OHAL’de orduyu öne sürdü, bu HAL’de orduyu geri çekti 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Orduya, polise, Diyanet’e harcanan trilyon dolarlık zenginlik sizindir. Bu zenginliğe el koymak için örgütlenin.

Depremle yıkılan ve yıkılmayan tüm Kurdistan kan ağlıyor.

Uğranılan felaketi ellerinden geldiğince küçük göstermek isteyen iktidar, devletin aczini örtbas etmeye çalışıyor. Bu yazı felaketin ikinci günü öğlene doğru yazıldı. Hava buz kesiyor ve her enkazın üstünde çaresizce yakınlarını kurtarmaya çalışan insanlar, enkaz altındaki insanların çoktan donarak can verdiğini biliyor.

Ama daha korkunç bir şey var: Erdoğan bölgede 'Olağanüstü Hal' ilan etti. Geçmiş Olağanüstü Hal günlerinde Kurdistan’ın her sokağında zırhlıları, TOMA’ları, tankları, Özel Harekat polis ve askerleri ile hazır ve nazır olan devlet ortada yok. O eski OHAL günlerinde Kürt halkının evlatlarını katleden, bugünün OHAL silahlı kuvvetleri kışlalarında ve karakollarında katliamı seyrediyor.

Şaşırtıcı değil. Çünkü doğayı kızdıran, öfkelendiren, çılgına çeviren, inşaat yolsuzluklarıyla felaketin kapısını ardına kadar açan faşist iktidar, OHAL’de elindeki silahlarla halka saldırmaya şimdi gerek görmüyor. Doğal afet tuzağına mahkum edilen halkın deprem tarafından yok edilmesini yeterli görüyor. Bugünkü OHAL deprem gücüyle el ele vermiş, Kurdistan halkından bir kere daha intikam alıyor.

Kobane günlerinde Türk ordusu şehirleri yerle bir etti. Şimdi bu ordu şehirleri yerle bir ettiği muazzam olanaklarını elbette şehirlerdeki halkın yardımına koşmak için kullanmayacak. Dün kendisi şehirleri yerle bir etmişti, şimdi deprem tarafından yerle bir edilen şehirlerde enkaz altındaki insanları kurtarmak için kılını bile kıpırdatmıyor.

Kürt halkı kendi yaralarını kendisi sarmak için ayağa kalktı. Ölümü göze alarak, peş peşe, üstelik 6 şiddetini aşan artçı depremlere aldırmadan, enkazın çatlaklarından içeriye sürünüyor, enkaz altındaki insanları kurtarmaya çalışıyor. Ulusal dayanışma örgütleniyor. Yaralılara ilaç, açlara ekmek dağıtılıyor. Susuzluktan kıvrananlara su yetiştiriliyor.

Bunlar yapılıyor ama faşist rejim kudurmuş gibi sivil halkın bu dayanışma hareketini yasaklıyor. Tıpkı gerillaya karşı nasıl ambargo kurmuşsa aynısını yapıyor. Devlet yardım etmiyor, yardım edeni önlüyor. Tıpkı Maraş katliamında olduğu gibi depremle yerle bir olan Maraş’ı Kerbela’ya çevirmiş, halka su taşınmasına engel oluyor. AFAD’ın “merkezi” varmış, “yardımı” o merkezden başkası yapamazmış. Felaket karşısında birbirine kenetlenen Sünni, Alevi, Türk ve Kürt halkının birbiriyle dayanışmasından korkuyor. Bu dayanışmanın gücünü görüyor. Felaketin gerçek bilançosu ortaya çıktığında, devletin bilinçli aldırmazlığı gözler önüne serildiğinde ortaya çıkacak büyük öfkenin egemenliğini sosyal depremle yerle bir edeceğini biliyor. Bunu önlemek istiyor.

Yaşanan iklim şartlarında iki gün ölüm-kalım günüdür. Kar, tipi, ayaz enkaz altındakilerin sonu demektir. Beton duvarların arasına sıkışmış ve uykuda yakalandıkları için gecelik giysileriyle yaşamaya çalışan insanlar, çocuklar, yaşlılar, beş altı saat sonra ılık bir uyku haliyle gözlerini yumdu, soğuğu duymaz oldu ve ölüme yürüdü.

