Tecavüzcüler ocağı

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Peygamber ocağı dedikleri asker, polis ve bu müesseseye mensup olanlar ise tam bir sapıklık içinde boğuldular. Kimisi küçük kızlara tecavüz etti, kimisi onların zoraki tecavüzlerine direndiği için sokak ortalarında kurşunlandılar.
  • Sakarya Garnizon komutanı kurmay Albay Fahri Can Çağların 15 askere tecavüz ettiği ortaya çıktı. Askerlerin şikayetlerini geri alması için askerler tehdit edildi bu durumdan da sonuç alınmayınca, olaya basın yasağı mahkemelerce getirildi.
  • Her türlü melaneti kendilerine hak görenler, elbette hiçbir değere değer olarak bakmazlar ve hiçbir insani ölçü tanımazlar. Bu ahlaksızların Hz Lut kavmi ve Hz Nuh kavmi gibi bir tufanla yok olmaları gerekmektedir, aksi halde biz bu ahlaksızların melaneti ile helak olacağız.

 

Peygamber ocağı diye Kürdistan ve Anadolu’da topluma yüzyıllardır yutturulmaya çalışılan Türk askerlik müessesi, yoz ve irticai bir müessesedir. Bu müessese siyasal yönetimin topluma en ağır zulmü uyguladığı, özgürlüklerin ve hak isteyenlerin bu müessese ile bastırıldığı bilinmektedir. 

Cengiz han ile birlikte, askerlik kurumu diye isimlendirilen bu oluşum, o dönemden beridir aynı karakterde yoluna devam etmektedir. Uygulamaları ise; katliam, tecavüz ve talandır. Osmanlılar döneminde Yeniçeri diye isimlendirilen bu vahşi güç, eğitimini talan ve vahşet nasıl uygulanır, fetih diye adlandırdıkları işgalleri, nasıl korku ve vahşetlerle toplum sindirilebilinir ve bu durum nasıl kalıcılaşır mefkuresi ile yapılandırılmıştır. Kemalist Türkiye şekillenmesinden sonra ise, sözde modern ve demokrasi hamisi olarak topluma yutturulan bu müessese, toplum nezdinde ise Peygamber ocağı diye isimlendirilmiştir. Bu ordu Kürtleri, Alevileri, Çerkezleri, dürüst ve samimi Müslümanları ağır bir zulüm ve vahşetle bertaraf etmiştir. Bu ordu kendi deyimleri ile, gittiği topraklarda taş üstünde taş, gövde üstende baş bırakmamıştır. Bu nasıl bir müessese ki, dışarıda batı değerlerini kabul eden, koruyup kollayan modern bir kurum olarak kendisini tanıtırken, içeride yönettiği toplumlara kan kusturmaktadır. Bu nasıl bir çelişkidir ki, her türlü zulmü ve melaneti uygulayan bu orduya, Peygamber ocağı denmektedir? 
Bu ordunun ve onu yöneten otoritelerin en büyük özellikleri ve başarı alanları, kendilerinin yaptıkları bütün vahşet, günah ve suçları başkalarına yüklemektir. Uygulamış oldukları bütün suçları karşılarında mücadele edenlere mal etmektedirler. 

Örnek: bebek katilleri dedikleri zaman bilinmeli ki, bu ordu bebek katil etmektedir. Şeyh Said, İhsan Nuri Paşa ve Seyit Rıza’nın kıyam hareketlerinde, binlerce bebe katil ettiler, ana rahmindeki bebeleri annelerin karınlarını deşerek, tüfek süngülerinin başlarına takarak fotoğraflar çektirdiler.

Sadece son 21 yılda öldürülen çocuk sayısı, basına yansıyan 355 tir. Bebek katilleri olan yönetim ve ordu, kendi hakları için mücadele edenlere bebek katili demektedirler. 

Medrese ve Kur’an kursları adı altında açılan asimilasyon merkezlerinde ise çocukların ırzına geçtiler. 

Kürt ulusal mücadelesine sivil ‘insan öldürüyor’ dediler, on binlerce günahsız sivil insan katil ettiler. 

Ulusal mücadele ‘uyuşturucu ticareti’ yapıyor dediler: devlet ve ordu eli ile, dünyanın en büyük uyuşturucu kartellerinin ortakları oldular. 

