Zilan koydum adını

İlham BAKIR yazdı —

  • Gözlerini uzak bir noktaya dikip dalıp gidiyor öylece. Onun baktığı tarafa bakıyorum bütün gücümle, onun gördüklerini görebilirim diye. Bu bilge kadının sırrına bir nebze vakıf olurum umuduyla.

Bir dağ gibi gülümsüyor, kocaman. Suyu çekilmiş bir nehir gibi acılı bir yandan. “Zilan koyduk adını” diyor. “Neden Zilan koydunuz” diyorum adını. Yerinden kalkıp dolanıyor birkaç adım, yan tarafında duran bastonunu almadan. Yaşı doksanına dayanmış bedeninden beklenmeyen bir çeviklikle yapıyor bunu. Bedeninin çökmüş olmasına, yaşlanmış olmasına sebepmiş gibi bir öfkeyle bakıyor bastona.

Tekrar oturuyor kalktığı sandalyeye. “Çünkü Zilan bitmedi, devam ediyor“ diyor yüksek sesle. Sonra aynı cümleyi birkaç kere kendi içine akıtarak sessizce tekrar ediyor. “Zilan devam ediyor” diye ekliyor sonra.

“Zilan’da pek çok akrabamızı kaybettik. Zilan katliamından sonra büyük bir suskunluğa düştük hepimiz. Bizi susturduklarını sandılar.”

Sonra “bizim çocuklarımız” diyor, sandalyeden tekrar ayağa kalkarak. Bir dağı tarif eder gibi kocaman açıyor ellerini. Bir dağa dönüşüyor bedeni. Bir dağ gibi dikilip duruyor ayakta bir müddet.

Bir uzak dağın doruklarını  gösterir gibi uzatıyor parmaklarını.  “onlarla baş edemeyince bize yeni bir Zilan yaşattılar burada.  Bu Zilan’dan arta kalanlarımızı da sürdüler toprağımızdan yüzlerce  kilometre öteye. Tam susacakken tekrar, tam içimize çökecekken bir ‘Zilan’ bedenini devasa bir cevaba dönüştürüp sürdü üzerine, bizlere Zilan katliamlarını yaşatanların. İçimizdeki susmuş bütün çığlıklar bir bomba gibi patladı. İşte o zaman doğdu torunum. Adını Zilan koyduk bu yüzden. Şimdi koparıldığımız toprağımızdan yüzlerce kilometre ötede bir Zilan büyütüyoruz. Şimdi toprağının bağrında da toprağından yüzlerce kilometre ötede de dağ başlarında da yüzlerce Zilan büyütüyor bu halk.” 

Bedeniyle büyüttüğü dağı yüreğinin içine geri çekip tekrar oturuyor sandalyesine.

Gözlerini uzak bir noktaya dikip dalıp gidiyor öylece. Onun baktığı tarafa bakıyorum bütün gücümle, onun gördüklerini görebilirim diye. Bu bilge kadının sırrına bir nebze vakıf olurum umuduyla.

Baktığı taraftaki evin duvarında bir barış işareti, onun yanında da acemi bir el tarafından yazılmış “azadî” yazısı var. Kurumuş, yarılmış dudaklarından içeriye bir ırmağı çekerek yutmak ister gibi bakıyor duvardaki yazıya.

Irmağı onun dudaklarından içeriye taşımaya yardımım olur diye ben de gözlerimi yazıya dikip duruyorum öylece.
Ne kadar zaman geçmiş bilmiyorum. Başını ağır ağır çevirip bana bakıyor. Sonra gözlerini duvarın diğer tarafındaki yazının üzerinde gezdiriyor.

Yazının her bir harfini tek tek gözleriyle okşayıp, kucaklıyor. “Şîyar” diyor. “torunumun adı. Aslında oğlumun adı.” Tekrar bir dağ doruğunu gösterir gibi elini uzatıyor. “Aslında adı Şîyar değil oğlumun. Oraya gidince adını değiştirdi, Şiyar yaptı. Gideli yirmi yedi yıl oldu, yirmi yedi yıl oldu onu görmeyeli. Yirmi yedi bahar geçti gidişinin üstünden. Yirmi yedi kış. O dönmeyince doğan torunuma Şîyar adını verdik, dağlarda uyanan oğlumun anısına. Onun niye gittiğini unutmayalım diye.”

Halkımız artık devletin onlara verdiği adları değil, kendisinin seçtiği adları alıyor. Şimdi her bir isim bir kitap aslında. Her ismin bir manası var, bir tarihi var. Unutmamamızı engelleyen bir tanıklığı var her ismin. 

Amerikalı yazar Ray Bradbury'nin aynı adlı romanından François Truffaut tarafından sinemaya uyarlanan Fahrenheit 451 adlı distopik filmin son sahnesi düşüyor aklıma. Bu evin bahçesi, içinde yaşadığımız an, o filmin o son sahnesine dönüşüyor.

Kitapların yasaklandığı ve yakıldığı bir dünyada özgür bir bahçe yaratan insanların, her birinin bir kitaba dönüştüğünün gösterildiği sahne.

Her insan bir kitap bu bahçede. Kim hangi kitabı okumak istiyorsa o insanın yanına gidiyor ve o kişi ona, o kitabı ezberinden anlatıyor.

Kürtler de onlara tarihlerini unutturmaya çalışan distopik yıkıma karşı çocuklarına verdikleri isimlerle belge oluşturuyor, tarih yazıyor ve özgür bir bahçe inşa ediyor.

Kürt çocuklarının isimleri üzerinden bir tarih okuması, bir sözlü tarih çalışması yapmak mümkün. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.