Bir TV programının düşündürdükleri

• Başarısızlığın altında yatan temel hatada Eşbaşkanların rolü, sanılandan çok daha önemsizdir. Öyle olduğu içindir ki HDP karar organları “yeni eşbaşkanlar” seçmek gibi basit ve çok doğal bir değişiklikten söz etmemiş, “yeniden yapılanma” kararı almışlardır. Bu da Kürt Özgürlük Hareketi’nin gelenekleriyle tastamam örtüşmektedir.

HDP Eşbaşkanları Buldan ve Sancar, geçtiğimiz Pazar günü Medya TV’de özel bir programa çıktılar ve sosyal medyada (MİT-AKP trollerinin saptırdığı) haklı eleştirilerin gereğini yerine getirdiler. HDP Kongresinde görevlerini yeni arkadaşlarına devredeceklerini açıkladılar.

Böyle bir açıklama zorunlu muydu? Her iki Eşbaşkan’ın başarısızlıkta kendi paylarına düşen hatalarla ilgili özeleştiriyi ve özeleştirinin gereği olarak yeniden aday olmama kararını böyle bir özel programda değil de, parti organlarında alınan karar temelinde açıklamaları, bu açıklamadan sonra kamuoyunun karşısına çıkmaları, aldıkları kararın gerekçelerini tıpkı programda olduğu gibi anlatmaları bana sorarsanız daha isabetli olurdu. “Görevi teslim” HDP’de “başarısızlığa” karşı bir “yaptırım” değil, doğal bir nöbet değişimidir.

Çünkü başarısızlığın altında yatan temel hatada Eşbaşkanların rolü, sanılandan çok daha önemsizdir. Öyle olduğu içindir ki HDP karar organları “yeni eşbaşkanlar” seçmek gibi basit ve çok doğal bir değişiklikten söz etmemiş, “yeniden yapılanma” kararı almışlardır. Bu da Kürt Özgürlük Hareketi’nin gelenekleriyle tastamam örtüşmektedir. Partinin Eşbaşkanlığına kim gelirse gelsin, “yeniden yapılanma” adımları atılmadıkça sonuç kesinlikle değişmeyecekti.

Birinci temel hata, “legal ve parlamenter” mücadelenin stratejik mücadeleleri gölgelemesi, savaşkan kitlelerde “seçimlerle diktatörlüğe son verileceği” yolunda yanlış bir kanıya ve aşırı bir beklentiye yol açılmış olmasıdır. İkinci temel hata “ittifak bileşenlerinin programatik görüşleriyle HDP’nin Apocu paradigmaları benimseyen bileşeninin görüşlerini uzlaştırma” adına yaratılan ideolojik bulanıklıktır. Sosyalist bileşenler parti saflarında kendi ideolojik ve politik görüşlerini açıkça dillendirirken, parti saflarında Öcalan’ı önder tanıyan  bileşenin varlığı neredeyse hissedilmez olmuştur. Ve bu hatalar son seçim sürecinde ortaya çıkmamıştır. Çöktürme planıyla başlayan saldırı sürecinde, HDP “çözüm sürecine” özgü çizgisinde radikal bir değişikliğe gidememiştir. Bu partinin propaganda çalışmalarına olduğu gibi, bir dizi seçimde “aday profiline” de yansımıştır.  Nisbeten barışçı koşullardaki aday profili ile savaş koşullarındaki aday profilinin çok farklı olması gerektiği anlaşılamamıştır. Dışa hitap eden “Popüler aday” ile halka hitap eden “yerel aday” farkı yeterince gözetilmemiştir.

HDP “yeniden yapılanmayla” burada sözü edilen stratejik hataları, elbette “legal” dile çevirerek aşmasını bilecektir.

