Ekim ayına salimen çıkabilecek miyiz?
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- CHP'yle "it dalaşından" vazgeçin, "terörsüz Türkiye, sıfır silah" oyalamacasından çıkın, bizden olmasa da Bahçeli'den bir nebze feyz alın. Ekim ayına sağ salim çıkabilmek için...
- Er ya da geç anlaşmak zorundalar. Üçüncü Dünya Savaşı’nın Ortadoğu'da meydana getirdiği yeni dengeler bunu kaçınılmaz kılıyor. Ya tüm Kürdistan'la anlaşacaklar ya da işin içine İsrail ve İran karışacak. Öyle olunca Türkiye'nin içi, dışı birbirine girecek.
Troller midir, tırşıkçı veya gerçek unsurlar mıdır, bilmiyorum, oturdukları yıkılası hanelerinden "Öcalan Kürdistan'ı sattı" korosunun bet seslerine bakıyor, bakıyor, öfkelenmek şöyle dursun gülmekten öleyazıyorum. Hele Erdoğan'ın "biz üç parti yürüyoruz, İmralı’da yardım ediyor" demesi yok mu, bayılıyorum.
Şu hale bir de siz bakın: Türk siyasi tarihinde görülmemiş bir siyasi trafik almış başını gidiyor. Belli ki yol uzun ve "terörsüz Türkiye" duble yollarında trafik yoğunluğu var. Her an bir kaza olabilir. Allah muhafaza!
MİT Başkanı iki gündür önüne gelenin kapısını çalıyor. Bahçeliyle görüşüyor, dönüp DEM Parti’yle konuşuyor, oradan çıkıyor, İyi’siydi, kötüsüydü ne varsa ziyaret üstüne ziyaret yapıyor. Hele TBMM Başkanı Kurtulmuş yok mu? Tam Meclis Komisyonu’nu ilan edecek, bir bakıyoruz TSK'nin bütün kuvvet komutanlarıyla halvet olmuş. "Nezaket ziyaretiymiş", siz onu milletin külahına anlatın. Hoop, TBMM tatile çıkıyor. Ya gölgelerin adamı Fidan? Durup durup önüne gelene tehdit savurmakta, "ya sıfır silah ya da sıfır çözüm" demekten çenesi yoruldu.
Kürdistan'ı Başkan'dan "satın alanların" hali var mı şu saydıklarımın?
Böyle bir trafik en büyük hükümet krizlerinde bile görülmemiştir. Neredeyse bir yılı dolduracak olan adı konmamış süreç boyunca kapalı kapılar ardında bu müzakerelerde kim kiminle ne konuşuyor, kim kimi neye ikna etmeye çalışıyor, bilen var mı?
Ama Başkan Apo'nun ne dediği belli. Hatta O'nun hevalleriyle yaptığı konuşmalar bile "iyi saatte olsunlar" tarafından medyaya sızdırılıyor. İmralı şeffaf, devlet, iktidar ve sistem içi partilerin koridorları mı, yedi kat yerin altındaki mahzenleri mi desem, zifiri karanlık. Bu nedir? "Terörsüz Türkiye" diye başlatılan süreç, Başkan Apo tarafından "Barış ve Demokratik Toplum" sürecine dönüştürüldüğünden, PKK 12. Kongre’sini yaptığından, ne düşündüğünü koskocaman bir metinle duyurduğundan ve Bese Hozat'ın öncülüğünde 30 gerilla silahlarını yaktığından, hele milyonlar Newroz alanlarında yekvucut olup, gerillasıyla halkıyla tüm Kürdistan, sırf Bakur değil, Başûr, Rojhilat, Rojava Başkan Apo'nun etrafında birleştiğinden beri, eller ayaklar tutuşmuş, devletle iktidar, MHP'yle AKP, CHP'yle İyi Parti, Halk TV ile Sözcü TV, Ulusalcı kanalların eli değnekli, değneksiz "uzmanları" Cumhuriyet gazetesinin "ser muharririyle" iki arada bir derede kalanları kah masa altından, kah açıktan açığa tekmeleşmekte.
İmralı, Kandil, DEM Parti, Özgür Medya sakin. Sosyalistlerimizin bazıları huzursuz olsa da, o kadar kusur kadı kızında da olur diyelim.
Sanırım memleketin siyasi manzarası çok net.
O halde çözüm sürecinin geleceği nedir?
Henüz belirsizdir. Yukarıdan beri saydıklarımız "terörsüz Türkiye'den" "Barış ve Demokratik Toplum" sürecine geçme hususunda henüz anlaşmış olmaktan uzaklar. Trafik kargaşasının nedeni bu. Ama er ya da geç anlaşmak zorundalar. Üçüncü Dünya Savaşı’nın Ortadoğu'da meydana getirdiği yeni dengeler bunu kaçınılmaz kılıyor. Ya tüm Kürdistan'la anlaşacaklar ya da işin içine İsrail ve İran karışacak. Öyle olunca Türkiye'nin içi, dışı birbirine girecek. Şu sıralar nasıl Türkiye'de herkes birbirinin kapısını çalıyorsa, birbirinin kanını dökmeye hazır olanlar da gerillanın kapılarını çalmakta.
Aman dikkat! TBMM tatilde. Ekim ayına kadar Komisyon kurulsa bile havanda su dövülecek. Başkan uyarıyor: "Norm dışı devlet" pusuda, savaşan devletler fırsat kolluyor.
CHP'yle "it dalaşından" vazgeçin, "terörsüz Türkiye, sıfır silah" oyalamacasından çıkın, bizden olmasa da Bahçeli'den bir nebze feyz alın.
Ekim ayına sağ salim çıkabilmek için...
