Cami duvarındaki kerih leke 

• Türk devletine Irak topraklarında her türlü işgal ve saldırı imkanı verenler bile “Türk ordusu yaptı” demiş. Irak halkı Türk devletine karşı sokaklara dökülmüş. Babacan “olayların aydınlanmasından” söz ediyor. Üstelik saldırı güpe gündüz “aydınlıkta” yapıldığı halde.

Ordu Zaxo’yu bombalamış, masum insanları katletmiş. 

Türk devleti “ben yapmadım PKK yaptı” diyor. 

Kim diyor? 

Kimin attığını en iyi bilen Savaş Bakanı Akar mı?  

Hayır. 

Dışişleri Bakanı.  

Topçuların başında sanırsın konsolosluk kavasları durmakta.  

Rezilliği anlamış olacak ki, ertesi gün “orduya sorduk” diye geveledi. 

Maskaralık bundan ibaret değil. 

Altılı Masa’nın en “liberter” müdavimi Babacan daha tuhaf bir şey söylüyor: “Türkiye; bu olayın aydınlatılması için Irak makamlarıyla tam bir işbirliğine gitmelidir.” 

Demek ki durum “aydınlık” değil öyle mi?  

Neden?  

HPG’nin “topçu tümenleri” mi var? Top mermileri piknik alanında infilak etmiş, Türk devletine Irak topraklarında her türlü işgal ve saldırı imkanı verenler bile “Türk ordusu yaptı” demiş. Irak halkı Türk devletine karşı sokaklara dökülmüş. Babacan “olayların aydınlanmasından” söz ediyor. Üstelik saldırı güpe gündüz “aydınlıkta” yapıldığı halde. 

Dışişleri’nin “karartmasını” anladık da, Babacan’a ne oluyor?  

Sen necisin? Muhalif değil misin?  

Sen “olayları aydınlatsana”, madem “aydınlansın” istiyorsun, atla uçağa Zaxo’ya git. Bilgi topla. Top mermisinin parçalarını cebine koy. Oradan fırla Hakkari’de konuşlanan topçu birliğini bir “ziyaret” et. Sor bakalım: PKK neden size topçu ateşi açmıyor da, gidip Zaxo’yu topa tutuyor?  

Babacan iktidarı güya eleştiriyor, suçluyor, Erdoğan’ı göndermek istiyor. Sonra da onun “olayları Irak’la birlikte aydınlatmasını” istiyor.  

Aydınlatma işini Erdoğan’a bırakan, iktidarı da ona bırakır.  

Babacan böyle de Kılıçdaroğlu nasıl?  

O da kalkmış Amerikan Temsilciler Meclisi ile uğraşıyor. Bu Meclis Erdoğan’a F16 savaş uçaklarını vermiyormuş. Hani elinde imkan olsa bir koşu Pentagon’a gidecek, sıfır kilometre bir F16 uçağına atladığı gibi Akıncılar üssüne inecek, “ahacık uçağı aldım başkomutanım” diyerek Erdoğan’a ikram edecek.  

Neden? Erdoğan o uçaklarla kimi vuruyor? “Emperyalizmi” mi? Müstevliyi mi?  

Hey Dersimli Kemal “can”, Erdoğan o uçaklarla Dersimliyi vuruyor. Hey Kürtoğlu “kek” Kemal, Erdoğan o uçaklarla Amedli Kürt’ü bombalıyor. Sana ne Temsilciler Meclisinden, savaş uçağından. Muhalifliğini yapsana.  

Bu yazı yazılırken diğerleri konuşmamıştı. Yarın çıkıp “madem Elçiliğimizi taşlayıp, Türk bayrağını yaktılar, Arapların tepesine bomba yağdıralım” derlerse hiç şaşmam. 

