Türkiye’deki direngen sanatçı ruhuna ne oldu?

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • AKP sadece ısmarlama “sanat” yaptırıyor ve kendi dışında kalan tüm sanatçılara saldırıyor. Sanatçılar bu duruma sessiz kalmamalıdır. Sessiz kalmak sanatçı kimliğine aykırıdır. 

Sanatçılar ağır saldırı altındadır. Sanatçılara saldırı, basından daha tehlikeli halde ama yeterince görünmüyor.

Birçok TV kanalı ve gazetenin AKP’nin kuklası haline geldiği biliniyor. “Alo Fatih” ile sembolize edilen AKP emirleriyle işleyen basına verilecek son örneklerden biri CNN Türk kanalının eski çalışanlarından Şirin Payzın’ın açıklamalarıyla ortaya çıktı. Orada çalıştığı son bir yıl için özeleştiri yapan Payzın HDP’lilerin programa çıkarılmaması için sürekli Ankara’dan emir geldiğini anlattı. Bilinen bilinmeyen daha nice “günlük darbe” vardır, bir-bir açığa çıkıyorlar. CNN‘in bu aralar HDP karşıtı programlarını çoğaltmasındaki hikmet de böylece anlaşılır oluyor!

AKP’nin basın-medya alanında yaptıkları göze batsa da sanat alanında yaptıkları çok daha büyük bir felakettir.

Sanatın tüm alanları içerisinde en görünür olan tiyatro, sinema ve müzik başta olmak üzere AKP’nin hışmına uğramayan bir alan kalmadı. Gasp edilen belediyelerin tüm sanatsal faaliyetlerinin durdurulduğu biliniyor. Kürt sanatçılara faşizmin en çıplak yüzü gösterildi. Kürt’e saldırı Türkiye demokrasisini yok etmek anlamına geldiği gibi sanat alanı da kendi payını ziyadesiyle aldı.

AKP nerede güç elde ettiyse orada ilk yaptığı iş, sanatı kurutmak oldu. Belediyeleri elde ettikleri an İstanbul, Adana, Antalya film festivallerini ne hale getirdikleri ve nasıl durdurdukları hatırlardadır. Sadece festivaller değil sanatçılar da hedef yapıldı.

AKP’li olmayan sinemacılara devlet desteği ve uluslararası fonlar kesildi. Bağımsız sinemacılar Kültür Bakanlığının film destek fonlarından artık yararlanamıyor. Nedeni açık; bu konuda karar verici konumunda olanların yerleri AKP’lilerle dolduruldu da ondan! Sadece Kültür Bakanlığı fonları kesilmedi aynı zamanda Avrupa’daki Euroimage’ın katkı sağlaması da engellendi.

Uzun zamandır Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirkubuz, Handan İpekçi, Özcan Alper, Hüseyin Karabey gibi yönetmenlerin filmleri artık görünmüyor. Ne oldu da ortalıktan kayboldular. Tam bilemiyoruz, fakat bunlar gibi onca yetenekli sanatçı vardı. Demek ki yetenekleri önüne barikatlar konulmuş, maddi-manevi engeller çıkarılmış, demek ki AKP’nin hışmına uğramışlar! 

Özellikle Gezi direnişinden sonra sanatçılara dönük saldırı had safhaya çıkarıldı. Kim AKP’yi eleştirmişse hedefe oturtuldu. Kimisine karşı itibarsızlaştırma operasyonları yapıldı, sadece internet mesajlarına bakıp oyunlardan-dizilerden kovdurdukları onlarca sanatçı var. Meltem Cumbul’u herkes tanır. AKP’li yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun elini sıkmadı diye AKP’nin hedefi haline gelmişti. Kısa süre önce ekip halinde tehdit ettikleri sanatçılar da biliniyor. Yani sanatçı onuru karşısında zavallı hale gelen bir AKP gerçekliği var.

Sarayın verdiği yemek davetlerine gitmeyen sanatçılar kara listeye alındı. İşten çıkarmaların haddi hesabı yok. Sanatçılar oyunlarını, filmlerini, konserlerini sergileyecek sahne bulamaz hale geldi. Özel tiyatroların tümünün ödeneği durduruldu. Devlet tiyatroları bile işlemez hale getirildi. Park-bahçe, çevre düzenlemesi adı altında onlarca heykel yerinden söküldü ve heykel mezarlıkları oluşturuldu. Opera-bale ne durumdadır bilen var mı? Erdoğan’a sorulsa heykeltıraşlara verdiği yanıtın aynısını tekrarlamaktan imtina etmeyeceğinden kuşku yoktur.

Müzisyenlerin telif haklarına göz diktiler. Bunun için Yavuz Bingöl gibi AKP yardakçılarını kullandılar. Sosyal güvencesi olmayan sanatçılar korona sürecinde adeta açlığa mahkûm edildi. İşletmesini kapattıklarına ise bin beş yüz TL gibi gülünç bir sadaka vermeye kalktılar.

Tutuklanan sanatçılar seslerini duyuramadılar bile. Cezalara, sürgünlere çarptırılan, yurtdışına çıkmak zorunda bırakılan sanatçılar da cabası. Tüm bunlardan sonra da Erdoğan çıkıp “kültür-sanatta istediğimiz seviyeye gelemedik” diye açıklama yaptı. Bir özeleştiri değildi elbette! Tasfiye edilenlerin yerini dolduramadıklarının itirafıydı. Bunu başarmaları da mümkün değildir. Türkiye’de artık ödül alan herhangi bir film bulamazsınız. Bitmiştir!

Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun “Bakur” belgeselinin gösterilmemesi için İstanbul Festivalini AKP polisi bastığında her şey bitti. Batman’da Yılmaz Güney Sinemasını yaktıkları zaman her şey bitti; AKP sanat adına mutlak yenilgiye mahkûm hale geldi.

AKP sadece ısmarlama “sanat” yaptırıyor ve kendi dışında kalan tüm sanatçılara saldırıyor. Sanatçılar bu duruma sessiz kalmamalıdır. Sessiz kalmak sanatçı kimliğine aykırıdır. Yılmaz Güney, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Vedat Türkali hiç sessiz kalmadı; onlar bedel ödediler de büyük sanatçı, büyük insan oldular.

Sanat sınır tanımaz deniliyorsa tıpkı diktatörlüğün vurduğu diğer ülkelerde olduğu gibi demokrat sanatçıların dayanışma içinde olması şarttır. Oyuncu Sendikası gibi kuruluşların da harekete geçmesi, aktifleşmesi gerekir. Yine tüm sanatçıların AKP yasaklarına karşı kampanyalar düzenlemeleri, bütün bunlar için tereddüt etmeden HDP’yi desteklemeleri ve HDP’den destek almaları gerekir. “Özgürlük Zamanı” hamlesine sanatçıların katılması önemli bir adım olabilir. En azından sanatçıların kendileri için özgürlük kampanyaları düzenlemeleri ön açıcı olabilir. Sanat düşmanı AKP’den başka türlü kurtuluş yok!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.