Taksim’in şifrelerini çözmek

Demir ÇELİK yazdı —

  • Servis edilen fotoğraflarda adı geçen kadının Kürtçe şarkı söylediler diye Kürt sanatçıların linç edildiği İstiklal Caddesin’de kamuflaj kıyafeti ile bankta kırk dakika nasıl oturabiliyor.

13 Kasım’da İstiklal Caddesinde yaşanan bombalı saldırı sonrasında AKP- MHP iktidarı ile yandaş medya ve inkârcı zihniyeti esas alan tüm yapılar propaganda aygıtlarıyla toplumu Kürtler karşısında yönlendirmeye çalıştılar. İçişleri Bakanlığı ile emniyet ve istihbarat örgütünün servis ettiği yönlendirici bilgilerle oluşturulan kurguya herkesi inandırmanın gayreti içinde oldular. Sonradan Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlığı’nın açıklamasıyla inkârcı zihniyetin bu tezgahı bozuldu. Kürt Özgürlük Hareketi bu tezgahı bozmakla kalmadı savaşa ve taraflara nasıl yaklaştığının ilkesel duruşunuda herkese bir kez daha hatırlatmayı görev bildi.

Medyaya servis edilen görüntüler iyi incelendiğinde, bombayı koyan ile yakalanan kadın arasındaki fark bariz şekilde görülecektir. Vakayı kendi senaryolarına uyarlamak isteyenler, servis edilenler üzerinden, her zaman olduğu gibi kendi stratejik çıkarlarına uygun olmak üzere kamuoyunu iknâ etmek, algı oluşturmak istedikleri anlaşılıyor. Kaldı ki kadın, facebook sayfasında ÖSO sempatizanı olduğunu söylemesine rağmen, Kürt karşıtlığı kurguda ısrar eden bir üst akıl söz konusudur.

Öyle anlaşılıyor ki “bir gece ansızın geliriz” diyenler öncelikle uluslararası kamuoyunu, sonrasında da Türkiye toplumun iknâ etmek için ÖSO sempatizanı olduğunu söyleyen kadını seçmekte çok acele ve acemice davranmışlar. Onun siyasi kimliğini ve kamuoyuna mal olmuş bilgilerini bile araştırmadan kamuoyunu şekillendireceklerine olan öz güvenle algı oluşturmaya kalkışmışlardır. Kendilerince bu algıyı oluşturmak için kamuflaj kıyafeti giydirilmiş, belirlenen ‘düşman’ algısını güçlendirmek üzere yapması gerekenlerle, söylenmesi gerekenler telkin edilen bu kurbanı sahaya sürmüşlerdir. İnkârcı ve katliamcı zihniyetle ile Özel Harp Dairesi’nin algı oluşturma ve toplumu yönlendirme becerilerini biz tarihten bunu biliyoruz;

Vatan haini asiler ve şakiler diyerek Koçgiri soykırımı yapanlar, Şeyh Said’i İngiliz ajanı diyerek itibarsızlaştırmaktan geri durmamışlardır… Zilan ve Ağrı soykırımlarını İngiliz ajanı asiler vatanımızı bölmek istiyor diyerek gerçekleştirmişler. Keza Kürt’ün meşru haklarına saygı duymak ve tanımak yerine, her seferinde itibarsızlaştırıp kriminalize eden ulus devlet, 1925’te ilan ettiği Şark Islahat Planı ile oniki yıl boyunca Dersim soykırımının hazırlığı içinde olur. Dersim’de yaşanan insan komünalitesini dağıtmak için “çıbanbaşı’ diyenler, “vahşi ve barbarların yaşadığı coğrafyaya medeniyet ve çağdaşlık götürüyoruz” diyerek toplumu yapacakları soykırımda iknâ etmeye çalışırlar. Sonrası süreçlerde de katliamlarına her seferinde gerekçeler üretmekten geri kalmadılar. “Camiye bomba koydular” diyerek Maraş’ ta soykırımı gerçekleştirirler. “Allah’a, Peygamber’e küfür ettiler” diyerek Madımak’ ta insanları yaktılar. Bu vahşetle yüzleşeceklerine, kadın çocuk demeden Başbağlar’da katliam yaptılar. “PKK Sivas’ın intikamı için Sünni vatandaşlarımızı katletti” diyerek dini bütün vatandaşları Kürt siyasal hareketinden uzak tutmanın gerekçesini üretmeye baktılar. Kontrgerilla 15 Ocak 1996’da 11 Kürt’ü içinde bulundukları minibüsle birlikte yakarak olayı PKK’ ye yıkmaya çalıştı.

