Sürecin selameti
Cafer TAR yazdı —
- Eğer devleti yönetenler sürecin bundan sonra problemsiz ve sonuç alıcı bir tempoda yürümesini istiyorlarsa, bir an önce Kürt Halk Önderi’nin daha rahat çalışabilme koşullarını sağlamalıdırlar, çünkü ancak böylece sürecin selameti güvenceye alınmış olur.
Çok uzun süren mücadele dönemlerinde bazen amaçlar ve araçlar yer değiştirir. Aslında kırılmanın, belki de bir an önce tedbir alma gerekliliğinin kendini dayattığı yer tam da burasıdır. Bu gerçeklik sadece taraflardan biri için değil, bütün taraflar için geçerli bir durumdur.
Yıllara yaygın silahlı mücadele süreçlerinde toplumlar o kadar büyük maddi ve manevi kayıplara uğrarlar ki, bir süre sonra sonuç ne olursa olsun savaşın bütün tarafları kaybeden tarafta yer alırlar.
Son elli yıla damgasını vuran düşük yoğunluklu savaş neredeyse Kürt ve Türk halkının yüzlerce yıldır devam eden ortak yaşamının mütemmim cüzü haline gelecekti ve birinin buna dur demesi gerekiyordu.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tam bu noktada devreye girerek tarihsel rolünü oynadı. Bunun tarihsel olarak muhakkak çok önemli bir anlamı var; fakat son gelişmeler Kürtlerin son yüzyılda Türk devleti ile süre giden sorunlu ilişkilerinin bir anda sorunsuz hale geldiği anlamına gelmiyor.
Aksine sorunlar olduğu gibi duruyor, hatta belki daha da kötüleşti. Çünkü araya elli yıllık çatışmalı bir dönem girdi ve muhtemelen son elli yılda olanlar her iki halkın hafızasında kalmaya devam edecek. Dolayısıyla bundan sonra süreç eğer ön görüldüğü gibi giderse sadece ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarımız olmayacak.
Aynı zamanda belki de yukarıda ifade ettiğimiz toplum yaşamında çok önemli bir yer tutan parametrelerin yanı sıra, toplumsal psikolojinin de yeniden en azından güven telkin eder hale gelmesi gerekiyor.
Özellikle devletin ve onun kontrolündeki medyanın bir an önce ilk iş olarak ötekileştirici bir dil kullanmaktan vaz geçmesi gerekiyor. Eskinin kavramları ile yeni inşa edilemez.
Ayrıca Kürt Halk Önderi’nin çağrısı ile kendini fesh eden ve silah bırakacak olan binlerce PKK kadrosu düşüncelerinden vaz geçmiş değiller; aksine daha en baştan itibaren ortaya koydukları daha adil, demokratik ve sosyalist bir toplum hedefi hala geçerliliğini korumaya devam ediyor.
DEM Parti işte tam da bu noktada yıllara yaygın teorik birikimi ve kadroları ile öne çıkıyor. Fakat bu noktada DEM Parti’ye siyaset alanını açmak için devlet cephesinde ciddi bir çaba göze çarpmıyor.
PKK kendini fesh ederek ve silahlı mücadeleyi sonlandırarak siyaset alanına oldukça önemli bir alan açmış oldu. Bu saatten sonra devlet uyduruk gerekçelerle cezaevlerinde tuttuğu binlerce gazeteci ve siyasetçiyi bir an önce serbest bırakmalıdır.
Aynı şey Rojava için de geçerli. Türk devleti ve medyasının burnunun dibinde DAİŞ ve El Kaide artığı güçlerin Şam’ın merkezine yerleşmesini dikkate almadan, hatta bütün gücü ile destek verirken, Rojava’yı terör bahanesi ile hedef haline getirmeye çalışması en hafif tabiri ile çifte standarttır.
Hem ülke içinde hem de dışarıda Türk ve Kürt halklarının barışını istemeyen, bunun olmaması için elinden geleni yapmaya hazır bir çok çevrenin olduğu gerçeğini gözden kaçırmamak gerekiyor.
Hem bütün Ortadoğu hem de Türkiye’nin kendisi bir süredir kaynayan kazan haline geldi ve kazanın içindeki su her an taşabilir. Bu noktada Kürt tarafı üzerine düşen görevi yaptı. Sıra devlettedir.
Eğer devleti yönetenler sürecin bundan sonra problemsiz ve sonuç alıcı bir tempoda yürümesini istiyorlarsa, bir an önce Kürt Halk Önderi’nin daha rahat çalışabilme koşullarını sağlamalıdırlar, çünkü ancak böylece sürecin selameti güvenceye alınmış olur.