Turancıların cenaze ve mezarlık korkuları

Ahmet TURHALLI yazdı —

Daha önce Kürdistan’da ve Kürt milletine karşı sürekli bir şekilde uygulanan bu vahşet, bugünlerde yine gündeme girmiş durumdadır. Kanımca genel olarak biz Kürtler, özel olarak Kürt kamuoyu, bu vahşeti yeterince dünya gündemine getiremedik. Bu ahlaksızlığı ve vahşeti bütün dünyaya anlatamadık. Belki de mezarlık, cenaze, çocuk, yaşlı ve kadın katliamlarını etraflıca ve ısrarla dünya kamuoyuna, milletimize anlatıp kavrata bilseydik, Turanizm, Kemalizm ve bu ikisinin yetiştirmesi olan Türk-İslamcılığının da hakikatini göstermiş olacaktık. Sonradan DAİŞ ve benzerlerinin uygulamalarının da, aslında Turanizm, Kemalizm ve yeni biçimi olan Türk-İslam sentezcilerinin zihniyetinden kaynaklandığını toplum da, dünya kamuoyu da anlayacaktı. Bugün Ortadoğu ve dünyanın birçok yerinde bu sapkın ve vahşi radikallerin zihniyet ve oluşum kuluçkası olduğunu da ispatlamış olacaktık.

DAİŞ ve benzeri sapkınların sadece zihniyet yapılanmaları değil, uygulamalarının da bu ceberrut devletin talimatlandırması ile gerçekleştiği gerçekliğini de dünya görecekti. Bunu Rojava mücadelesinde kısmen dünya toplumlarına yansıtabildik, Bakur ve diğer alanlardaki mücadelemizde yetersiz kaldığımızı da itiraf etmeliyiz.

Turanizm, Türkçülük  ve Türk-İslam sentezciliği zaman ve mekana göre isim değiştirse de uygulamaları hep ahlaksızca, vahşice ve zalimce olmuştur/olmaktadır. Bu yeni bir uygulama değildir. Ceberrut Türk devleti için bir sıfat, bir yaşam biçimidir. Turanizm ve Türkçülük, hangi libası giyerse giysin, İslam, Komünizm, Dinsizlik, Demokrasi ve Cumhuriyet her zaman gaddar olmuştur, acımasızdır vahşette sınır tanımazdır. Bugün bu zihniyeti savunanların hepsi yakma ve yıkma ile övünmekte ve bu uygulamalar ile yaşamlarını sürdürmekteler. Bu bir yaşam biçimidir, ideolojik yapılanmadır. İslam öncesi de vardı, İslam’ın gelişimi döneminde büyüdü, Viyana’nın önlerine, Afrika’ya ve bütün Ortadoğu’ya yayıldı.

Hatırlamak da fayda var: Bunlar Ermenilerin, Asurilerin, Mısırlıların, Arapların ve Kürtlerin kafalarını keserek meydanlarda sergilemediler mi? Bunlar rehberlerimiz olan Şeyh Said, Said-î Kurdî ve Seyit Rıza’nın cenazelerini yok etmediler mi? Bunlar Ermeni ve Asurilerin mezarlıkları özerine tuvaletler inşa etmediler mi? Katl ettikleri yüzbinlerce Kürt’ün bedenleri nerede? Mezarları nerede? Bunlar son kırk yıldır, öldürdükleri çocuklarımızın parmak kemiklerinden tesbih yapmadılar mı? Bunlar öldürdükleri çocuklarımızın kulaklarından koleksiyon yapıp, gazetelere sergilemediler mi? Bunlar Antalya’da öldürülen çocuklarımızın cansız bedenlerini mezarlarından çıkarıp atmadılar mı? Bunlar Aysel Tuğluk’un annesinin gömülmesini engellemediler mi? Bunlar öldürdükleri çocuklarımızın Garzan’da mezarlarını kepçeyle kazarak kemiklerini torbalara koyarak posta ile Annelere göndermediler mi? Bunlar öldürdükleri çocukları parçalara ayırarak ayrı şehirlerin morglarına koymadılar mı? Ailelere bu cenazelerin parçalarını parça parça vermediler mi? Öldürdükleri çocuklarımızın dini vecibelerinin yerine getirilmemesi için, imamları, şoförleri ve aileleri tehdit ve işkence ederek, cenazeleri kaçırarak toprağa gömmediler mi? Daha birbirimize neyi anlatalım, artık bu vahşeti aralıksız başka insanlara anlatma zamanı gelmedi mi? Bu vahşet yeni midir? Kur’an müfessirleri bu zihniyete bir isim vermişler.

