Yerde arıyordunuz ya gökte ortaya çıktı!.. 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Dillerini tutamaz oluyorlar. Eskici paşa Pekin nasıl dilini tutamayıp “Paris katliamını” itiraf ettiyse, bu Soylu denilen şahıs da dilini tutamayıp “demokratik modernite gerillasının” havacılık alanında da boy gösterdiğini ağzından kaçırıyor. 

Türk devleti köyleri neden yaktı, o köyleri neden “insansızlaştırdı”?

Çünkü gerillayı “balık”, köyü de “göl” sanıyordu. “Balık” oltaya gelmeyince, baktılar gerillayı bitiremiyorlar, köyleri bitirdiler.

Sonra ne oldu?

Köyler yani “göller” kurudu, baktılar, ünlü absürd ifadede olduğu gibi “balıklar kavağa” çıkmış. İyi mi?

Bu defa ellerindeki sapanlarla balığı avlayamayınca, başladılar kavakları, meşeleri, otları, çayırları, buğday tarlalarını yakmaya…

Hayret yani…

Sanıyorlardı ki “kavaktaki balıklar” sofralarına ızgara uskumru olarak gelecek. Avuçlarını yaladılar.

Ne ettilerse tutturamayınca, akılları başlarına geldi. Balıkların Kürtçe konuştuğunu duymuşlardı ya, dediler ki, “bu balık başka balık”… İyisi mi her kim bu balıkların diliyle konuşuyorsa onların dillerini koparalım ki, Kürt balığın, balık da Kürt’ün ne dediğini anlayamasın.

Tam başarıyorlardı, kültürel asimilasyon ve jenosid tam sonuç veriyordu, o da ne?

Cudî Dağı’nın tepelerinden başladı mı sana duman bulutları yükselmeye… Önce anlayamadılar, “balıkların” kendi kendilerini ızgaraya attığını sandılar. Çok sevindiler. Gel gör ki ne kazın ayağı öyleydi, ne de balığın solungacı. Meğer Cudî’den yükselen dumanlar, bir ara ünlü Kızılderili aşireti “Komançiler” kampında gerilla eğitimi gören bazı gerillaların “dumanla haberleşme” işiymiş.

Derler ya “şaşkın ördek suya kıçıyla” dalar. Başlamışlar dumanları F-16’larla vurmaya… Maksat “Komançi dilini” de yasaklamaymış. Bu da fiyasko.

Böylece işler iyiden iyiye sarpa sarmış. Çünkü “balıklar” birden bire kanatlanıvermiş. Çavuş Recep “ula nedir bunlar, balıklar uçayi” diye ağzı bir karış açık “uçan balıklara” bakakalmış. Hay bakmayaymış. O da ne “balığı” suda avlamaya kalkarken, “balık” dediğin şey, arş-ı alada belirip, birden bire “SİHA” haline gelmez mi… Çavuş sizlere ömür…

Allah sizi inandırsın, bu son öyküyü PKK’lilerin TV’sinde duyunca, içime bir şüphe düştü. Balığın kavağa çıkabileceği aklıma yatmıştı da “balığın kanat takıp” “havacılık” işleri yaptığına pek aklım yatmadı. Bunu “masum” bir abartma olarak anladım. Hatta bir yolunu bulsam da Hevallere “abartınız pek inandırıcı bulunmadı, balığı havadan yere indirin, böyle propaganda olmaz” desem diye de düşündüm.

Baktım Hevallerle “iltisak, irtibat, merbudiyet, müktesebat” filan kuramıyorum, oturup propagandada “abartının” bumerang gibi sahibini vuracağına dair bir yazı kaleme almaya karar verdim.

Yazımı yazıp tam bitirmiştim ki, Korona yüzünden epeydir göremediğim Quto yerden bitmiş gibi karşıma çıktı. “Veysi abe, dedi, sen risk grubundaki ihtiyarlardan birisin, o nedenle selamı sabahı kesmiştim, ne de olsa senin bir ayağın çukurda, benim ise önümde uzun bir yol var. Ama baktım ki fena halde bir yanlış yapacaksın, senin odanın havalarında asılı virüslere aldırmadan yardımına koştum. İşte sana bir haber, oku sonra bir de kendi yazını oku diyem, başka da bir şey demiyem”. Geldiği gibi toz oldu.

Getirdiği haberi okudum. Vatan gazetesinde dün yayınlanmış. Siz de okuyun:

“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan Soylu, Gara bölgesinin PKK için çok önemli olduğunu belirterek, "Gara neyi ifade ediyor? Kandil koridoru, Suriye koridoru, Sincar koridoru, bu koridorun geçiş alanı Gara'dır. İkinci özelliği ne Gara'nın Sözde Apollo Akademisi buradadır. Sağlık, eğitim, havacılık, hepsi buradaki alandadır.”

Yalçın kayalıkların tepesinde “balık” pilot olmuş, HAVACILIK okulu açmış. İyi mi?

Hem de “yüzde seksen balığı çiroz yapıp, iplere dizdik” diyen bu Soylu denilen “Göbbels” tipi propagandacı dilini tutamayıp “havacılık” okulundan söz etmiş…

Hem de Erdoğan uzay muzay derken, Garê’deki Havacılık Okulu’nun adı hayret verici: Apollo Akademisi. Vay canına…

Neler oluyor?

Dillerini tutamaz oluyorlar. Eskici paşa Pekin nasıl dilini tutamayıp “Paris katliamını” itiraf ettiyse, bu Soylu denilen şahıs da dilini tutamayıp “demokratik modernite gerillasının” havacılık alanında da boy gösterdiğini ağzından kaçırıyor.

“Dilini tutamıyor” deyince aklıma Almanya’da doğmuş büyümüş bir çocukla yaptığım konuşma geldi.

Mehmet Ali Birand’ın bir kitabını okuyordum. Kitapta Birand ordudaki hiyerarşi krizini anlatırken, “generaller altlarını tutamıyor” diye bir cümle kurmuş. Bu cümleyi nedense yüksek sesle okuyunca, Türkçesi kırık çocuk hayretle sordu:

“Mein Got, Neden altlarını tutamıyorlar, işte ben tutuyorum ya” deyiverdi. Bir eliyle poposunu tutmuş, bana soran gözlerle baktı.

İlahi çocuk. Şimdi “paşalar, SS birlik komutanları dillerini tutamıyor” dediğimi duysa, dilini çıkaracak “hayret bişi, ben tutuyorum ya” diyerek dilini iki parmakları arasına alacak…

Havada bulut, sen bunu unut…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.