Öcalan’ın fendi topunuzu yendi 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Tecriti kırmak için Düsseldorf’ta Öcalan’la buluşalım: Sen oradaysan Apo orada demektir. Çünkü Önderlik demek örgütlü, eylemli, bilinçli halk demektir.

Biz “Türkiye” ve “Türkler” deyip duruyoruz da ortada ne “toprağı bütün” bir Türkiye, ne de “milleti bütün bir Türklük” var.  

Hesap basit. Eğer Türkiye “toprağı bütün” bir ülke olsaydı Van’ın bir köyünü tek bir kişiyi tutuklamak için yüzlerce asker kuşatıp havaya bini aşkın mermi sıkar mıydı? Mesela böyle bir “gösteri” İstanbul, Ankara ya da İzmir’de yapılabilir miydi?  Neden Van’da yapılabiliyor? Çünkü Van’ın da içinde bulunduğu toprak parçası Türkiye değil de ondan. Bu toprak Kürdistan’dır ve Türk devleti de bunu bildiği için “düşman toprağında” ne yapılırsa onu yapıyor. 

“Milleti bütün bir Türklük” ise hepten matrak bir iddiadır. Daha önce yazdım: Bırakalım Türkiye’de Türklerin dışında bir Kürt milletinin yaşadığını, “Türk” dediğimiz millet nasıl bir şey? Kemalistler 1950’lere kadar “modern, laik, Batıcı” bir Türk milleti inşa ettiler. Ede ede toplam Türkiye nüfusunun anca yüzde 25’lik bir kesimini “millet” haline getirdiler. Yüzde 25’lik Kürt nüfusunu çıkarırsak, geriye kalan Anadolu’nun yüzde 50’lik nüfusu Menderes devrinde “Müslüman Türk milleti” haline geldi. O gün bugündür Türk siyaseti işte bu iki birbirinden farklı Türk milletlerine dayanan partiler arasındaki çekişmelere şahitlik etti. Laiklerin yüzde 25’lik oyu ile İslamcıların yüzde 50’lik oyu işte bu sosyolojik gerçekliği yansıtıyor. 

Demek ki bir yandan “iki ayrı Türk milleti” adına Türk devleti Kürt milletine karşı savaş açmıştır, bir yandan da “iki ayrı Türk milletinin” siyasi temsilcileri birbirleriyle iktidar kavgasına tutuşmuştur. 

Eğer Kürdistan Türkiye’den binlerce kilometre uzakta olan bir “deniz aşırı sömürge” olsaydı, bu sömürgenin Kürt halkı “iki ayrı Türk milletinin” birbirleriyle tutuştuğu kavgaya nasıl bakardı? Bir kere “uzaktan bakardı.” Ne Erdoğan’ın atıp tutmaları ile ne de Kılıçdaroğlu’nun nutuklarıyla ilgilenirdi. Millet İttifakıymış, Cumhur İttifakıymış, sömürge halkını zırnık ilgilendirmezdi. Sömürgedeki her Kürt işgalci subayların ister laik olsun, ister İslamcı olsun, aynı silahla Kürdün kanına girdiğini bildiği için onların iç kavgasını yalnızca sömürgeciyi zayıflatan bir faktör olarak görür ve bundan taktik sonuçlar çıkarırdı. Şimdi de böyledir. 

Kimilerinin kafasını karıştıran şey, Kürdistan’ın bir “iç sömürge” oluşudur. Türkiye ve Kürdistan’ı kapsayan seçimler yapılıyor, Laik Türk milleti ile muhafazakar Türk milletinin yanısıra Kürt milleti de bu seçimlere katılıyor.Böyle olunca bir yandan her iki milletin siyasi temsilcileri Kürt milletiyle savaşırken, diğer yandan seçim gelip çattığında bunlar, nasıl toprağına, suyuna, petrolüne göz dikmişler ise, bu defa Kürt milletinin oylarına göz dikiyorlar. 

Ben de bu üç kağıtçılığa bakıp bakıp gülüyorum. Çünkü bu oylara göz dikmenin taktikleri öylesine gülünçtür ki, insana fenalık geliyor. 

