Bir yem olarak Ukrayna

Aykan SEVER yazdı —

  • Ukrayna gibi bir toprak parçasını fethetmek, kontrol etmeye çalışmak olsa olsa Rusya için intihar olur. Fakat tabii Ukrayna'yı yem olarak kurgulayanlar hikayeyi böyle anlatmıyor.

 

Bir olayı anlamak istiyorsak doğru soruları sorarak başlamalıyız. Bu içinde bulunduğumuz postmodern karakterli yeniden paylaşım savaşında daha fazla dikkat gerektiren bir durum. Fakat özellikle dünyanın farklı coğrafyalarında olanlar için- çoğu zaman aldırmazlığımızdan olsa gerek- "ya bu meseleden bize ne" diye lafa başlayıp sonra bu yaklaşımın bir çıkmaz olduğunu görünce de yaygın bir klişeyi kendimize soru yapıyoruz. Günümüz örneğinde bu, Rusya Ukrayna'ya saldırır mı? sorusu olarak kendini gösteriyor.

Bu soru neden yanlış? Birincisi emperyalist-otokratik bir güç olan Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmaya ihtiyacı yok da ondan. Çünkü karşımızda Kırım'ı ilhak etmiş, Donbass'ı fiilen kontrol eden, burada yaşayan kişilere pasaport dağıtarak vatandaşı ilan etmiş bir Rusya var. Ayrıca Ukrayna üzerinden gönderdiği doğal gazı istediği zaman kısabilecek ve bırakın sadece Ukraynayı, AB ülkelerini dahi zor duruma sokabilecek avantaja sahip.

Dahası, NATO içindeki Türkiye ve Macaristan sayesinde karşı tarafın elini ayağına dolaştırabiliyor.

AB ülkelerinde çeşitli "siyasal" aktivitelerle buralardaki  yönetimleri şöyle ya da böyle etkileyebilecek güçte.

Askeri teknoloji derseniz, epey tehlikeli düzeyde gelişmiş durumda. Bunun jeostratejik getirileri de oluyor.

Örneğin S-400'lerle Hindistan ve TC üzerinde şimdiden belirli bir düzeyde bağımlılık ilişkisi elde etti. TC ile vaziyet telefon görüşmeleriyle idare edilecek duruma kadar getirilirken, Pazartesi günü Putin-Lavrov-Şoygu üçlüsü Hindistan'a adeta çıkarma yaparak askeri alanda yeni anlaşmalara imza attı.

Bu durum ABD'nin  şekillendirmeye çalıştığı Hint-Pasifik hattını ciddi zaafa uğratabilecek bir gelişme.

Bu hikayede savaşa asıl ihtiyacı olan ABD ve Ukrayna yönetimleri.

SSCB'nin dağılma sürecinin önemli motivasyon kaynaklarından biri Afganistan savaşıydı.

Rusya dünyada coğrafi olarak en büyük ülke. Hali hazırdaki nüfusu yaklaşık 146 milyon olan ülkede, oldukça düşük bir nüfus yoğunluğu var.

Ukrayna gibi bir toprak parçasını fethetmek, kontrol etmeye çalışmak olsa olsa Rusya için intihar olur. Fakat tabii Ukrayna'yı yem olarak kurgulayanlar hikayeyi böyle anlatmıyor. Çünkü savaş bu; gerçekler rahmetli olalı çok oldu, onun yerini propaganda aldı.

Mesela Donbass'ta yaşayanlara, “nasıl bir gelecek istersiniz?” sorusunu yöneltmeyi akıllarından geçirmeyenler, onun yerine "gizli bir istihbarat raporu Rusya'nın 175 bin kişilik askeri güçle Ukrayna'yı işgal etmeyi planladığını yazıyor..." diye manşetler atabiliyorlar. Alıcısı çok olan bu tarz propaganda maalesef sorgulanmıyor.

Bu gizli olan rapor nasıl gizliymiş de siz biliyorsunuz ve niye size sızdırıldı, falan diye sorgulayan yok.

Gerçekte ise olan şu: NATO genişlemeye çalışıyor, Sırbistan, Bosna-Hersek ve Moldova dışında batı da NATO'ya üye olmayan ülke kalmadı. Ukrayna ve Gürcistan da fiilen üye.

İngiltere ve Fransa'nın desteğiyle Çin'e karşı güneyden bir hat oluşturulmaya çalışılırken kuzeyde de TC'nin desteğiyle Rusya'ya karşı militarist kuşak genişletiliyor.

Sırada Azerbaycan ve Ermenistan var. Bu iki hat Yunanistan üzerinde kesişiyor. ABD Girit ve Dedeağaç'tan sonra Larissa'daki üssünü de büyütüyor.

Bu adımların sadece Rusya'daki otokrasiye, ya da göreli olarak TC'deki diktaya karşı olduğunu düşünmek saflık olur.

Bölgede genel olarak militarizmin gelişmesi her şeyden önce özgürlük, eşitlik arayışlarına karşı bir politikadır.

Avrupa dahil bölgenin bütünü için boğucu günler bizi bekliyor. Aslında bu durumun en somut olgusu artan silah satışları. SIPRI'nin son yayınladığı rapor, bütün dünyada ekonomiler salgın nedeniyle gerilerken, dünyanın en büyük 100 silah şirketinin geçen yıl, 2019'a göre yüzde 1,3'lük artışla 531 milyar dolarlık silah satışı yaptığını gösteriyor. Bu satış hacminin yüzde 54'ü Amerikan şirketlerine ait. Listede Çin'den sonra üçüncü ülke ise İngiltere.

Savaşa kimin aç olduğu ve mevcut paylaşım savaşını kazanmak için kimin daha çok savaş isteyebileceği buradan bile belli değil mi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.