Coğrafyanın sanatı

İlham BAKIR yazdı —

İnsanın doğduğu, büyüdüğü, hayata tutunduğu  coğrafya, insanın kişiliğinin, edimlerinin, öfkesinin, sevgisinin, aşık olmasının, ayrılmasının, özlem duymasının, kendini var etme biçimlerinin, kendini anlatma yollarının, yaşamın içinde yürüyüşünün, itiraz ve kabullerinin temel etkileyenlerinden biridir. Elbette bununla, “coğrafya kaderdir” klişesinin anlattığı yer değil varmak istediğim yer. Fakat insan, içine doğduğu veya içinde büyüdüğü coğrafyanın, mekanın bir parçasıdır. Ruhunun da, aklının da, fiziğinin de şekillenmesinde coğrafyadan kopuk ve ilgisiz bir şekillenme düşünmek mümkün değildir. Elbette ki insanın şekil alışının tek belirleyeni değildir coğrafya. Pek çok etken coğrafya ile uzlaşarak yahut çatışarak insanın var olma biçimini yoğuruyor.

Bugün Kürt halkının tutsak düşürülüşünün de büyük direnişçi ve özgürlük arayışçısı oluşunun da Kürdistan coğrafyası ile çok yakından ilişkisi vardır. Ortadoğu’nun merkezinde her türlü ekonomik ve siyasi çıkarların kesiştiği bir noktada oluşu bu muazzam çatışmalı tarihsel serüvenin yaşanmasının yolunu açmıştır. Kürt direnişçiliğinin, özgürlük arayışçılığının, tüm baskı mekanizmalarına karşın çetin bir karşı koyuşun gücünü Kürdistan’ın çetin coğrafyasından almadığını kimse iddia edemez.

Bugün Kürtlerin özgün kültürel var oluşunun ve estetik arayışçılığının da bu gücünü coğrafyadan alarak kendini sürdürebildiğini iddia etmek bir o kadar yanlışlanamaz bir olgudur. Coğrafyadan koptukça, uzaklaştıkça özgünlüğünü yitiren, kapitalist ve sömürgeci kültürün etkisi altına giren, hakikat arayışçılığından, direnişçilikten de uzaklaşan bir Kürt sanatının yaygınlığı da bugün Kürt kültürü ve sanatı adına dile getirilmesi gereken acı bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Elbette Kürtlerin, kendi coğrafyalarından ayrılışı, kopuşu, uzak düşüşü çok büyük oranda kendi iradesiyle gerçekleşmemiştir. Baskılar, katliamlar, sürgünler, sömürgeleştirilmiş ekonomik kaynakların yarattığı yoksullaşma Kürdistan’dan ayrı düşmesinin temel nedenleridir. Son kırk yılda geliştirilen muazzam direniş ve mücadelenin boy verdiği, büyüdüğü coğrafya ne kadar Kürdistan’sa Kürt sanatının boy verdiği, şekil aldığı coğrafya İstanbul olmuştur. Denebilir ki Kürt özgürlük hareketinin doğuşunu gerçekleştirdiği yer Türkiye’nin başkentidir. Evet, bu doğrudur. Doğuş eylemi insanın kendisinin tercihiyle oluşturabildiği bir eylem değildir. Fakat nerde büyüyeceğine insan kendisi karar verir. Ankara’da doğan Kürt özgürlük paradigması büyüme yeri olarak Kürdistan’ı seçmezse başarabilme şansının olmadığını görmüş ve Kürdistan coğrafyası ile birleştirdiği özgürlük ruhunu, fikrini muazzam bir direniş ve var olma biçimine dönüştürebilmiştir.

Ne yazık ki Kürt sanatı için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün değildir. Örgütlü doğuşunu İstanbul’da gerçekleştiren Kürt sanatı bir türlü varlığını güçlü bir şekilde Kürdistan’a taşımayı başaramamıştır. Bugün Kürt sanatının yaşadığı büyük krizin nedeni de budur. Büyük bir özgürlük arayışı ve paradigmasının fikrine, öncülüğüne sahipken ayakların Kürdistan coğrafyasına basmıyor oluşu Kürt sanatını sakat bırakmaktadır. Bu ayak basma meselesini elbette sadece fiziki olarak bir ayak basmak olarak da algılamamak gerekiyor. Zira özgürlük mücadelesinin gelişimi ve sanatsal üretim olanaklarının büyümesi neticesinde pek çok sanatçı Türkiye metropollerinden, Avrupa kentlerinden Kürdistan’a dönmüştür. Ancak ne yazık ki diasporanın özürlü özgürlük fikri, sömürgecilikle malul hale gelmiş sanatsal var olma biçimi Kürdistan’a taşınmıştır. Kürdistan’a fiziksel dönüş Kürt özgürlük paradigması ile buluşan bir mental dönüşe ulaşamamıştır. Kürt sanatçısının bu çatışmalı, çelişkili buluşma biçimi Kürt sanatının derin bir krizine dönüşmüştür.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.