‘Ya Türkçe konuş ya da sus’

Cihan DENİZ yazdı —

  • Adana-Seyhan’da büyük çoğunluğu Kürt olan bir okul merdiveninde şunlar yazmaktadır: “Ya Türkçe konuş ya da sus.” Biraz tarih bilinci olan herkes için bu yazılanların münferit olmadığı ve Türk siyasetinin özeti olduğunu görecektir.

Türkiye’de okullar açıldı. Ama okullar sadece eğitim sisteminde artık kronik hale gelmiş yapısal sorunlarla, en temel derslerdeki öğretmen açığıyla, bilimsellikten her geçen gün daha da uzaklaşan müfredatıyla ve en önemlisi de bakanlığın Covid-19 salgınına karşı gerekli düzeyde almadığı tedbirlerle açılmadı. Tüm bunlar çok önemli ve üzerinde mutlaka durulması, gerekli çözüm önerilerinin geliştirilmesi gereken sorunlar ama bunları uzmanlarına bırakalım. 

Okullarda çocukları ama en başta da Kürt çocuklarını bekleyen en az bunlar kadar önemli hatta çocuklar üzerinde yaratacağı derin travmalar düşünüldüğünde belki de bunlar kadar önemli bir tehlike de, asimilasyon, ayrımcılık ve ırkçılıktır. 

Sadece ders kitaplarına değil “eğitim” sisteminin en küçük hücresine kadar işlemiş faşizmin, ırkçılığın ve asimilasyonun son örneği Adana’dan geldi. 

Seyhan ilçesinde öğrencilerinin büyük çoğunluğu Kürt olan bir okul merdiveninde şunlar yazmaktadır: “Ya Türkçe konuş ya da sus.” Ama bunları yazan hastalıklı kafaya bu bile yeterli gelmemiş olacak ki hemen altındaki ve üstündeki basamaklara da “Türkçe’nin bir eksiği yok, ya sizin,” “Türkçe dilinize batmasın,” “Türk demek Türkçe demek” yazıyor.

Onca kirli siyasete, oyuna rağmen Kürtler hala asimile edememenin, Kürt çocuklarının hala Kürtçe konuşmaya devam etmesine engel olamamanın hıncı ile okul merdivenlerine yazılmış bu yazıların eğitimle, pedagojiyle yakından uzaktan alakası yoktur tabii ki. Bırakın dersleri Kürt çocukların teneffüslerde kendi aralarında bile olsa Kürtçe konuşmasına tahammülleri kalmamış anlaşılan. Dolayısıyla da tam da zamanın ruhunu yansıtan, iktidardaki zihniyetin özeti olan bu sözler, iktidarın Kürt’e, Kürt ile alakalı her şeye karşı duyduğu nefretin, tahammülsüzlüğün dışavurumudur. 

Bu tahammülsüzlükle çocukların zihnine Kürt değil Türk oldukları ve bundan dolayı da dillerinin Türkçe olduğu, bunu kabul etmeyenlerin yani Türkçe değil Kürtçe konuşanların konuşma hakkının olmadığı, onlarda bir eksiklik olduğu fikri Türkçe dışında konuşanların konuşma hakkının olmadığı, Türkçe değil Kürtçe konuşmanın bir eksiklik olduğu fikri empoze edilmeye çalışılmaktadır. 

Biraz tarih bilinci olan herkes için bu sözleri duyduğu anda aklına gelecek ilk şey Diyarbakır Cezaevi’nin duvarlarında yazan “Türkçe Konuş Çok Konuş” yazısıdır. Biraz daha hafızasını zorlayanlar bugünü iktidarın diliyle reddettiği ama pratikte taklit ettiği tek parti dönemindeki “Vatandaş Türkçe Konuş” sloganını hatırlayacaktır. 

Bundan dolayı Kürtlerin gözünün içine bakarak bu yazılanları bir istisna veya münferit bir olay; bir iki kendini bilmezin okul merdivenlerine yazdığı ırkçı yazılar olarak göremeyiz. 

Tersine bu yazanlar iktidardaki partiler ne kadar değişirse değişsin baki kalan tekçiliğin dışa vurumudur. Türk siyasetinin özetidir. 

Aynı zamanda bu yazanlar dün “Ret, inkar, asimilasyon politikaları AKP iktidarıyla bitti” diyerek Kürtlerin oyunu almaya çalışanların bugün iktidarını korumak için Ergenekon ve bilumum milliyetçi/faşist çevre ile ittifak yapanların geldiği noktayı da çok güzel ortaya koymaktadır. Diğer bir ifade ile bu yazılanlar, “Bizde ırkçılık olmaz” diye diye her yaptıklarında ırkçılıktan ve ayrımcılıktan başka bir şey olmayan Beyaz ve Türk faşizmlerinin yaptığı ittifakın yönettiği ülkede gelinen durumun bir resmidir. Bu ittifak altında tüm Türkiye’nin açık bir cezaevine dönüştüğünün ispatıdır. 

Ama asıl önemli olan buna karşı ne yapılacağıdır. Ama galiba burada asıl sorun artık faşizmi ve faşizmin yaptıklarını kanıksamış olmamız; olanları sıradan olaylarmış gibi görmemiz ve bunun sonucu olarak da gerekli tepkileri vermememizdir. Ve bu nokta barış ve demokrasi güçleri açısından verilecek en net cevap anadilde eğitim hakkı ve sadece okullarda değil tüm kamusal alanlarda Kürtçe ve bu coğrafyanın diğer dillerinin tanınması için verilecek mücadelenin daha da yükseltilmesidir. Bu olmadığı sürece yani bunlar karşısında sessiz kaldığımız, bunlar için kıyameti koparmadığımız sürece maalesef bu ve benzeri faşist ve ırkçı sözleri, yazıları duymaya ve görmeye devam edeceğiz. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.