Ulusal mücadele ‘Orman yakıyor’ dediler: Anadolu’da rant için, ormanlar yaktırıp lüks oteller inşa ettiler. Kürdistan’da ise, acımasızca ormanları talan ettiler/ediyorlar. Efrîn’de zeytin ağaçlarını köklerinden söküp sattılar.

Ulusal mücadele ‘tarihi eser kaçakçılığı’ yapıyor dediler: Kürdistan’da Suriye’de ve dünyanın her tarafında tarihi eserleri yağmaladılar sattılar. Satamadıklarının üzerine barajlar inşa ettiler.

Ulusal mücadele ‘din ve mezhep düşmanıdır’ dediler: Alevileri Gazi mahallesinde, Çorum’da Maraş’ta Dersim’de ve kendi cem evlerinde katil ettiler, ocaklarını kapattılar.

Asuri/Süryani ve Ermenilerin ibadethanelerine çöktüler ve mezarlıklarının üzerine hela (WC) inşa ettiler. 

Ulusal Mücadele ‘İslam düşmanıdır’ dediler: 70 ten fazla Alim katil ettiler, yüzlercesini zindanlara attılar, medreselerini kapattılar, köy boşaltmalar da 4000 bin cami, 2014’ten sonraki şehir savaşlarında yüzlerce tarihi camiyi içindeki Kur’anlar ile birlikte bombaladılar.

Ulusal mücadele ‘dış güçlerin maşasıdır’ dediler: kendileri her kesimin maşaları oldular. ABD, Avrupa, Rusya, İsrail, Esad, İran ve Ermenistan devletleri ile anlaşarak, mazlum Kürt’ü jenoside tabi tuttular/tutmaktadırlar. 

Ulusal mücadelede ‘ahlaksız ilişkiler yaşanıyor’ dediler. Bu iftirayı Tvlerde camilerde gazetelerde her gün tekrarladılar. Ama devletin ve uluslararası güçlerin hepsini devreye koydular fakat bu durumu ispatlayacak hiçbir delil de bulamadılar.

Peygamber ocağı dedikleri asker, polis ve bu müesseseye mensup olanlar ise tam bir sapıklık içinde boğuldular. Kimisi küçük kızlara tecavüz etti, kimisi onların zoraki tecavüzlerine direndiği için sokak ortalarında kurşunlandılar. Bazı kadınlar, generallerin evinde hizmetli olarak çalıştıklarında, tecavüze uğradı ve öldürüldüler. 

En son ise Sakarya Garnizon komutanı kurmay Albay Fahri Can Çağların 15 askere tecavüz ettiği ortaya çıktı. Askerlerin şikayetlerini geri alması için askerler tehdit edildi bu durumdan da sonuç alınmayınca, olaya basın yasağı mahkemelerce getirildi. 

Bunlar Peygamber ocağı dedikleri müessesenin görünen yüzü. 

TC yönetimi bütün kurum ve kuruluşları ile bir bataklık gibidir. 

Peygamber ocağı dedikleri ordu, tamamen toplumu düşürme ve düzene adam yetiştirme yuvasıdır. Peygamber ocağı dedikleri bu kurumda, 19 ve 20 yaşlarında ki gençlere her türlü hakaret edilir, küfür, dayak zulüm ile o gençler kişiliksizleşir ve böylelikle askere gidenler düzeninin istediği kalıba sokulmaya çalışılır. Bundan dolayı askere gitmeyene adam demezler, adam yerine koymazlar propagandası yapılır.

Kişiliği parçalanmış, kendi olmaktan çıkmış bu kişilikler topluma karışarak toplumu şekillendirmeye başlar. 

Bu yönetim başkalarına yönelttiği bütün günahları ilklerine kadar yaşamaktadır. 

Sonrada Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden göçüğüne giderek, öldürdükleri madencilerin ailelerine bu sizin kaderinizdir demekteler. 

Her türlü melaneti kendilerine hak görenler, elbette hiçbir değere değer olarak bakmazlar ve hiçbir insani ölçü tanımazlar. Bu ahlaksızların Hz Lut kavmi ve Hz Nuh kavmi gibi bir tufanla yok olmaları gerekmektedir, aksi halde biz bu ahlaksızların melaneti ile helak olacağız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.