Yecüc ve Mecüc “Buhari gibi Kur’an-Kerim’den sonra en muteber kaynak bir yana, Taberi, Bağdadi, Belhi, Beyzavi, Narzavi, Nesefi, Nüveyri, İbn-ül Esir gibi nice ünlü Arap alimleri ile Asım Efendi, Ahteri Mustafa Efendi gibi Türk bilim adamları dahi Ye’cüc Me’cüc’ün aslında Türkler (Turanizm zihniyeti) olup Araplara ve insanlığa felaket getirici olduğunu savunmuşlardır.”Zülkarneyn seddi yapılınca, Ye’cûc-Me’cûc kabilelerinden seddin dışında kalanlara / terk edilenlere, Türk denildi. (İbn Hacer, a.y)  (Buharî, Cihad 95, 96, Menâkıb 25; Müslim, Fiten 62; Ebu Davud, Melahim; Tirmizî, Fiten 40; Nesâî, Cihad 42) şeklindeki hadiste yer alan özelliklerden hareketle bunlar Türk kavmi olarak değerlendirilmiştir.

Mesela Buhari’de bu hadisin zikredildiği bab: Başlık: “Türklerle Savaş” başlığıyla verilmiştir. (bk. İbn Hacer, a.y)

Benim kişisel kanaatime göre, bir milletin isminden ziyade, bu bir düşünce biçimi ve ideolojik bir idare şeklidir. Turanizm ideolojisidir ve fitnenin kaynağıdır. Hedefi işgal yakma, yıkma ve yok etmektir. Gittiği her alanda korku salar, vahşi uygulamalara imza atar. O bölgeyi çöle çevirir. Kültürel yapısı talan ve işgal üzeredir. Dikkat edilirse şimdi bile bu düşünceyi savunanlar, öldürme talan ve işgal dışında birşeyden bahs edememekteler. İşte bizler bu kadar ülke işgal ettik, bu kadar insan öldürdük, gövde üzerinde baş, taş üzerinde taş bırakmadık. Cennet ve barış adası olan Efrîn’i işgal ettikten sonra, sadece Arinliyi katledip sürmediler, Efrîn’i doğa ve çevresi ile çöle çevirdiler. Zeytinlikleri ve tarihi mekanlarını yok ettiler. Duvarlara da şunları yazdılar “Roma’yı bilmeyiz ama Afrin’i biz yakıp yıktık.” Bu Yecuc ve Mecucluk bir ideolojik yapılanma olduğu için, içinde köken olarak Kürt, Türk, Arap veya Balkanlardan olması bu hakikati değiştirmez. Dikkat edilirse bu düşünce ve ideoloji nereye bulaşmışsa fitne, ölüm, fesat ve korku dışında bir şey yapmamaktadır. Sözlü olarak dünyanın en barışçıl düşüncesidir. ‘Yurtta sulh cihanda sulh’, ‘Barış pınarı harekatı’, ‘Kıbrıs barış harekatı’, ‘Hayata döndürme Operasyonu’, ‘İslam bayraktarlığı’ ve benzeri sloganlar ile millet aldatma kandırma da da bayağı mahirdirler. Bu zihniyet bu topraklardan sökülüp atılmadıkça, fitne ateşi bu toprakları kavurmaya devam edecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.