Allah’tan korkmaz Reis’ten korkar! 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Fikri Sağlar türbanlı yargıçlara kafayı takmış. Oysa Anayasa Mahkemesinin türbansız, hatta kel kafa erkekleri neler ve neler yapıyor. Sorun türbanda değil. Yargının kendisinde. Sorun yargıçların tarafsızlığı ile ilgili.

Fikri Sağlar türbanlı yargıçtan korktuğunu açıklayınca kıyamet koptu.

Çok tuhaf…

Günümüzdeki özgün değişim “türbanlı”nın değişimi. Örneğin feminist kadınların öncülüğünde gelişen “İstanbul Sözleşmesi”ni savunma eylemlerinin sonucunda “türbanlı” kadınlar bırakalım mahkeme kürsüsünü, AKP’nin tam göbeğinde Fikri Sağlar gibi hepsi erkek olanların karşısına dikildi.

Erdoğan şu sıralar burnunun dibindeki kadınlara ürkek nazarlarla bakıyor.

Fikri Sağlar türbanlı yargıçlara kafayı takmış. Oysa Anayasa Mahkemesinin türbansız, hatta kel kafa erkekleri neler ve neler yapıyor.

Sorun türbanda değil. Yargının kendisinde.

Fikri Sağlar bunu elbette çok iyi biliyor. Ve hemen belirtmek gerekir ki, sorun yargıçların tarafsızlığı ile ilgili.

Türban (başörtüsü değil) siyasi bir simge. Türkiye’de kadınların yarıdan çoğu türban değil “eşarp” denilen örtüyü kullanıyor. Kürdistan’da kadınların neredeyse yüzde sekseni “tülbent” kullanıyor. Türban siyasi İslamcıların alemet-i farikası. Bunu kullanan yalnız “inancının” gereğini yerine getirmiyor. Alenen AKP’li ya da “dinci” siyasi görüşün yandaşı olduğunu ilan ediyor.

Fikri Sağlar “türbanlıdan” korkarım. Çünkü o yargıç belli ki Emine Erdoğancıdır. Emeni Erdoğancı bir yargıç tarafsız olamaz" dediğinde onun korkusuna kimse itiraz edemez.

Neden?

Çünkü o yargıç “tarafını” alenen ilan etmiştir. Hırsızlık davasının böyle bir yargıcı “adil” olabilir. Ama türbanlı bir yargıç, karşısına gelen siyasi sanık hakkında kesinlikle adil olmayacaktır. Daha kürsüye çıkar çıkmaz “ben sana düşmanım” diye o türbanıyla ilan etmiştir.

Yani önemli olan yargıcın dini inancı gereği örtünmesi değildir. Örtünmüş dindar bir kadın tarafsız olabilir. Başını “türban tarzı” değil de türban öncesi geleneğe uygun örtmüş bir yargıçtan sanırım Fikri Sağlar da korkmaz.

Ancak, ortada bir sorun var. Çünkü artık görülüyor ki, her “türbanlı” AKP’li değildir. Ama türbanlı olsun olmasın, tüm yargıçlar rejim yanlısıdır. İstisnalar kaideyi bozmuyor. Ancak,  binlerce türbanlı HDP’li kadın var. CHP laiklerin partisi. Ama orada da türbanlı kadın üyeler giderek artmakta. Babacan’ın, Davutoğlu’nun partilerindeki türbanlıları hatırlatmaya gerek bile yok.

Bunun sebebi çok açık: Düne kadar türbanlı kadınlar AKP’nin asıl aktif tabanını oluştururken, giderek AKP’ye muhalefet etmeye başlıyor. “Türbanla örtünmenin dinin gereği” olduğuna inanan bu kadınlar, kendileri bu safsataya inandıranların iç yüzünü gördükçe, onlardan, türbanlarıyla başlarını örterek yollarını ayırıyor.

Demek istediğim şu: Fikri Sağlar, “türbanlı yargıçtan korkusunu” yanlış bir zamanda açıkladı. Kendi partisinin bile gerisine düştü. AKP’den kopan türbanlı kadınların da faşist rejime karşı cephede yer aldığını göremeyecek kadar “ultra laik Kemalist” bir tutum sergiledi. “Türbanlı yargıca” karşı olması değil, bunu şimdi, yukarıdaki sosyo-politik gerçekliğe rağmen açıkladığı için yanlış yaptı. Erdoğan da bu yanlışı tepe tepe kullanıyor. Öyle ki, sanırsınız Fikri Sağlar CHP Genel Başkanı.

Bu arada Sözcü Gazetesi’nin manşetten verdiği yeni yılla ilgili haberde diğer vahim gelişmelerin yanında Sultanahmet’in yeniden Cami yapılması da “vahim bir gelişme” olarak yer alınca Erdoğan yılın ilk Cuma namazını bir koşu Sultanahmet’de kılıverdi.

Hem de ne kılma. Etrafı zebellah gibi korumalarla çevrili. Utanmasa tepeden tırnağa silahlı polislerle Camiye dalacak.  Millet çoktan namaza durmuş. İmam Kur’an okumakta. Derken sanırsın “küffar Camiyi” basmış, mü’min kellesi götürecek. Vatandaş önce telaşla etrafına bakınıyor. Sonra farkına varıyor. Başını secdeden kaldırıyor, Allah’ın huzurunda olduğunu unutuyor. Allah’ın huzurunda bütün mü’minlerin eşit olduğunu da… Allah’ın huzurunda secdeye varıp, iki büklüm eğilmişken, telaşla doğruluyor, Erdoğan denilen Cemaatten bir kişinin huzurunda “hazırola” geçiyor. Allahı, duayı, namazı boş veriyor. Böyle Cemaat’e böyle Reis…

İmam olacak şahıs, “Camiye bu şekilde, tıpkı ahıra girer gibi girilmez efendi, burası senin babanın evi değil, Allah’ın evi, edepli ol, namaza duracaksan sessiz sedasız kapıdan gir, önündeki ilk safa katıl” demiyor. İmam böyle “demezse” Cemaat ne der? Varın gerisini siz getirin.

Evet muhalefetin içindeki zaaf neredeyse yıkılmak üzere olan Erdoğan ve suç ortaklarına çok geçici imkanlar sunuyor. Biri durup dururken “türbanla” uğraşıyor, diğeri Ayasofya yeniden cami yapıldığı günlerde “gık” dememişken, birden Ayasofya’yı “geçen yılın faciası” olarak hatırlıyor.
 Bırakın türbanı, Ayasofya'yı...

"Erdoğan istifa, Erdoğansız erken seçim" diye haykırın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.