Yeni yaşamın kent politikası nasıl olmalı?

Demir ÇELİK yazdı —

  • Milyonluk kentler yerine sakin eko-kentsel politikalarla soruna yaklaşmalıyız.
  • Yüksek, çok katlı bina ve geniş daireler yerine, doğaya uygun yapı planları geliştirilmeliyiz.

Depremi Kürt, Kürt-Alevi ve Arap Alevi kırımına dönüştüren tekçi, merkeziyetçi ulus devlet, halkımıza yeniden beton mezarlıklar yapmanın arayışı içinde olduğu bu süreci bizlerin inceden inceye ele almamız ve yeniden inşadan ne anladığımızı bilince çıkarmamız gerektiğine inanıyorum.

Çünkü kapitalist modernite ve endüstriyalizm, kentleri devletçi sistemin iktidar karargâhlarına dönüştürmüştür. Kentler; devletçi iktidarcı hiyerarşinin sürdürüldüğü mekânlar olmaya başladıklarından beri, kendilerinde biriktirdikleri dengesiz ve devasa güç odaklarının altında nefessiz ve takatsız kalmışlardır. Kırsal ve doğal olandan insanı koparan kapitalizm, kentleri kadın köleliğinin, yoksulluğun, işsizliğin, doğal ve toplumsal felaketlerin yoğunca yaşandığı kapitalist modernitenin milyonluk mabetleri haline getirmiştir. Emeğin ve insani değerlerin hiçleştirildiği, buna karşın konformizmin yaşandığı kentler; tekçiliğin, otoriterliğin ve faşizmin iktidara taşınmasının da mekanları konumundadırlar. Bu temelde kentleri insanlık değerlerini yutan konumdan kurtarmak demokratik modernitenin görevleri arasındadır.                                                                                                                               

Çeşitliliğin ve çokluğun fonksiyonu ile kendisini sürdürme dinamizmine sahip olan eko-sisteme dayatılan tekçilik, ekolojik kırımın derinliğine yaşanmasına neden olmaktadır.  Birinci doğadaki bu çokluğun ve çeşitliliğin bir benzeri insan toplumsallığında da yaşanmaktadır. Dolayısıyla doğanın ve toplumun çeşitliliğine ve çoklu yapısına uygun yaşamın yeniden inşası başarılamazsa doğal afetlerin toplum kırıma dönüşmesi, sonuçta daha ağır ekolojik kırımın yaşanması anlamına gelecektir.

Biyolojik varlık olmanın ötesinde sosyal ve siyasal bir varlık olan insan, bu anlamda bu riski öngörmeli, bugünden ön almanın gereğini yerine getirmelidir. Kapitalist modernitenin neden olduğu toplumsal ve ekolojik kırımın önüne geçebilmenin en akılcı ve rasyonel yolu; biyo-çeşitliliği ve biyo-bölgeciliği esas almak, toplumsal formların özgünlüğü ve özerkliği üzerinden yeni yaşamı inşa etmektir. Çünkü eko-sistemde esas olan insan değil, çokluğun ve çeşitliliğin özgün ve özerk parçaların oluşturduğu bütündür. Bu bütünü canlı cansız tüm varlıklar oluşturmaktadır. Bu temelde de yaşadığımız yeri ve bölgeyi tanımak, yerelin ve bölgenin kimliğini, ruhunu, tarihini, hafızasını ve belleğini bilmek, yaşamı bu gerçekliğe uygun yeniden inşa etmek hayati önemde konu olmaktadır. Ancak kapitalist modernite bu hayati konuların tümünü yok hükmünde görmektedir.                           

Yaşadığımız bölgenin dağını, ovasını, suyunu, çiçeğini, ağacını, böceğini, kelebeğini bilmek onlarla doğal demokratik ve ekolojist manada ilişkilenmek sürdürebilir doğal ve demokratik toplum için olmazsa olmazdır. Günümüzün siyasal, sosyal ve ekolojik sorunlarına bu bütünsellikle yaklaşmak yerine doğayı ve doğal olanı yok etmenin arayışındadır devletçi sistem. Buna karşın demokratik siyasetin yaklaşımı; doğal, demokratik ve ekolojik toplum ilkesinin doğal döngüsel yaklaşımı olmalıdır. Bu temelde hem yerel yönetimler uygulamasında hem de yaşamın yeniden inşasında, yerelleşme ve kentleşme politikalarına toplumsal ekolojist anlayışıyla yaklaşmalıyız. Özgün ve özerk toplumsal hakikatimizin yeniden inşasında ve yerel yönetimler üzerinden üretilen hizmetlerin yürütülmesinin ekolojist yaklaşımı şu ilkelerle hayat bulacaktır:

1-Kır-kent ilişkisine birinci doğanın döngüselliği esasıyla yaklaşmalıyız. Tarım alanları ile sulak alanların imar dışı kalması kentsel politikaların esasını oluşturmalıdır.        

2-Kentsel politikalar arsa ve inşaat spekülatörlerine göre değil, toplumsal ekolojist yaklaşımın ilkelerine göre olmalıdır.

3-Milyonluk kentler yerine sakin eko-kentsel politikalarla soruna yaklaşmalıyız.

4- Çoğulculuğa dayalı kentsel kimlik yaklaşımına uygun politikalar geliştirmeliyiz.

5- Kent politikaları, kentin tüm dinamikleri ile ortaklaşa yürütülmelidir.

6-Bölgesel ve Yerel Yönetimlerde ekolojist demokrasiyi bilince çıkaran ve uygulayan yaklaşımlar geliştirmeliyiz. Mezopotamya’ nın tarihi ve direnişçi hakikatine uygun yaşam alanlarını oluşturmalıyız.

7-Yenilenebilir enerji kaynaklarını verimli ve etkin kullanabilen eğitimli, nitelikli insan gücü liyakat esasıyla konumlandırmalı, kurumsal kimliğe kavuşturulmalıdır.

8- Vahşi çöp toplamanın önüne geçilmeli, geri dönüşümlü katı atık projeleri geliştirilmelidir.

9- Kentsel politikalar, kentin tarihine, kimliğine, ruhuna ve kültürel değerlerine uygun ve barışık olmalıdır. İnsanlığın on binlerce yıllık değerlerine ters kentsel politikalar red edilmeli. Kentin tarihini, kimliğini, ruhunu, hafızasını ve kültürel mirasını koruyan, geliştiren ve onları insanlığın ortak mirası ile buluşturan duyarlılıkla kente ve kentsel politikalara yaklaşmalıdır.

10- Yüksek, çok katlı bina ve geniş daireler yerine, toprak ananın hakları dikkate alınarak, su-toprak ve hava döngüsüne uygun yapı planları geliştirilmelidir. Yöreye özgü mimari, yörenin tarihi dokusu, kültürel değerleri, doğası, biyo-çeşitliliği ve meteorolojik olayları kentsel politikalarda esas alınmalıdır.

11- Doğal toplum formlarını ve üretim değerlerini koruyan ve geliştiren yaklaşımla tarıma yaklaşılmalı, organik tarım ve üretimi geliştirilmelidir.

12- Yeşil ve Sakin Kentler kriterlerine uygun kentsel politikalar geliştirmeliyiz. Küresel iklime katkısı, kent içi yeşil alan oranı, su, toprak ve güneş döngüsü ile toprak kullanımının sürdürülebilirliği ve doğanın adaleti anlayışıyla kente ve kentsel politikalara yaklaşılmalı, rant ve kâra dayalı yaklaşımı kentsel politikalardan uzak tutmalıyız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.