Bu açıdan baktığımızda her iki Eşbaşkan’a yöneltilen eleştiriler ve hatta saldırıların hiçbir haklı yanı olmadığını görüyoruz. HDP her iki Eşbaşkan’ı göreve getirirken, onları “çözüm sürecine” özgü politik ve ideolojik çizgide radikal değişiklikler yapmakla görevlendirmedi. Varolan çizgiyi sürdürmekle görevlendirdi. Çünkü HDP merkez organları ve yerel organları bu çizgide köklü bir değişiklik gerektiğini henüz anlamış olmaktan uzaktı.

Buldan ve Sancar bu şartlarda fedakarca çalışan arkadaşlarımızdır. Elbette her yönetici kadro gibi özeleştiri yapacaklardır. Zaten HDP geleneği icabı nöbeti yenilere devredeceklerdir. Kısaca Eşbaşkanların tekrar görev almama kararı, seçimde “başarısızlıkla” doğrudan ilgili ve bu başarısızlığa “çare” olarak düşünülmemelidir.

Her ikisini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Eleştiri olmaktan çıkan ve özellikle Pervin Buldan’a karşı “erkek egemen” sataşmaları ve düşmanca suçlamaları protesto ediyorum.

Şu uyarıyı da eski nesil bir militan olarak yapmam gerekiyor. Bir çok kimse, “legal bir partide tartışmanın” tüm kamuoyu önünde ve “şeffaf” bir şekilde yapılacağını, “illegal bir partide ise tartışmanın” gözlerden uzak gerçekleşeceğini sanır. Bizler de vaktiyle böyle sanmışızdır. İllegal partide tartışmayı sınırlamış, legal partide tersine tartışmayı körüklemişizdir. Bunun sonucu gizli partide bölünme, legal partide tasfiye olmuştur. Oysa tartışmanın berraklığı, dışardan müdahalelere kapalı gerçekleşmesi özellikle şimdi yaşadığımız koşullarda büyük öneme sahiptir. Gizli çalışan bir partinin örgütü gizli, ama politikası ve tartışması açıktır. PKK bize bunun parlak örneklerini vermiştir. Başkan Apo özgür olduğu dönemlerde parti içi sorunları gizlemek şöyle dursun, bizzat kendisi en açık şekilde kamuoyuna duyurmuştur. Çünkü gizli çalışan parti devletin tartışmaya burnunu sokmasını önleyecek ve tartışmanın temizliğini koruyacak olanaklara sahiptir. Legal bir parti olarak HDP’nin dış müdahalelere açık olduğunu ve bu müdahaleleri önleme imkanlarına yeterince sahip olmadığını unutmamalıyız.

Bu uyarıdan legal partide tartışma yapılmamalı gibi bir sonuç her halde çıkarılmamalı. Burada tartışmalara katılacak parti üyelerine ve sempatizanlarına düşen görev anlatılmaktadır. Onlar eleştirilerini yıkıcı suçlamalara dönüştürmemeli, yıkıcı suçlamalar karşısında soğukkanlılıklarını korumalı, ideolojik kışkırtmalara gelmemeli, demagoji ile ciddi eleştiriler arasındaki farkı ayırt etmelidirler.

Şu anda devlet HDP içi tartışma sürecine burnunu sokmuş bulunuyor. Irkçı Türk, “milliyetçi Kürt kılığına” girmiş, sosyal medyada atıp tutmaktadır. “Karşı devrimci”nin mangalda kül bırakmayan bir “ihtilalci” kılığına büründüğü görülüyor. At izinin it izine karışmaması için olanca uyanıklık şarttır. Bu müdahaleleri bilmeli, ancak eleştiri yapan hiç kimseyi bu müdahalelerin öznesi olarak, hiçbir kanıt olmadığı halde yaftalamaktan kaçınılmalıdır. Dışardan devlet ve ajan müdahalelerine karşı panzehir ideolojik berraklık, tutarlılık ve yetkinliktir. Eleştirileri işte bu ideolojik turnasol kağıdının üstünde değerlendirmek, neyin ideolojik provokasyon olduğunu anlamanın en emin yoludur.

HDP’nin “yeniden yapılandırma” süreci, kesinlikle başarılı olacaktır.