Oylarımıza sahip çıkmalıyız

Cafer TAR yazdı —

  • Erdoğan rejimi bütün gücüyle değişim sürecini engellemeye çalışıyor; başta YSK olmak üzere bütün devlet kurumları şimdiden teyakkuza geçmiş durumdalar. Bu noktada sandıklar YSK’ya değil, bizzat seçmenlerin kendisine emanet. İnsanlar hem oy kullanmak hem de kullandıkları oyun takibini yapmak zorundalar. 

Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birine doğru giderken iktidar yandaşları da dahil neredeyse herkes iktidarın seçimlerde hile teşebbüsünde bulunacağı konusunda hem fikir. Dolayısıyla insanlar bir yandan seçim çalışmalarını sürdürürken, diğer yandan da iktidarın baş vuracağı kesin olan seçim hilelerini nasıl engelleyebileceklerini konusunda tedbir alıyorlar. 

Bu çok haklı bir kaygı ve seçim hilelerini engelleme noktasında hem partilerin genel merkezleri hem de sandıklarda tek tek görevli insanların çok dikkatli olması lazım. Halbuki bu ülkede seçimlerin güven içinde ve gerçeğe uygun sonuçlanabilmesi için kamu adına görev yapan kuruluşlar var. 

Halk arasında “tuz koktu” diye bir deyim vardır; “Et kokarsa tuz basılır, ya tuz kokarsa?” Türkiye tam da bunu yaşıyor. Rejim, toplumun kendisi de dahil, bütün kurumları yozlaştırdı. Hiçbir kurum kendini asli görevini yerine getirmekle sorumlu görmüyor.  

Hepsi koltuğunu korumak için iktidara yaranma yarışında; birazcık itirazı olan herkes iktidar tarafından bin bir türlü iftira ile işini kaybetmekle, hatta cezaevine girmekle tehdit ediliyor. Rejim yargısı Demokles’in kılıcı gibi bütün insanların tepesinde sallanıyor. 

Bu ülkede insanlar gerçek anlamda yurtseverlikle sınanıyorlar; hakikat için bedel ödemeyi göze alamayanlar bu ülkede bırakın sosyalist, yurtsever olmayı, sıradan demokrat bile olamazlar. Bütün Türkiye halkları işte böyle bir hakikat sınavından geçiyorlar.  

Bu ülkenin geldiğimiz noktada yarınlarını gerçek hakikat savaşçıları belirleyecek; ikircikli olanlar, amacılar, fakatçılar geldiğimiz koşullarda tarih dışıdırlar.  

Türkiye’de AKP iktidarına kadar olan süreçte de kimi seçim hilelerinin yapıldığını herkes bilirdi; fakat kimse bunun seçimin sonuçlarını değiştirecek boyutlara geleceğini düşünmezdi. Yüksek Seçim Kurulu da (YSK) devletin nispeten en güvenilir kurumlarından biriydi.  

Halbuki şimdi YSK, il ve ilçe seçim kurullarına olan güvensizlik nedeniyle neredeyse seçmenin tamamı kullanılan oyla sandıktan çıkacak oyun aynı olmayacağı konusunda hiçbir kuşku duymuyorlar; tartışma bunun ne kadarla sınırlı kalabileceği üzerinden yürüyor. 

YSK çok uzun bir süredir iktidarın bir dediğini iki etmeyen bir pozisyonda duruyor; neredeyse rejimin en kilit kurumlarından biri durumuna gelmiş durumda. Türkiye bir önceki yerel seçimlerden sonra politik bir değişim sürecine girdi. 

Erdoğan rejimi bütün gücüyle bu değişim sürecini engellemeye çalışıyor; başta YSK olmak üzere bütün devlet kurumları şimdiden teyakkuza geçmiş durumdalar. Bu noktada sandıklar YSK’ya değil, bizzat seçmenlerin kendisine emanet. İnsanlar hem oy kullanmak hem de kullandıkları oyun takibini yapmak zorundalar. 

Tek adam rejimi iktidara akıl almaz yetkiler tanıyor; bu yetkilerin iktidar tarafından seçim kazanmak için kullanılacağı kesin ve başta Erdoğan olmak üzere iktidarın diğer bütün bileşenleri bu noktada çok pervasız bir görüntü veriyorlar.  

Türkiye tarihinin en berbat ekonomik krizlerinden biriyle boğuşuyor; bu ülke ardada iki büyük depremle sarsıldı. Hele deprem sonrası yaşananlar bu ülke adına utanç vericiydi; insanlar Erdoğan rejiminin aczini, beceriksizliğini, kamu kaynaklarını nasıl yağmaladığını bütün çıplaklığı ile gördüler.  

Rejimin sözcüleri bütün bunlarından dolayı utanıp, özür dileyeceklerine tam tersine öfke nöbetlerini andıran hareketlerle gerçeği tersine çevirmeye kendilerini eleştirenlere hakaret ederek kendi sorumluluklarını görünmez kılmaya çalıştılar.  

Birçok bakan istifa etmeden milletvekili adayı olarak bakanlık bütçesini seçim kampanyasında kullanma basiretsizliğini kullanmakta hiçbir sakınca görmüyor. Birçok ilde ve ilçede kamu personelinin rejimin militanı gibi davrandığını da ayrıca belirtmekte fayda var.  

Erdoğan rejimi gelinen noktada Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve onun bütün bileşenlerine büyük bir öfke duyuyor. Onların faşizmi aşma noktasında ortaya koyduğu net tutum Erdoğan rejimini sona doğru götürüyor.  

Bu noktada kimsenin bilmediği suçlamalarla ve hiçbir delile dayanmayan tutuklamaların sırf önümüzdeki seçimleri etkilemek için yapıldığını herkes biliyor. Fakat bütün bunlar rejim açısından nafile çabalardır; Türkiye’de Erdoğan rejimi son günlerini yaşıyor. 

İnsanlar Erdoğan rejiminden korkmuyorlar; Türkiye’de her milletten namuslu insanlar 14 Mayıs’ta hem oylarını kullanacaklar hem de kullandıkları oyların akıbetini takip edecekler. Kimse bu saatten sonra iradesini YSK ve diğer rejim kurumlarına teslim etmez.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.