En kötüsünü yazdım ki anlasınlar 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Nükleer küresel güçlerden hangisine yaslanırsa yaslansın, Erdoğan yönetimi altında Türkiye, bu defa “son Türk olmayan” topraklarından da olur.
  • İktidarın “Kürtleri öldürme izni için” bir ABD kapısında, bir Rusya kapısında “bana bir Kürt’ün ölüsünü ver, sana Türkiye’yi vereyim” diyerek yaptığı ahlaksız dilenciliğe karşı sesinizi yükseltin.


Erdoğan’ın Putin’le Soçi’de yaptığı dört saatlik gizli toplantı, tahmin edildiği gibi Batılı devletlerin tepkisini çekti. 

Tepkinin sebebi elbette Türk devletinin Rusya’dan Rojava’ya saldırı izni alma gayreti değildi. Türk devletinin saldırı izni karşılığında yaptırımları etkisiz hale getirmesi için Rusya’ya vereceği imkanlar Batıyı “endişelendirdi.” 

Nitekim Financial Times’ta geçtiğimiz gün şöyle bir haber yer aldı: 

“ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, Haziran ayında Türk yetkililer ve İstanbullu bankacılarla bir araya gelerek onları yasa dışı Rus parasının kanalı haline gelmemeleri konusunda uyarmıştı. Üst düzey bir batılı yetkili, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’ya verdiği taahhütleri yerine getirmesi halinde ülkelerin şirketlerini ve bankalarını Türkiye’den çekilmeye çağırabileceklerini öne sürdü.” 

“Haberde, Washington’ın Rusya’nın yaptırımlardan kaçmasına yardımcı olan ülkeleri, ABD’nin yasal yargı yetkisinin ötesindeki ihlalleri hedef alan “ikincil yaptırımlarla” vuracağı konusunda defalarca uyardığı hatırlatıldı.” 

Şimdi Altılı Masa müdavimlerine soralım: Bu işlere ne diyorsunuz? Soçi’de Kürt halkının kanı pahasına yapılan pazarlığa karşı tutumunuz ne? 

Sorumuz haklıdır, çünkü bu pazarlığın sonuç verdiğinde (bu henüz kesin değil) yalnız Rojava halkı bir kere daha kanlı bir savaşa mecbur kalmayacak ama Erdoğan’ın iktidarını yıkılmaktan kurtarmak için girişeceği bu savaşın sonunda, Rusya’nın yaptırımları etkisiz kılmasına yardım ettiği için Türkiye halkı sonu belirsiz bir tünele girmiş olacak. 

Madrid’de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine “bana Kürtleri öldürmek için yardım ederseniz ‘evet’ derim” diyorsun. “Kürtleri öldürmek için” NATO’yla birlikte Rusya’ya ve Çin’e karşı fiilen değilse de resmen savaş ilanına imza atıyorsun. Sonra bakıyorsun ki Rojava’ya saldırı iznini NATO’dan alamadın, bu defa Soçi’de “sana yaptırımları delmen için kapılarımı açarım, sen de bana Kürtleri öldürme izni ver” diyorsun. 

Altılı Masa’ya tekrar dönelim: Baylar ve Bayanlar, eğer NATO Başkanınıza “Kürtleri öldürme izni” verseydi bunun sonucunun ne olacağını lütfen düşünün. Bu olmazsa Rusya’nın “Kürtleri öldürme izni” verdiğini farz edin ve bunun yaratacağı sonucu kafanızda evirip çevirip anlamaya çalışın. 

Siz anlamaya çalışa durun, ben okurlarımıza bu iki izinden birinin gerçekleşmesi durumunda ne olacağını anlatmaya çalışayım. 
Erdoğan-Bahçeli tayfası “Kürtleri öldürme” iznini NATO’dan koparttığı zaman, bu iznin karşılığında NATO’ya, öyle general filan olarak değil, uzatmalı başçavuş olarak asker yazılır. Üçüncü Dünya Savaşının bu aşamasında Rusya ve Çin’e, en önce de İran’a karşı Batı adına ilk “feda edilecek” asker olarak kullanılır. Tıpkı Kore’ye gönderilen tugayın, ABD askerinin çekilmesi için Kunuri’de ön safa sürülmesi gibi. 

