Seçimler ve hesaplaşma

Demir ÇELİK yazdı —

  • Başta Dersim Soykırımı olmak üzere devletin soykırımlarla yüzleşmesi, Reya Heq bellek ve hafıza değerlerinin toplumsallaşmasında kitlelerin özgüven sahibi olmasını sağlayacaktır.

1925 Şark Islahat Planı, Kürt Soykırımının yüzyıllık planıdır. Bu plan gereğince hareket eden Kemalist devlet, 12 yıllık hazırlık sonrasında 4 Mayıs 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Dersim Soykırımı’na soyunur. Dersim Soykırımı; bir halkı, bir etnisiteyi, bir inancı fiziki olarak ortadan kaldırmanın ötesinde derin bir işlevi olmuştur. Zaten Soykırıma karar veren devlet topyekûn bu suçun ortağıdırlar. Cumhurbaşkanından başbakanlara, içişleri bakanlarından umumi valiliklere, kuvvet komutanlarından askeri sivil bürokratlarına kadar hepsi Dersim’ de yaşanan toplumsallığı, “Çıbanbaşı” olarak yaftalamış, çıban üzerinden yapılacak operasyon ile koparılıp atılması gerektiği konusunda hemfikirdirler. 

Çünkü Dersim’de yaşanan toplumsallık, ulus devletin tekçi, katı merkeziyetçi yapısına karşı demokratik, ekolojist ve komünal değerler sahibiydi. Dil, kimlik, düşünce, inanç ve cins farkı gözetmeksizin herkesi can ve eşit haklar sahibi gören toplumsallık yaşanıyordu Dersim’de. Devlet ve iktidar dışı olan bu toplumsallık kutsal mekanlar, aşiretler konfederasyonu ve Ocaxlar sistemi ile her gün kendisini güncelleyerek kapitalist moderniteye ve ulus devlete karşı ahlaki politik toplumun evrensel değerlerini yaşamsal kılıyordu.

Tarihi Dersim Eyaleti’ndeki 12 Kürt Raa (Reya)Heq Ocaxları birer akademi konumundaydı. İnancın olduğu kadar doğal toplumun komünal değerlerini Kürt Alevileri başta olmak üzere kendilerine bağlı Türk, Türkmen, Çepni topluluklarına aktarıyorlardı. Ocax Pîrleri üzerinden güncellenen ve talip topluluklarında toplumsallaştırılan bu değerler devletçi sistem karşıtı değerler olmaktaydı. Paylaşmanın, dayanışmanın ve ortaklaşmanın esas olduğu bu toplumsallık modernitenin bencil, bireyci ilişkilerine karşı kendisini korumanın, geliştirmenin ve sürdürmenin arayışı içindeydi.

Devlet ve iktidar dışı olduğu kadar hiyerarşi dışı da olan bu kadim coğrafyada barış içinde ortak yaşam söz konusuydu. Sadece insanın insanla değil, insanın cümle varlıklarla ortak yaşam değerleri yaşanıyor, yaşatılıyordu. Cümle varlıklarla ortak yaşamı birlikte ördükleri bu kadim topraklarda öldürme yerine yaşatmanın, yok etme yerine var etmenin, bireyci ve bencil ilişkiler yerine ortak yaşamın yaşanıyor olması ulus devletin çıbanbaşı görmesi ile sonuçlanır. Dersim’de Ocax Pîrlerine bağlı aşiretler konfederasyonu üzerinden inanç değerleri kadar hiyerarşi dışı sosyal ve kültürel değerlerde her gün güncelleniyor ve toplumsallaştırılıyordu.

Kürt Aleviler her tür sorunlarını devletçi sistemin hukukuna bağlı kalmaksızın, kendi etik kurallarıyla hak, adalet temelinde suç-ceza ikilemine düşmeksizin çözüme kavuşturuyorlardı. Sistemin askeri polisi, savcısı hâkimi olmak, şatafatlı saraylarda yaşamak yerine Cem’i esas alıyorlardı. Söz, karar ve yetkinin herkeste olduğu Cem’de doğrudan demokrasi yaşanıyordu. Küskünlerin, dargınların ve husumetlilerin barıştırıldığı, ortak yaşamda buluşturuldukları kadın-erkeğin eşit haklar sahibi olduğu Cem bu nedenle kriminalize edilmiş, itibarsızlaştırılmıştır.

Toplumun çoklu kimliğinin ve kültürünün yaşandığı ve yaşatıldığı bu kadim coğrafya bu nedenle çıbanbaşı görülmüş; fiziki, kültürel, sosyal, inançsal, kadın ve doğa kırım yaşatılmıştır. Kadım coğrafyanın kutsalları üzerinden oluşan hafıza ve bellek, sosyal-kültürel değerlerin kavram ve kuramları, inancın otantik evrensel değerleri bu nedenle kazınmış, yerine yeni bir hafıza ve yeni bir bellek oluşturulmak istenmiştir. Oluşturulan bu yeni bellek ve hafıza sonucudur ki kadim coğrafyanın insanları olarak asli kimliklerimizden kaçarak egemen kimlik ve kültüre öykünür olduk. Anadilini, inancını, kimliğini ve kültürünü red etmeyle başlayan bu süreç, ağır siyasal, sosyal ve kültürel travmalar neticesinde kendisini egemen kimlikten ve egemen dinden biri olmanın tarifi ile sonuçlanır oldu.

Millet İttifak’ının Cumhurbaşkanı adayı sayın Kılıçdaroğlu’nda bu travmayı uzun yıllardır görmekteyiz. Kendisi Dersim-Nazimiye’den Kurêşan Ocaxzade Pîri'dir. Nazimiye doğumlu olmasına rağmen kendisini Konya-Akşehirli olarak tarifler. Kürt ve Alevi kimliklerine sahip çıkmaz, bu kimliklerini genelde gizleme gereği duymuştur. Ancak Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra Kürt kimliğine dolaylı, Alevi kimliğine ise direk sahip çıkması inkârcı ve asimilasyoncu zihniyete karşı değerli bir itiraz olarak görmeliyiz.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun gerek Kürt kimliği, gerekse Alevi kimliği tekçi ulus devlet tarafından inkâr edilen kimliklerdir. Keza bu her iki kimlik hem Koçgiri’de, hem de Dersim’de Soykırıma uğratılır, yok sayılırlar. Ulus devlet tarafından inkâr edilen her iki kimliği sayın Kılıçdaroğlu’nun taşıması 14 Mayıs seçimlerini daha da önemli kılmaktadır. Cumhurbaşkanı olması halinde; inkâr edilen bu iki kimliğin meşruiyet kazanmasının yolu açılmış olmakla kalmayacak, Kürt ve Alevi sorununun çözümünü de gerekli kılacaktır. Başta Dersim Soykırımı olmak üzere devletin soykırımlarla yüzleşmesi ve yeni katliamların yaşanmaması için elimizi güçlü kılan gelişme olarak görülmelidir. Aynı zamanda kazınmaya çalışılan Kürt ve Raa (Reya) Heq bellek ve hafıza değerlerinin toplumsallaşmasında kitlelerin özgüven sahibi olmasını sağlayacaktır. Tabii bütün bunların gerçekleşebilmesi için nitelikli ve uzun soluklu örgütlü mücadeleye ihtiyaç olduğunu unutmadan.              

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.