Bu muhalefet ne Ermeni soykırımını, ne Pontus soykırımını, ne Dersim, Zilan soykırımını bir gün olsun mahkum etmemiş. Zaxo’ya açılan topçu ateşinin ora halkını “tehcire” mecbur etmek için açıldığını ezbere biliyorlar. Hepsi devlet pulunu diliyle yalayıp zarfa yapıştırmış adamlar ve kadın(lar). “Tehcirin” ise soykırım olduğunu dünyanın neredeyse bütün devletleri ilan etmiş. Soykırım suçu kapsamlıdır. Bir halkı kendi topraklarından zorla, onları bombalayarak, terörize ederek sürmek soykırımdır. İlle insanları fırınlarda yakmak gerekmiyor. Bir topçu atışı ile 9 Arap yurttaşını öldürmek 23’ünü yaralamak size az bir rakam olarak görünebilir. Ama bu bombardımanlar binleri, yüzbinleri kendi topraklarından kaçmaya mecbur ettiği zaman soykırım suçu sübut bulmuş demektir. 
Zaxo bombardımanı da, Efrîn’deki işgal, katliamlar ve göçertmeler de, Akdeniz’den İran sınırına kadar derinliği kırk kilometre, toplamda Belçika büyüklüğündeki bir toprağı “insansızlaştırma” yeltenişi de insanlığın gözü önünde yapılan 21. Yüzyıla özgü soykırımdır… Şöyle; bu göçerttirme tüm Belçikalıları kendi topraklarından sürmeye muadil bir soykırım demektir. Herkes aklını başına almalıdır.

“Uygar” dünya ne yapıyor? Hırsızın yaptığını yapıyor: “Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar hesabı… “Ukrayna’da soykırım diyorlar, Kürdistan’da susma haklarını kullanıyorlar”.  

Ben olsam, hangi Avrupa ülkesinde yaşıyorsam, o ülkenin haritasını dev bir pankart haline getiririm. O haritada Belçika büyüklüğündeki bir kısma Türk bayrağını ve Erdoğan’ın kellesini monte ederim. Sonra derim ki, “ey Fransız halkı, ey Alman halkı, ey İngiliz halkı, ey İtalyan halkı! Türk devleti sizin topraklarınızdan Belçika büyüklüğünde bir toprağı işgal etse ve sizi bu Belçika büyüklüğündeki topraktan topçu ateşiyle, F16 uçaklarıyla, DAİŞ çeteleriyle kovalasa, siz bu işe ne derdiniz?”  

Onların “hadi oradan, böyle bir şey olamaz” diyecekleri kesin, kesin olmasına da, şimdi Rojava ve Başûr Kürdistan’ında Türk devleti Belçika büyüklüğünde bir toprak parçasını işgal etmek ve Belçika büyüklüğündeki bu topraklarda yaşayanları sürmek, o toprak parçasını insansızlaştırmak için yeni bir savaşa hazırlanıyor.  

Zaxo’da masum insanları katleden saldırı, nice benzer saldırı gibi işte bu “yeni soykırımın” işaret fişeğidir. 

Barzani ve ailesi işgalci Türkiye’ye Rojava’da YPG ve YPJ’ye düşmanlık ederek, kendi hüküm sürdüğü topraklarda PKK’ye karşı Türk saldırganlığına suç ortaklığı yaparak, Kürdistan topraklarından Belçika büyüklüğünde bir parçayı Türk devletine peşkeş çekmeye kalkıyor.. Aklı sıra bunlar “geriye kalam Kerkük  Musul, Hewlêr, Süleymaniye bize yeter” diye rüya görüyorlar.  

Gördüğünüz rüya kabusunuz olur. Kürdistan’dan Belçika büyüklüğünde bir toprak koparan Türk devleti ikinci hamlede Başûr’u yutar ve “Misak-ı Milli” hedefine ulaştığı zaman Kürdistan petrolleriyle doldurduğu kadehini müteveffa Barzani’nin anısına kaldırır.  

Kimle kadeh tokuşturur? 

Elbette Biden’la.  

Ne de olsa Türk devleti bir NATO ülkesidir ve Kerkük ve Musul petrolüne sahip olan ve de Başûr’u himayesine alan bir NATO müttefiki her an Şii İran’a yanaşacak olan Şii Irak’la kıyas bile kabul etmez. 

Aklıma geldi: Vaktiyle ABD, 1950’lerde Türkiye’yi CENTO’da Irak, İran ve Pakistan’ı “kontrol” etmekle görevlendirmişti.  

Böyle bir senaryo gerçekleştiğinde yine olur? Ortadoğu NATO’sundan söz edildiğine göre, neden olmasın? 

Sordum ama sanırım böyle olamayacak: Zap savaşında Türk devleti daha şimdiden yenildi ve Zaxo’da Erdoğan her eceli gelen gibi cami duvarına siydi…