Burkaların altındaki devrimci kuvvet

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Afganistan’ın krizli hayatına son vermenin sübjektif etkeni, kirli siyasete bulaşmayan Afganistan kadınlarının örgütlü mücadeleye atılmasıyla sanılandan çok daha kısa zamanda olgunlaşacaktır. 

“Karşımızda son 120 yılda 10 kez isim, 30 kez bayrak değiştirmiş, üç imparatorluğa karşı yüz elli yıldır sürekli savaş halinde olan, 20 ayrı millet, 40 ayrı dil konuşulan, yüzde 70’i hala kırsalda yaşayan, her şeyin Kabil’de olup bittiği, önce Rusya-İngiltere, sonra SSCB-ABD arasında sıkışmış, dış müdahalelerle dengesini kaybetmiş, dünyada hiç bir yere benzemeyen, kimsenin ders çıkaramayacağı, hiç bir yerle kıyaslanamayacak bir ülke var.” 

Bu satırlar, Karar Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur’a ait. 

Yazar Afganistan’ın bu durumunu yaşadığı sorunların nedeni sayıyor olmalıdır. Oysa Afgan halkının kurtuluşu tasvir edilen bu resimde yatıyor. 

Afganistan siyasi tarihi ile Türkiye siyasi tarihi arasında paralellikler ilginçtir. Uzatmadan söylersem, Afganlı siyasi elitler, Osmanlının jön Türkleriyle olduğu gibi Cumhuriyet’in Kemalist yöneticileriyle de yakın ilişki içinde oldular. Onlar da “Batılılaşma” yolunda pek çok adım attılar.

Yani Afganistan sadece Taliban ya da El Kaide demek değil. Laik, hatta bir bakıma Kemalist, daha sonra komünist, ardından Sovyetik, derken Amerikancı-Çinci ve nihayet İslamcı olmak üzere bütün var olan alternatifler bu ülkede yaşandı.  

Sonuç hepsinin iflasıdır. Ortada bütünsel bir millete dayanan “ulus devlet” yok. Ulus yok. Son 120 yılda “devlet”in ismi 10 defa, “bayrağı” ise 30 defa değişmiş. Kapitalist modernite eser miktarda. Halkın yüzde 70’i hala köylerde yaşamakta. 20 ayrı millet, 40 ayrı dil yok edilememiş. Ve “aşiret” dolayısı ile “klan” Afganistan’ın gerçeği. 

Afganistan gerçeğini ne laikler, ne islamcılar değiştiremedi. Kapitalizm yanlıları da Babrak Karmal’ın komünist yönetimini de çare bulamadı. Bu gerçeği dışarıdan Britanya, Sovyetler Birliği ve Amerika değiştirmeye kalktı olmadı.
  
Bu acılı ülke için çözüm ne?

Çözüm gerçekliğin ta kendisinde. 20 ayrı millet ve 40 ayrı dil arasında birinin üstün gelmesi için milyonların boğazlanması gerekir. Çare bulunmazsa iş oraya gidiyor.  

Afganistan PKK önderi Öcalan’ın program ve doktrini açısından eşsiz bir laboratuvar gibidir. 

Devlet yoktur. İyi ki yoktur. Olmayan devletin yerine “devlet olmayan demokratik özerk cumhuriyeti” kurmak, ulus devleti yıkıp yeniyi inşa etmekten kolaydır.

Yirmi millet ve kırk dil halkların çeşitlilik içinde birliği demek olan “demokratik ulus”tan başka bir arada barış içinde yaşamanın mümkün olmadığını gösterir. 

“Gerilik” Afganistan’da kötü olan bir şey değil. Tersine dünyaya örnek olabilecek bir modelin kurulmasının ön koşuludur. Kapitalist modernite Kabil ve bir iki kent dışında Afganistan’ı ele geçirememiştir.

Yüzde yetmiş köyde ve klanlar halinde yaşamaktadır. Ve işin önemli yanı, bunca amansız savaşlara rağmen hala da yaşamaktadır. Demek ki Afganistan klan temelinde komünal toplumu inşa etmek için son derece de elverişlidir. 

Süregiden tarım ve hayvancılık demek, Afganistan topraklarında ekolojik dengenin hala sürüyor olması demektir.  
Afganistan kadınlarına gelince… Erkeklerin laik-İslamcı, kapitalist-komünist, Sovyetçi ve Amerikancı bütün alternatifleri iflas etti. Şu anda toplumda bir tek kadınların kendi öz alternatifleri denenmemiş durumda. Onlar özgür, bağımsız, örgütlü ve bilinçli rollerini henüz oynamadılar. 

Afganistan’ın krizli hayatına son vermenin sübjektif etkeni, kirli siyasete bulaşmayan Afganistan kadınlarının örgütlü mücadeleye atılmasıyla sanılandan çok daha kısa zamanda olgunlaşacaktır. Afganistan kadınları için “kadın özgürlükçü toplum” paradigması onların önüne muazzam bir perspektif açacaktır.  

“Ulus devletin” olmaması, “tek bir ulus hakimiyetinin” gerçekleşmemesi, kapitalist modernitenin hegemonya kazanamaması, aşiret toplumlarının, “klan” yapısının devamı Apocu program için Afganistan’da objektif koşulların var olduğunu bize gösteriyor.  

Şimdi bu objektif koşulların devrimci değişimlere yol açmasının temel meselesi “sübjektif” faktörün oluşmasıdır. Ve Afganistan’da “erkek egemen toplumun” en amansız zorbalığını yaşayan Afganistan kadını, hep birlikte göreceğiz ki, Afganistan devriminde, tıpkı Kürdistan devriminde olduğu gibi öncü rol oynayacaktır. 

Afganistan’da yalnızca “Taliban” heyulasından başka bir şey görmemek, Apocu dünya görüşünden hiçbir şey anlamamış olmaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.