Şimdi hep birlikte göreceğiz. İktidar olanlar felakete uğrayan şehirlerde boy gösterecek sonra. Ordunun bir iki müdahalesi manşetlere çıkarılacak. Erdoğan’ın palavraları tüm ekranları kaplayacak. “Hamdolsun can kaybımız korktuğumuzun altında, partimiz, askerimiz, polisimiz, devletimiz bu kadar büyük bir depremin yaratacağı on binlerce ölümü, yüzbinlerce yaralanmayı Rabbimin inayetiyle önledi. Şimdi evleri yıkılanlara TOKİ’miz hızır gibi yetişecek” nutkunu dinleyeceğiz.

Bu iklim koşullarında iki gün, kitlesel soykırım için yeter de artar bile. Erdoğan, Kurdistan’da yapacağını yaptığı için şimdi sahne alacak.

Şu sıralar Yunanistan’a bir gece ansızın gelmeyi hayal eden milliyetçiler deprem felaketine iyice baksınlar. Bir savaşta Türkiye’nin mi yoksa Yunanistan’ın mı kazanacağı hesabına boş verin. İstanbul’un, İzmir’in, Trakya’nın depremle değil, F-35 uçaklarıyla bombalandığını düşünün. Siz Atina’yı, onlar da sizi vuracaklar. Deprem usulüne uygun yapılan binaları yıkamaz. Ama bombalar betonarme sığınakları bile yerle bir eder. Başınıza gelecekleri düşünmelisiniz. Kürt halkını kaderiyle baş başa bırakan bu savaş ağalarının, o gün size bir damla su bile vermeyeceğini bilin. Ve HPG gerillalarının, PKK milislerinin sizin şehirlerinizde sivil hedeflere yüzlerce kiloluk patlayıcılarla saldırmadığını hatırlayın, Kürtler’in kendi şehirleri savaşta yerle bir edildiği halde, bodrumlarda siviller yakılarak katledildiği halde sizler bu savaşın hedefi olmadığınıza şükretmelisiniz.

Ve Marmara’nın, İstanbul’un fay hatları üstünde olduğunu unutmayın. Devletiniz Kurdistan savaşında gücünü tüketti. Deprem İstanbul’u vurduğu gün olacakları hayal bile etmek mümkün olmayacak. O halde Erdoğan rejiminin Beşli Çete eliyle betona çevirdiği şehirlerinizin, gelecekte size mezar olacağını  da unutmayın. Doğayla yaptığı amansız savaşta faşist rejimi durdurmanın yollarını arayın. Kurdistan’ın uğradığı felaketten ders alın. Önünüzde zaman yok. Kurdistan yüz yıldır en büyük felaketlere göğüs germeyi öğrendi. On katlı binalarda, şunun şurasında birkaç on yıldır yaşamakta. O binalar şimdi yıkıldı, ama Kürt halkı doğaya sığınır. Yeniden dağlarına çekilir. Siz yapamazsınız. İstanbul yıkıldığı gün bin yıl geriye gidersiniz. O halde bu topyekun yok oluş tehlikesine karşı ayağa kalkın. Savaşa harcanan bütçenin, deprem önlemine harcanmasını isteyin. Soylunun polis ordusunun yuttuğu milyarlarca dolarla depreme dayanıklı şehirler inşa edilmesi için mücadele edin. Diyanet yüzbinlik imam ordusunu, tuhaf bir benzetme yapacak olursak, sizin milyonlar halinde öleceğiniz güne, ölülerinizi yıkamaya, namazlarını kılmaya, mezarlarını kazmaya  hazırlar gibidir. Orduya, polise, Diyanet’e harcanan trilyon dolarlık zenginlik sizindir. Bu zenginliğe el koymak için örgütlenin.

Kürt halkı, Türk halkının yardımlarına elbette teşekkür ediyor. Ama asıl olarak şunu söylüyor: “Türk halkı, siz kendinize yardım etmelisiniz. Ülkeniz uçurumun kıyısında, felaketin eşiğindedir.’’

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.