İşte size aklı başında gazetecilerden Fehmi Koru’dan bir alıntı: 

“Seçim tarihinin erkene çekilme ihtimali üzerinde görüş açıklarken, program sonucusu, birdenbire, “Bu da konuşuluyor” diye başladığı cümlesini “Seçim öncesinde Abdullah Öcalan’ın mahpusluk durumunda iyileştirme ve ondan propaganda olarak yararlanma niyeti konusunda ne düşünürsünüz?” anlamına gelen bir soruyla tamamladı.” 

Koru soruya çok şaşırmış. Ne de olsa kendisi “muhafazakar Türk milletinin” evladıdır. Şaşkınlığının nedeni belli. Adamcağız “ya hu, biz laiklerle birlikte bu Kürt milletine bir yandan savaş açıp, diğer yandan da onların oylarını cebe indirmek için neden böyle rezil taklalar atıyoruz” diye düşünmüş olmalı. 

İlginç olan şu: Hem AKP yanlısı kalemler, hem CHP yanlısı kalemler, hem de AKP’den kopan kalemler Başkan Öcalan’la ilgili bu aptalca spekülasyonu birlikte köpürtüyorlar. Hepsi birden “acaba tecrit biraz aralanır Öcalan konuşursa bu hangimize yarar” diye sorup duruyorlar.  

Bu neyi gösteriyor? Şunu: İmralı’da tecrit işkencesi altındaki insan tek kelime edemediği halde, adadaki direnişiyle Türk siyasetinde en belirleyici liderdir. Onun ağzından çıkacak birkaç kelime Millet İttifakı’nın da Saray İttifakı’nın da kaderini belirleyecek.  

Eeee?!  

Kürt milleti bu resme bakıp bakıp gülmekten kırılıyor. Bir yandan da hepsi birden “Önderliğimiz topunuza bedeldir” diyerek milli gururla dolup taşıyor. 

Saray Öcalan’ın ağzından bir “tarafsızlık” bekliyormuş. Altılı Masa bundan çok korkuyormuş. “İnşallah Kürt oylarının bize yönelmesini önlemeye kalkmaz” diye dua ediyormuş. 

Neden korkuyorsunuz? Siz de Öcalan’a “aman konuşma” diyeceğinize Erdoğan gibi PKK Önderi’nden size yarayacak birkaç kelime almaya çalışsanıza. Madem Saray Öcalan’ı “ikna” etmek için kırk takla atıyor, siz de yüz takla atsanıza, İmralı kapısına dayanıp Öcalan’ı ikna etsenize.  

Sizi gidi köftehorlar sizi. Yirmi yıldır “Öcalan kartına oynama” rezilliğiniz onun insanüstü direnişi karşısında hüsranla sonuçlandı. Tam “kullandık” dediğinizde bir de baktınız Rojava devrimi zafere yürümüş. Şimdi onu susturup, hala Rojava devrimiyle savaşıyorsunuz. Apo sizin elinizde masaya süreceğiniz bir “kart” değil, Kürt halkının önderi.  

Ve o konuştuğunda hanginize “destek” verirse, bilin ki bu “destek” asılan adama ipin verdiği destek sonucunu verir ve her durumda Kürt halkının stratejik geleceğine hizmet eder. Kürt halkı bunu PKK tarihinin bütün aşamalarında defalarca sınadı.  

O nedenle Kürdistan’ın hasır peykelerinde çayını yudumlayan Kürtler sizin İmralı kapısında attığınız taklalara bakıp bakıp bıyık altından gülüyorlar. Şöyle diyorlar: “Boş verin seçim sonuçlarını, şu hale bakın Öcalan’ın fendi, topunuzu daha şimdiden yendi.” 

Öcalan’sız olmaz… 

Tecriti kırmak için Düsseldorf’ta Öcalan’la buluşalım: Sen oradaysan Apo orada demektir. Çünkü Önderlik demek örgütlü, eylemli, bilinçli halk demektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.