Rıza Şehri

Demir ÇELİK yazdı —

  •  Rıza Şehri’nde yaşayanlar birbirleri ile ve cümle varlıklarla ikrarlı olduklarından eşit haklar sahibi olmaları söz konusudur. Birbirinden razı olmanın, rızalık vermenin Ana Kadın’dan bize kalan ortaklaşmacı kültürüdür.

Devletin Alevi inancına sınır çizdiği, Alevi inancını inkâr yasaları kapsamına hapsetmeye çalıştığı 2022 yılı geride kaldı. Alevi Yol Önderi Nesimi’nin, “Ben iki cihana sığmazam” özdeyişinden hareketle Alevi kurumları 25 Aralık’ta “Laik ve Demokratik Türkiye” şiarı ile İstanbul’da “Büyük Alevi Kurultayı” düzenlemişlerdi. Alevi inanç kıyımı ve kültürel soykırımının yaşanmakta olduğu bu süreçte düzenlenen kurultaya yüklenen misyon; örgütlü Alevi mücadelesinin yakın, orta ve uzun vadeli stratejik planının Türkiye halklarına deklere edilmesiydi. Kurultay bu amacı yerine getirebilmiş değildir.

Umarım kurultayı düzenleyen kurumlar zamana yaymadan bu eksikliği gidermek üzere yan yana gelir, asgari müştereklerde ortaklaşma sağlar, birlikte mücadelenin yol haritasını Alevi toplumuna ve demokrasi güçlerine deklere ederler. 

Alevilerin varlık yokluk sorunu ile karşı karşıya oldukları, Alevilik’in başkalaştırılmaya, ortadan kaldırılmaya ve iktidar İslam’a yedeklenmeye çalışıldığı bu süreçte her sürekten Alevinin ayağa kalkması gerekirken, kimi Alevi kurumları AKP iktidarına çoktan biat etmişken, devletin milliyetçi, inkârcı zihniyetinin etkisi altındaki kimi Alevi kurumları ise Kürt Alevi süreğine mesafe koymakta, onlarla birlikte olmamanın, birlikte görünmemenin zaafiyeti içindeler. 

Kimi siyasi çevrelerin ve siyası partilerin HDP’ye yaklaşımının bir benzeri kimiAlevi hareketlerinde de görünmektedir. Kimi Alevi kurumlarının ülkede DAD (Demokratik Alevi Dernekleri) ile Avrupa’ da ise FEDA ile görünmemek ve birlikte olmamak adına sudan sebepler ileri sürmeleri bunca acıya rağmen Alevilerin kaldırabileceği bir durum değildir.

Bu nedenle ‘Yol Bir,Sürek Binbir’ düsturu gereğince birlik oluşamamakta, birlikte mücadele örülememektedir. 25 Aralık’ ta gerçekleşen Büyük Alevi Kurultayı’na kimi Alevi kurumlarının DAD’ın varlığını gerekçe göstererek katılmamaları, kimilerinin ortak basın metnine imza atmalarına rağmen sonradan kendilerini geri çekmeleri, bu yanlış yaklaşım sonucu yaşanan durum olmuştur. 

Yüzyıldır bunca yaşanmışlığa rağmen hala tekçi, inkâr zihniyetini esas alanların, kendilerine dönüp inancın hakikati ile yüzleşmeleri bu anlamda hayati konu olmaktadır. Kendisi gibi mazlum ve mağdurun haklı taleplerini savunmamak ve sahiplenmemek dün olduğu gibi bugünde bize büyük kaybettiren olacaktır. Alevileri yok sayan, Alevi inancını ve inanç değerlerini inkâr edip Sünni İslam’a yedekleyen ile Kürtlerin dilini, kimliğini ve kültürünü inkâr eden ve asimilasyonla Türkleştirmeye çalışan aynı devlet ve aynı zihniyettir. 

Bu zihniyete karşı çıkmak yerine, aynı zihniyetin mağdurlarını ötekileştirip düşmanlaştıran anlayış yüzyıldır bu mazlumlara kabul edilmez ağır siyasal ve sosyal travmaların yaşatılmasına neden olmuştur. Toplumun çoklu kimliğini ve çoklu kültürünü inkâr eden, farklılıkları ortadan kaldıran tekçi zihniyete karşı çıkmak herkesten çok Alevilerin işi ve yaklaşımı olmalıdır. Çünkü Alevi inancı “Yetmiş iki Milleti Bir Nazardan” bakmanın inancıdır. Ancak iş Kürt’e gelince çoğu Alevi hareketi ve kurumu bu düstura aykırı hareket etmekte, devlet ve iktidar sahipleri gibi Kürt’e ve Kürt süreğine yaklaşmaktadırlar. 

