardına atmaktadır. Kürt Sorunu’na çözüm bulmanın ötesinde ulus devletlerin sınırlarını aşacak şekilde tüm bir coğrafyaya özgürlük ve demokrasi getirme esprisi ile ortaya koyduğu demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü paradigma ile Kürt siyasal aklı, ezilenlerin mücadelelerini tek bir mücadele cephesi altında birleştirmenin düşünsel ve örgütsel çerçevesini geliştirmiştir.   

Bu coğrafyadaki tüm mücadelelerin birini diğerine tabi ve bağımlı kılmadan bir araya gelmesine dayanan bu anlayış HDP ve bugün Yeşil Sol Parti’de ete kemiğe bürünmüştür. Tüm yetmezliklerine ve eksikliklerine rağmen, HDP ve bugün Yeşil Sol Parti’nin iktidarın bu kadar hedefi haline gelmesi tam da bu nedenledir. Çünkü bu coğrafyadaki iktidarların en büyük kabusunu, yani Kürtlerin mücadelesi ile Türkiye cephesindeki mücadelelerin ortaklaşması ve tek bir mücadele cephesinde buluşmasını gerçekleştirmiştir. Bunun paniği ile iktidar, kendinden menkul sözde “solcuları” ve sözde “Kürt” unsurları kullanarak bu birlikteliği dağıtmak için elinden geleni yapmaktadır.

İktidarın bu oyunlarına karşı verilecek en güçlü cevap, Yeşil Sol etrafında kenetlenerek mücadeleyi büyütmek ve yaygınlaştırmaktır. Ve Newroz’dan gelen özgürlük ve direniş mesajı ile 1 Mayıs alanlarını doldurmaktır. Buradan alınan güç ve enerji ile de 14 Mayıs seçimlerinde iktidara son darbeyi vurmaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.