Yunanistan/Fransa ve Türkiye

Cafer TAR yazdı —

  • 2021'in ilk günlerinden itibaren AB cephesinden Türkiye ile ilgili ilginç, uzun vadeli takip etmemizi gerektiren mesajlar gelmeye başladı. Mültecileri otobüslerler sınıra taşımaya kadar varan ilişkiler birden bire yumuşama eğilimine girmeye başladı.

 

Uzun bir süre tehdit dili ile içerde oylarını konsolide eden iktidar çevreleri, bir süredir tehlikeli sulardan çıkmak istiyorlar. Trump'ın ABD başkanlığını kaybetmesi ile birlikte bu dilin özellikle uluslararası platformlarda alıcısı kalmadı.

AKP/MHP faşizmi içerde belki bir süre daha tehdit ve şantajla yol alabilir; fakat uluslararası platformda eller yukarı olmuş durumdadır. En küçük bir yanlış yapması halinde başına gelecekleri bildiği için çok uzun bir süredir başta Fransa ve Yunanistan olmak üzere bütün AB ülkeleri ile ilişkilerini iyi götürmeye çalışıyor.

Bütün o efelenmelerin palavra olduğu ve bununla başta Fransa ve Yunanistan olmak üzere hiç bir AB ülkesini korkutamayacağı kesindi; fakat bu yaklaşım dışarıda kaybetmiş olmasına rağmen içerde tam tersi bir etki bırakma potansiyeli taşıyor.

Sıradan insanlar sonuçlarla çok ilgilenmiyorlar, bu kadar ayrıntıyı takip etme lüksüne de sahip değiller. Çoğu insan anı yaşıyor ve o anki duygusallıklarını hafızalarına kaydediyorlar. Buradan bakınca Erdoğan aslında AB ile gerilim politikasından istediğini bir ölçüde almış oluyor.

Dolayısıyla muhalefetin ve bilimin faşizmin dilinin deşifresine ve teşhir edilmesine özel bir önem vermesi gerekir. Türkiye AB ilişkilerinde yaşanan tam da bu olmaktadır; Erdoğan AB önünde neredeyse diz çökmüşken içerde girdiği her muharebeyi kazanmış komutan gibi geziyor.

Şimdi isterseniz Türkiye/AB ilişkilerinde son bir kaç gün içinde yaşananlara biraz daha yakından bakalım:

İlk önce Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias 10.01.2021 tarihinde Türkiye ve Yunanistan diyaloğunun yeniden başlamasından yana olduklarını ve samimi ve yapıcı bir diyalog sürecine hazır olduklarını belirtti.

Hemen arkasında iki gün sonra, yani 12.01.2021 tarihinde, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 2021'de Türk-Yunan ilişkilerinin daha iyi olacağını” dillendirmeye başladı. Aynı konuşmasında Miçotakis “Hiç bir Yunan Hükümeti'nin Ege'deki bazı adaların aidiyeti ve silahlandırılması gibi konuları Türkiye ile pazarlık konusu yapmayacağını” özellikle belirtti.

Halbuki Erdoğan'ın bağırıp çağırmalarının kamuoyunca en bilinen sebebi söz konusu adaların aidiyeti ve silahlandırılması konusuydu; eğer Yunan tarafı daha baştan buna kapalıysa MHP/AKP iktidarı Yunanistan ile ne konuşacak? Kaldı ki hem özel olarak Yunanistan'la hem de AB ile ilişkilerin yeniden geliştirilmesini isteyen, bunun için çaba sarf eden tarafın Türkiye olduğunu da belirtmekte fayda var.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis bir taraftan Türkiye ile diyalogların yeniden başlamış olmasından memnuniyetini belirtirken diğer taraftan AB'nin son zirvesinde Türkiye ile ilgili aldığı kararları hatırlatarak aba altından sopa göstermeye de devam ediyor.

Miçotakis, “AB ülkelerinin Türkiye’ye ağır ekonomik yaptırımlar uygulamasını arzu etmiyoruz. Ancak AB’nin yaptırımlarla ilgili uyarısı, Türkiye’nin bölgede provokatif eylemlerden kaçınmasını öngörüyor. Türkiye’den uzun vadeli süreklilik ve tutarlılık göstermesini bekliyoruz” diyerek Erdoğan'a yenilen tarafın kim olduğunu ve teslim koşullarının neler olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Aradan dört gün geçtikten sonra bu kez Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un mektubu kamuoyuna duyuruldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Fransa Cumhurbaşkanı Macron'dan mektup aldık, kendileri Cumhurbaşkanımızla görüşmeyi de arzu ediyorlar!” derken ağzı kulaklarına varıyordu.

Mektubu doğrulayan Elysee Sarayı, “Biz diyaloğa hiç bir zaman hayır demedik; ancak somut jestlere ihtiyacımız var!” diyerek işin renginin hiç de Çavuşoğlu'nun Türk kamuoyuna yansıttığı gibi olmadığını çok açık bir biçimde ortaya koydu. Somut jestlerin neler olduğunu; Libya'da, Doğu Akdeniz'de görmeye başladık; ve muhtemelen bu süreç artarak devam edecek.

Türkiye, Fransa/Yunanistan ikilisi ile girdiği mücadeleyi kaybetti; şimdi sıra yenenlerin yenilenlere teslim koşullarını dikte etmesine geldi. Taraflar şimdilerde bunun pazarlığını yapıyorlar. AKP/MHP faşizmi her yerde kaybediyor; bize düşen bunu deşifre etmek olmalı. Elini attığı her şeyi berbat eden bu adamların ortada muzaffer kumandanlar gibi dolaşmasına izin vermemeliyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.