Seçime doğru

• AKP/MHP faşizmi seçimlere hazırlanıyor; Millet İttifakı bileşenleri rejimi korkutmuyor, onlarla bir biçimde mücadele edebileceklerini düşünüyorlar. Fakat Kürtler ve HDP’nin durduğu yerden ortaya koyacağını düşündükleri politik performans onları korkutuyor.

Yıllar önce Süleyman Demirel “Kürt realitesini tanıyoruz!” dediğinde insanlar bunun ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracağını çok kestirememişti.

Kimileri oldukça naif düşüncelere kapılmış ve Kürt sorununda kısa vadeli çözüm beklentisine girmişti.

Evet, devlet katliamlarla bitirdiğini düşündüğü bu coğrafyanın kadim halklarından olan Kürtler bir kez daha bütün görkemiyle tarih sahnesine çıkıyordu. Kürtler o kadar görünür hale gelmişlerdi ki, artık onları görmemezlikten gelmek olanaksızdı.

Önce Demirel, sonra Mesut Yılmaz çok istemeseler de Kürt realitesini ve Kürtlerin gelecekte bütün Ortadoğu coğrafyasında oynayacağı rolü görmek zorunda kalmışlardı.

Erdoğan kurnazlık yaparak Kürt Özgürlük mücadelesinin ortaya çıkardığı sinerjiyi kullanmak istedi. Bu yolla hem Kürtleri oyalayacak hem de iktidarını uzatacaktı.

Fakat Kürt Halk Önderinin sürece demokrasi ve eşitliği esas alan müdaheleleri, Erdoğan’ın çabalarını boşa çıkardı. Sürecin kazananı Kürtler ve demokrasi güçleriydi. Erdoğan rejimi her geçen gün kitleler nezdinde itibarını yitiriyor ve oy kaybediyordu.

7 Haziran 2015 bunun çok açık kanıtı olmuştu. Türkiye’de iktidarından muhalefetine kadar çarpık rejimin bütün tarafları HDP’nin başlattığı demokratikleşme hamlesinden korkuya kapılmışlardı.

HDP’nin tasfiye edilmesi projesi iktidar eliyle yürütülüdü; fakat muhalefet de açıktan buna destek verdi.

Dokunulmazlıkların CHP eliyle kaldırılması ve HDP eşbaşkanları dahil binlerce HDP yöneticisi ve çalışanının tutuklanması sadece bir iktidar operasyonu değildir; devletin bütün bileşenleri tarafından desteklenen politik bir süreçtir.

Başta AKP olmak üzere bütün düzen partileri HDP’nin kısa bir süre sonra tasfiye olacağını düşünüyorlardı. Fakat gelişmeler hiç de onların beklediği gibi olmadı.

Tam tersine HDP seçmeni muazzam bir mukavemetle partisine sadakatle bağlı kalmaya devam etti. Birçok çevre HDP’yi hedef alan bir karalama kampanyası yürütmesine rağmen bir türlü istediği sonucu alamıyordu.

Onların anlamadığı şuydu; “HDP siyaset kurumu üzerinden kamuda etkili olmaya çalışan ve bu etkiyi ranta dönük, profesyonel politikacılar üzerinden çeşitli çıkar çevrelerine dağıtmak için bir araya gelmiş insanların partisi değildir!”

HDP, halkların özgür ve eşit yaşamına inanan; yaşadığı coğrafyayı haktan ve adaletten yana yeniden tanımlamak için mücadele eden insanlardan oluşan bir dava partisidir. Bu partinin seçmeni ile ilişkisi sadece seçimlerde oy vermeye indirgenemez.

HDP’ye oy verenler partide öne çıkmış insanlara göre değil; gelişimine hep birlikte katkı sundukları bir programa sadakat gösteriyorlar. Onlar sadece bir partiye oy vermiyor; inandıkları özgürlük ve eşitlik davasını daha yükseğe çıkarmak için bütün zorluklarına rağmen partilerine sahip çıkıyorlar.

Günümüz koşullarında tek başına parti binalarına gitmek, HDP üyesi olmak bile kişisel güvenlik riski yaratmaya yetmesine rağmen milyonlarca insan inadına HDP’li olduklarını deklere etmeye devam ediyorlar.

Fakat buna rağmen AKP/MHP rejiminin HDP düşmanlığı bitmiyor. Seçim barajının MHP lehine, HDP aleyhine düzenlenmesi, HDP’ye açılan kapatma davası, seçilme haklarının yeniden düzenlenmesi, daha da önemlisi seçim çevrelerinin yeniden yapılandırılmak istenmesi, HDP’yi hazine yardımlarından mahrum etme çabaları artarak devam ediyor.

AKP/MHP faşizmi seçimlere hazırlanıyor; Millet İttifakı bileşenleri rejimi korkutmuyor, onlarla bir biçimde mücadele edebileceklerini düşünüyorlar. Fakat Kürtler ve HDP’nin durduğu yerden ortaya koyacağını düşündükleri politik performans onları korkutuyor.

Seçim süreci başlamadan bir biçimde HDP’yi durdurmak istiyorlar; çok güçlü, her zamankinden daha fazla iş odaklı olmamız gereken bir döneme giriyoruz. Hepimize çok iş düşüyor.

Unutmayalım; biz kazanırsak herkes kazanacak!