Yine Alevi hareketlerinin çokça dile getirdikleri kavramlardan biri Rıza Şehri’dir. Rıza Şehri; iktidar ve hiyerarşi dışı demokratik toplumun ortak yaşam kültürüdür. Bu toplumsallıkta yaşayanların dili, kimliği, rengi ve düşüncesi sorgulanmaz. Çünkü Hakk’ı cümle canda bilir. Rıza Şehri’nde yaşayanlar birbirleri ile ve cümle varlıklarla ikrarlı olduklarından eşit haklar sahibi olmaları söz konusudur. Birbirinden razı olmanın, rızalık vermenin Ana Kadın’dan bize kalan ortaklaşmacı kültürüdür. Dolayısıyla Alevilik inancı, Rıza Şehri kültürü ve sosyal değerlerini bilince çıkarmanın, onu insanlık adına evrensel değer olarak sahiplenmenin inancıdır. Tam da bu noktada Kürt Siyasal Hareketi belki de biz Alevilerin savunması gerekeni, sahiplenmesi gerekeni sahiplendiği için devletçi iktidarcı sistem tarafından kriminalize edilmekte, topluma ‘terörist, hain’ diye yaftalanmaktadır. 

Nasıl ki egemenler bize tarih boyunca 'zındık',' rafızi' ve 'sapkın' diyerek katli vacip fetvalar çıkarmış, katliam ve soykırımlar gerçekleştirmişse, bugün de kendisine itiraz eden, hak talep eden her kim varsa onları toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya, öcü göstermeye ve ortadan kaldırılması gereken ‘düşman’ olarak kabul ettirme algısı oluşturmaya çalışıyor. Halbuki Kürt siyasal hareketi, Alevilerin yıllar yılıdır savundukları ortak yaşamı savunmakla kalmıyor, onu ete kemiğe büründürmenin pratik ve politik faaliyeti içindedir. 

Aleviler başta olmak üzere İslam olmayan toplum kesimlerini ortadan kaldırmanın katliamcı zihniyetini rededen Kürt Siyasal Hareketi, Kuzey Doğu Suriye’de halklar ve inançlar bahçesi inşa etmiş bulunuyor. Bahçenin her çiçeği kendi rengini, kendi kokusunu özgürce yerine getirmenin hakkına sahiptir. Halklar ve inançlar bahçesinde Aleviler, Kürtler, Araplar, Êzîdîler, Süryaniler, Çerkezler ve Türkmenler, kadın ve gençler kendi meclisleri üzerinde örgütlü olup dilsel, kimliksel, kültürel ve inançsal haklarında söz, karar ve yetki sahibidirler. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü siyasal perspektifle yönetilen Kuzey Doğu Suriye’nin Demokratik Özerk Yönetimi, Türkiye halklarına ve Ortadoğu’ya örnek olmasın diye  dağıtılmaya ve ortadan kaldırılmaya çalışıyor. 

Orada yaşanan ve egemenlerin ortadan kaldırmak istedikleri toplumsallık, bizim inancımızın savunduğu hiyerarşi dışı ‘El Ele, El Hakk’a’ hakikati olmaktadır. İnancımızın tarihi hafızası ve belleğinin en güçlü savunusu olan ortak yaşam orada vücut bulmuşken, bizler 'dönemin hakikatidir' diyerek herkesten ve her kesimden önce ortak yaşamı savunmalı ve sahiplenmeliyiz. Bu anlamda Alevi kurum ve hareketleri bu tarihsellikle sürece yaklaşır, dar didar olur ve birbirlerinin Xizir’ı olabilirlerse Yol’u zalimden kurtarabilirler. Aksi taktirde büyük kaybetme riski yaşayabiliriz. Bu anlamda Yol hakikatine uygun pozisyon almak ve davranmak artık tercih olmaktan çıkmış, tarihi zorunluluktur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.