Demokratik ulusal çözümün yolu

Demir ÇELİK yazdı —

  • Devlet aklının toplumu yönetilmeye ikna etme amaçlı kimi yapı ve kurumları öne çıkarıyor olması anlaşılırdır. Bu, diğer yapı ve kurumların meşru olmadığı sonucuna bizi götürmemelidir.

Kürt sorununun uzun aradan sonra bir kez daha Türkiye’de gündemleşmesi önemli olmuştur. Özellikle iki nedenden dolayı sorunun tartışılıyor olması önemli olmaktadır.

İlki 30 Ekim 2014 çöktürme planında murad edilenin gerçekleşmemesi üzerine, devletin bir kısım yapı ve odaklarında, sorunun siyaset zemininde yeniden tartışılması arayışı içinde olduklarını göstermesidir.

İkincisi de, ulus devletin kurucu iradesi ve Kemalist ideolojinin ‘yılmaz’ savunucusu olduğunu her koşulda dillendiren CHP genel başkanı tarafından sorunun çözümü ve çözüm metoduna ilişkin açıklamaları gündemi önemli kılan gelişme olarak görülmelidir.

AKP iktidarı birçok kez çözümü dillendirmiş, göstermelik kimi adımlar atacakmış gibi görünmüşse de, her seferinde beklentiyi ve umudu seçime ve iktidarına kurban etmişti. AKP’nin soruna pragmatist yaklaştığı ve sorunu araçsallaştırdığını bildiği halde, şiddetle karşı çıkan CHP’nin, kendisini alternatif iktidar bloku olarak gördüğü bu süreçte, sorunun siyasi zeminde çözülmesi gerektiğini söylemesi, sorunu daha da önemli kılmaktadır.

Devlet aklının ve ondan beslenen elit siyasal parti ve odakların soruna yaklaşımı dün olduğu gibi bugünde devletin ala çıkarlarına hizmet odaklı olacağını öncelikle akıldan çıkarmamamız gerektiğine inanıyorum.

Öyle söylendiği gibi, Kürt sorunu basit ve sıradan bir sorunda değildir. Her şeyden önce siyasal aktörler, soruna bölgesel ve küresel bir sorun olduğu bilinci ile yaklaşmalıdırlar. 

Sorunun birinci dünya savaşında çözümsüz bırakılmasının bir nedeni biz Kürtlerin parçalı duruşu, kendine göre çözümü esas almış olmamız ise, diğer bir nedeni de Kürdistan’ın uluslararası sömürge bir ülke olmasıdır.

Kürdistan’ın sömürgeleştirilmesi sanayi devrimi ile başlayan bir durum değildir. Binlerce yıllık geçmişinden bu yana birçok devletçi egemenlikçi sistem tarafından sömürgeleştirilen Kürdistan, son bin yılda Türk ve Farsların sömürgesi iken son yüzyılda buna Irak ve Suriye devletleri üzerinden Arap sömürgeci gücü de dahil oldu.

Ortadoğu’nun en yaygın ve örgütlü milliyetçi, cinsiyetçi ve dinci gücü olan Fars, Türk ve Arap egemenlikçi sisteminin işgali ve ilhakı altında olan coğrafyanın kadim halkı Kürtlerin sorunu, bu anlamda sadece bir sorun olarak görülemez. Hele de Azerbaycan, Ermenistan, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile Gürcistan’ıda göz önünde bulundurursak, sekiz devleti direk ilgilendiren bölgesel bir sorundur.

Bölge devletleri ve bölgesel dinamikler ile küresel emperyalizmin ilişkisi yine devlet altı uluslararası şirketlerin yoğun ilişkisini dikkate aldığımızda da, Kürt sorununun uluslararası bir sorun olduğu açıktır. Bu yönü ile ABD, Rusya; Çin ve AB emperyalistlerini ve Nato’yu da ilgilendiren bir sorun konumundadır.

İlhak altındaki coğrafyası ve bu coğrafyaya ait olan on binlerce yıllık tarihi yapım ve yaratım faaliyetlerinden yalıtılarak ele alınacak bir sorun değildir. Bu nedenle Kürt sorunundan anlaşılması gereken; Kürdistan sorunudur, Ortadoğu ve uluslararası bir sorundur. Çok aktörlü, çok bileşenli, girift ve karmaşık sorunlar yumağı haline geldiği için, sorunun askeri çözümü mümkün olamamakta, siyasi ve diplomatik çözümü de zor ve meşakkatli olmaktadır.

Dilsel, kültürel, kimliksel, inançsal, siyasal ve sosyal parametreleri ile birlikte ele alınması gereken Kürdistan Coğrafyası’nın ve Kürt ulusunun statü sorunudur. Bu nedenle herkesi ve her kesimi ilgilendiren tarihsel, bölgesel ve küresel sorundur.

İnkar, imha ve soykırım kıskacında olan biz Kürtlerin çözüm arayışı her yönü ve boyutu ile meşrudur. Devlet aklının toplumu yönetilmeye ikna etme amaçlı kimi yapı ve kurumları öne çıkarıyor olması anlaşılırdır. Bu, diğer yapı ve kurumların meşru olmadığı sonucuna bizi götürmemelidir.

Binlerce yıldır çözümsüzlükte ısrar edenlerin, bir anda ve hemen her şeyi kabul edecekleri yanılgısı içinde de olmamalıyız. Bu hamur daha çok su kaldırır. Bu nedenle çok meşakkatli, sabır ve sebat isteyen bir süreç ile karşı karşıya olduğumuzun bilinci ile hareket etmeliyiz.

‘Kürdistan’a Statü ve Özgür Kimlik’ taleplerini gerçekleştirme mücadelesi içinde olanların eş güdümüne ve koordinasyonuna ihtiyaç vardır. Devletin ‘meşru’ gördükleri ile siyasal zeminde yan yana gelmenin arayışı içinde olacağı bu süreci bilinçli, örgütlü ve günün ihtiyaçlarına göre yeniden örmemiz ve örgütlememiz gerekiyor.

Siyasal, sosyal, kültürel, dilsel ve inançsal taleplerimizi nitelikli diplomasi faaliyetleri ile dünya kamuoyuna ve uluslararası meşru kurumlara taşımalı ve tartışmalıyız.

Demokratik Konfederalist sistem ekseninde Demokratik Özerklik’in ne denli rasyonel çözüm yolu olduğunu anlatmanın zamanıdır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.