Siyaset çözümsüzlükten besleniyor

Demir ÇELİK yazdı —

  • Devletin bekası diyerek siyasal ve toplumsal kırıma, ekolojik ve kadın kırımına yol veren sizler değil çözümü, olsa olsa kan ve gözyaşını vaad edebilirsiniz.
  • İçişleri Bakanı TBMM’de muhalefet milletvekillerine “terörist bozuntuları, hepiniz teröristsiniz” diye bağırıp saldırması durumun vahameti açısından uç bir örnektir. Gerçi çapı ve kalibresi başka türlü davranmasına el vermiyor.

Türkiye’nin yüzyıldır temcit pilavı misali çiğne çiğne bitiremediği, “son terörist kalmayıncaya kadar...” tekerlemesi her zamanki gibi yine gündemde. Yüzyıldır kaç kuşak bunları duyarak bu dünyadan göçüp gitmiş bilinmez. Ancak hem bu tekerlemenin sonu gelmiyor. Hem de son ‘terörist’e bir türlü ulaşılamıyor. Ulaşılamazda! Çünkü bir halkın varlığı, dili, kimliği başta olmak üzere ulusal demokratik haklarını inkâr eder, katliam ve soykırımları dayatırsan, o halk direnmek durumunda kalır. Halkın meşru demokratik taleplerini karşılamak yerine, her seferinde onu terörize etmek, yüzyıldır hepimize kaybettirdi, kaybettiriyor. 

İnsanların can, mal güvenliğini sağlamaktan sorumlu olan İçişleri Bakanı TBMM’de muhalefet milletvekillerine “terörist bozuntuları, hepiniz teröristsiniz” diye bağırıp saldırması durumun vahameti açısından uç bir örnektir. Gerçi çapı ve kalibresi başka türlü davranmasına el vermiyor. Devletin ve iktidarın gözünde her kimki yolsuzluğa, yoksulluğa, açlığa, soyguna karşı çıkıyor, itiraz ediyorsa, savaşa karşı barışı savunuyorsa o ‘teröristtir.’ 

Sorunu çözme sanatı olarak bize pazarlanan Türkiye siyaseti bırakınız sorunu çözmek kangrenleştiren, çözümsüz bıraktıran siyaset olmuştur hep. Ulus devlet öncesini saymazsak, Koçgiri soykırımından başlayarak değişen hükümetlere rağmen halklara ve inançlara karşı devletin değişmeyen politikası hep inkâr ve katliam olmuştur. Bugünde 66 hükümet ülkeye hükmediyor. Onunda halklara reva gördüğü ölüm kan ve gözyaşıdır. Halbuki hükümetleri sorunu çözmekle mükellef siyasetçiler oluşturuyor. Normal olanı, siyasetçilerin devlet ve iktidarın terörist diye yaftaladığı toplum kesimlerine saldırdığında. katliam ve soykırım uyguladığında devlete ve iktidara dur demeleri gerekir. Ancak Türkiye’ de siyasetçi, siyasi kimliğinden çok militarist çizgiye iknâ edildiğinden, çözüm parametresi geliştiremeyen, ırkçı ve inkârcı söylem sahibi olmaktan öteye gidemiyor.

İnsani olan yıkıcı ve yok edici savaşa ve savaş politikalarının yürütüldüğü bugünün Türkiye’sinde muhalefete düşen en öncelikli görev savaşa karşı barışı savunmak olmalıydı. Hele’de devletin yüzyıldır inkâr ve imha ettiği ve vatandaşım dediği bir halka karşı yürütülen savaşa hayır demek yerine devam et, arkandayız diyen muhalefet nasıl olurda hak ve özgürlüklere dayalı demokratik, hukuk düzenini inşa edebilir ki. Irkçı, inkârcı, katliamcı zihniyetten beslendikleri için her zaman olduğuna benzer 19 Kasım hava saldırısının ardından siyasiler iktidarın ardı sıra yekvücut olmuş, Kürt’ün ölüm fermanını kanla yazmaya çalışmışlardır. 

Kürt sorununa terör sorunu diyenler, terörle mücadele son terörist yok edilinceye dek devam edecektir diyenler, bu ülkenin umudu ve çözüm iradesi olabilirler mi?

Bölgesel olduğu kadar uluslararası sorun olan Kürt sorunu siyasal, sosyal, kültürel, dilsel ve kimliksel boyutlarıyla çözüm beklerken, ona savaşı dayatmak can, mal ve kaynakların heba edilmesinden başka bir anlamı olmayacaktır. Tarihsel ve toplumsal olan bu sorun, meşru demokratik yol ve yöntemlerle çözüme kavuşturulmadığı müddetçe kuşaktan kuşağa bu terane tekrarlanır durur. Ülke batar, ülkenin halkları dermansız, takatsız kalır, açlık ve yoksulluk insani esaret altına alır, siz yinede son teröriste kadar diyerek sofralarımızın son lokmasına göz koymaya devam edeceksiniz. Yetmedi mi onca kan, barut! Yetmedi mi heba edilen yüzyıl! Bu yüzyılda ortadan kaldırdığınız onlarca halk ve dil, onlarca kez katliamlardan geçirdiğiniz ve asla başkalaştırmaktan ve kendi hakikatinden yabancılaştırmaktan vazgeçmediğiniz Ezidi ve Alevilere yaşatılan travmalar yetmedi mi?  Katlettiğiniz yüzbinlerce insan size yetmedi mi? Daha ne kadarımızı katlederek kana doyacak, yorulup dizlerinizin üzerine çökeceksiniz.

Devletin bekası diyerek siyasal ve toplumsal kırıma, ekolojik ve kadın kırımına yol veren sizler değil çözümü, olsa olsa kan ve gözyaşını vaad edebilirsiniz. Bizim ise onlara ihtiyacımız yok. İnsan olmaya ve insani değerlere ihtiyacımız var. Orta Asya’ dan sökün edip gelmeden on binlerce yıl bu kadim coğrafyada onlarca halk ve onlarca farklı inançtan insanlar, ortak yaşam değerleri ile birlikte yaşıyorduk. Sizin gibi devletten ve iktidardan beslenenlerin saldırı ve oyunlarına rağmen bunu başaran kadim halklar ve inançlar olarak elinizi kanımızdan çekiniz diyoruz. Devlet ve iktidara değil, topluma ve topluluklara hizmet edecek, topluma karşı sorumluluk duyup hesap verecekseniz amenna. Toplum yerine devleti savunmaya, devlet siyaset ve toplum üstüdür demeye devam edecekseniz halklarımıza umut pazarlamaktan vazgeçin diyoruz. Devlet ve iktidar tapıclığına devam edecekseniz çekilin önümüzden. Gölge etmeyen başka ihsan istemeyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.