Bir damla gözyaşı ve gül 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Birgün zindan kapıları kırılacak ve ümit yolcuları özgürlüğe kavuşacak.
  • Özgürlüğe kavuşan Vekil, aynı gün dağda mutluluğun resmindeki gerillanın mezarına bir damla göz yaşı ile ıslanmış, kızıl bir gül bırakacak.

HDP’li vekilin, sözlüsü gerillayla çektirdiği resim bize ne anlatıyor?

Silahların sustuğu çözüm günlerini… 

Her iki gencin yüzlerindeki saadet gülüşü, silahların sustuğu günlerin sevinci. Gerillanın elindeki o kalaşnikoftan artık ateş çıkmayacak. Askerin tüfeği gerillanın kalbini hedeflemeyecek. Belki verilen sözler tutulursa silahlı çatışma sona erecek. Dağdan inilecek, asker Kürt köylerinden çekilecek.

Barış saadet getirecek.

Ayrı düşen bu iki insan gibi onbinlerce anne, baba, kardeş, eş, nişanlı, sözlü birbirine kavuşacak.

Vaktiyle Çanakkale Savaşı sırasında yakılan ağıttaki acıyı hatırlayın:

"Çanakkele içinde bir uzun selvi 

Kimimiz nişanlı kimimiz evli 

Of, gençliğim eyvah."

İşte o gün şimdi Erdoğan’ın üstünde tepindiği o resimdeki iki genç "of gençliğim eyvah" ağıtı yerine kavuşulacak günlerin parmak uçlarında olduğunu hissetmiş.

Ağıt neşeye dönüşmüş.

Erdoğan’la Öcalan’ın masaya oturduğu, ölüm yerine yaşamın, güneşin doğduğu yerden ruhları aydınlattığı günler.

İki okul arkadaşının ayrılık günleri bitmek üzere.

Ben de dahil binlerce insanın Kandil’e çeşitli nedenlerle, gazetecilik için, evladını görmek için, sevdiğine kavuşmak (iltisak) için gittiği günler.

Rejimin, Erdoğan’ın, MİT’in, ordunun PKK Önderi Öcalan’la aynı masada yan yana oturduğu çözüm günleri…

Resimlerde dağdan inmeye hazırlanan o genç gerilla, sözlüsüne kavuştuğu o gün aklından ölümü artık geçirmiyordu.

Çözüm süreci bu iki gencin düğün süreciydi.

Sonra hava karardı.

Erdoğan çözüm masasını tekmeledi.

Savaş başladı.

Asker yeniden silahını o genç gerillanın göğsüne nişanladı. Genç gerilla kalaşnikofunu askerin göğsüne doğrulttu.

Şimdi o askerle gerilla toprağın altında. 

"Ölüm Allahın emri, ayrılık olmasaydı."

Ayrılık oldu.

Düğün evine giden yol, matem evine giden yol oldu.

Ve sevdiğini kaybeden kadın başka kadınlar ve genç erkekler ölmesin diye düğün evi yerine siyaset evine girdi. Vekil seçildi.

Her konuştuğunda "yeniden çözüm, yeniden barış, yeniden ölüm yerine hayat, herkes sevdiğine kavuşsun" dedi.

Şimdi çözüm sürecini yıkan ve o genç kadının sözlüsünü katleden Erdoğan-Bahçeli, işte bu kadının dokunulmazlığını kaldırıp, onu diri diri ölüm hücresine gömmeye hazırlanıyor.

Hazırlanın bakalım.

Vereceğiniz hükmün kendi mahkumiyetiniz olacağını çok zaman geçmeden anlayacaksınız.

Gömmeye çalıştığınız o vekili siz sevindirmemiş miydiniz? Yoksa sevinsinler diye onlara tuzak mı kurmuştunuz?

O resmin binlercesinin aynısı elinizde. Çözüm sürecinde dağda yakınlarıyla buluşan binlercesinin resmi.

Çıkarın bakalım o resimleri cebinizden. Çözüm süreci dağın yollarını açmıştı. Yakınlarının o dağlara koşmasının ardından, dağdakilerin de ovaya ineceği yolların açılacağı sanılmıştı.  

Neyin hesabını kimden soracaksınız?

O insanlar size, sizin çözüm sürecinize inanmıştı. Ebedi Kürt-Türk barışı geldi sanmıştı. Hem onları kandırdınız hem de onlardan hesap soracaksınız, he mi? Haydi oradan! HDP’den korkuyorsunuz. Korkun. Çünkü gelecek HDP’nin etrafında toplanacak olan gerçek muhalefetindir.

Yeni bir savaş çıkarıp seçimleri çıkmaz ayın son çarşambasına göndereceksiniz. Ya da seçim yapıp YSK darbesiyle iktidarı gasp edeceksiniz. Her iki durumda ülkeyi yangın yerine çevirip Millet İttifakını peşinize takmaya düşünmektesiniz. Milli Koalisyonla yargılanmaktan kurtulmayı planlamaktasınız. İktidara gelmekten korkan muhalefetin bu sakil uzlaşmaya mecbur kalacağını tahmin etmektesiniz.

O zaman ne olacak? 

Milli Koalisyonunuzun dışında kalan HDP, bu ihanet uzlaşmasına baş kaldıracak olan halkın umudu olacak. İşte şimdi siz bu mel’un planı hayata geçirmek için HDP’yi bir "mutluluk resmiyle" tasfiye etmek istiyorsunuz.

Nazım ne demişti Abidin Dino’ya?  "Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?"

O gün Öcalan dağdaki bu iki gencin kavuştuğu günün resmini yapmıştı.

Abidin’in yapamadığı Mutluluğun resmini.

Siz mutluluğun düşmanısınız.

Elinizden geleni ardınıza komayın.

Dağda baş başa mutluluğun resmini çektiren kadın vekili hapse mi atacaksınız?

Atarsınız.

Ama bilin ki çözüm süreci tarihini yazanlar, o resmin altına şöyle yazacaklar: "O gün mutluydular." 

Şimdi biri mezarda, öteki mezardan beter Erdoğan’ın zindanıyla tehdit edilmekte.

Ama ne gam.

Toprağa düşenler gülerek düştüler, zindana girenler bir kere olsun "ah" demediler. Başlarında Öcalan, onbinler zindanları Erdoğan rejimine karşı direnişin kalesi haline getirdiler.

Benden size nasihat: Siz HDP’den değil, işte bu kalenin içindekilerden korkun. Vaktiyle nasıl korktuğunuz Amed zindanında başınıza geldiyse, şimdi mutluluğun resmindeki kadın vekille bir kişi daha çoğalacak olan o kaledeki direniş başınıza büyük işler açacak.

Uzun yıllar önce TKP’li hükümlüler zindanda, başta Nazım Hikmet Münir Nurettin’in şu şarkısını hep bir ağızdan söylerlerdi: 

"Aşıka Bağdat sorulmaz, ufukları aşar gider 

Ümit yolcusu yorulmaz baht peşinde koşar gider." 

Birgün zindan kapıları kırılacak ve ümit yolcuları özgürlüğe kavuşacak.

Özgürlüğe kavuşan Vekil, aynı gün dağda mutluluğun resmindeki gerillanın mezarına bir damla göz yaşı ile ıslanmış, kızıl bir gül bırakacak.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.