PKK her seferinde siviller hedefimiz değildir. Hatta; “üstümüze gelmedikleri sürece askere ateş açmayacağız. Çünkü biz meşru savunma içindeyiz.” Demiştir. Buna rağmen devlet ve devletin kontra örgütlenmesi Kürtlere karşı bitmemiş suç pratiğinde sınır tanımaksızın bu kötülükleri yaşatmaya devam etti, ediyor.  Kürt’e karşı “Tamamlanmamış Görev.”, “Bitmemiş Suç Pratiği” diyerek aydınlara, gazeteci ve yazarlara, yeri geldiğinde askeri ve sivil bürokrasisine yönelmiş, onları katletmekte hiçbir sakınca görmüştür. Sabahattin Ali, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Doğan Öz, Bahriye Uçok, Gaffar Okan, Hirant Dink, orgeneral Eşref Bitlis, Korgeneral Bahtiyar Aydın suikastları hemen herkesin hafızasında canlılığını koruyor. Babanın oğlunu, oğulun babasını, kardeşin kardeşi katletmeyi devletin ala çıkarları için görev bildiği bu gelenek tarih boyunca devam edegelmiştir. Derin devlet aklı, o dönemin kimi hamlelerine gerekçe ürettiyse, bugünde iktidara giden her yol mübah diyerek katliamını birilerine yüklemenin çaresizliği ile suç pratiğine bulaştığı açıktır.

Bugün de Kobanê’de eğitim almış, Efrîn’e geçerek Türkiye’ye giriş yapmış diyerek Rojava’ya ve Kürt siyasal hareketine karşı algı oluşturmak istiyorlar. Efrîn’in kendilerinin ve kendilerine bağlı cihadist selefistlerin işgali altında olduğunu bile bile bunu söyleme cüretini kendilerinde buluyorlar. Farz edelim ki, kadın söylendiği gibi o güzergâhtan gelmiş olsun. Peki Efrîn’den başlayarak 500 km Rojava sınırı boyunca üç metre yüksekliği, bir metre kalınlıktaki kale duvara rağmen bu kadın birilerinin sevk idaresi olmadan nasıl Türkiye geçebilmiş. Servis edilen fotoğraflarda adı geçen kadın, Kürtçe şarkı söylediler diye Kürt sanatçıların linç edildiği İstiklal Caddesinde kamuflaj kıyafeti ile bankta 40 dakika nasıl oturabiliyor? Bombayı koyduktan sonra onca sivil ve resmi polisin olduğu caddeden elini kolunu sallayarak nasıl gidebiliyor. Hemen sonrasında jet hızıyla kadına ait olduğu söylenen ifadeler yayın yasağına rağmen savcı yerine neden içişleri bakanı tarafından servis ediliyor. Bütün bunlarda iktidarın murat ettiklerini ifade etmek:

1- Rojava’nın işgaline gerekçe oluşturmak isteniyor.
2- QSD, YPG ile ilişkilendirerek Rojava’yı uluslararası tecrite mahkûm etmek.
3- HDP’yi kriminalize ederek yasaklamak ve siyaset dışına itmek.
4- Kürtlerin ve Kürt dostlarının aklını çelmek.
5- Toplumu Kürt soykırımına iknâ etmek, toplumda rızalık üretmek.

Bu anlamda eğer demokrasi güçleri ön alamazlarsa, Özel Harp Dairesi’nin psikolojik harbine toplum kanarsa, önümüzdeki günler ve haftalarda 2015-2016 kent savaşlarını aşan ölçekte soykırımı riski ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu nedenle her gün daha çok birlikte olmaya haklarımızı ve değerlerimizi korumaya ihtiyacımız vardır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.