Tersi olursa ne olur? Anlatmaya bile korkarım. Şöyle: Türk devleti Rusya’ya, Çin’e, İran’a karşı kullanıldıktan sonra, eğer hala ayakta kalabilirse, bu defa Batı savaş sonrasında Rusya’ya, Çin’e, İran’a karşı Marshall plan, Truman doktrini gibi planlarla destek verir.

Halk perişan olsa da sermaye yeniden palazlanır. Ama Putin’den “Kürtleri öldürme” izni aldıktan sonra başına gelecekler öyle olmaz. Türkiye Rusya ve Çin’le birlikte Batıyla sürtüşmeye girdikten bir gün sonra, tek mermi atmadan çöker. Batıya bağımlı ekonomisi çökmüş, kaosa yuvarlanmış, Kürt halkıyla gırtlak gırtlağa gelmiş Türkiye’ye ne Çin ne de Rusya zırnık koklatmaz. Belki Çin’de şöyle bir söz bile vardır: “Ölmek üzere olana ilaç verme, yaşayanı doyur.”

Yukarıda yaptığım alıntı Altılı Masa’ya bu ihtimali yeter açıklıkta sanırım anlatmış olmalıdır. 

"Kürt’ü öldürmek için” Erdoğan-Bahçeli Türkiye’yi öldürme yolunda yürüyor. Altılı Masa bu gidişe ne diyor? 

Siz “iktidar Türkiye’yi yönetemiyor” diyorsunuz; dünya alt üst olurken, bu fırtınalı okyanusta Erdoğan-Bahçeli ikilisinin Türk takasının dümeninde ne hallere düşeceğini göremiyor musunuz? 

Bu soruyu boşuna sormuyorum. Çünkü biliyorum ki, Altılı Masa karşımızda duran enkazın altına elini sokmaktan korkuyor, o nedenle TBMM’de Erdoğan’ı azınlığa düşürmek, buna karşılık onu birkaç yıllığına başkanlık koltuğuna oturtmak kurnazlığına sapmaya hazırlanıyor. Ama bu birkaç yıl Türkiye’nin kaderini tayin edecekmiş, umurlarında bile değil. 

İster NATO saflarında, ister karşı saflarda demir atsın, Erdoğan elindeki sınırsız yetkilerle Altılı Masa’yı dağıtır, “parlamentolu, muhalefetli faşizmden”, “parlamentosuz, muhalefetsiz faşizme” öyle bir adım atar ki, eğer NATO safındaysa NATO’nun, Rusya safındaysa Rusya’nın desteğini, birkaç yıllığına da olsa cebine koyuverir. 

İyi de bütün bu ihtimaller “Kürt’ü öldürmek için” izin peşinde koşmanın sonuçları olarak aklımıza geliyor. Elbette biz Kürt’ün “izinle” öldürülemeyeceğini yarım yüzyıllık tecrübeyle biliyoruz. Ama siz de bin küsur yıllık devlet tecrübenizle “devletinizin” hepten ölmese bile ölmekten beter hale geldiğini biliyorsunuz. Viyana önlerinden bir ara Sevr ile “Engürü-Çengürü” haline geldiğinizi hala unutamıyorsunuz. 

Benden size nasihat: Nükleer küresel güçlerden hangisine yaslanırsa yaslansın, Erdoğan yönetimi altında Türkiye, bu defa “son Türk olmayan” topraklarından da olur; “Kürt’ü öldürme izni” peşinde koşan bir iktidar altında, eğer bu cinayet önlenemezse, Kürt halkı “Türkiye’ye ortak vatan” demekten vaz geçer. 

Bu devrimci demokrat Türkler açısından Türkiye’nin Demokratik Cumhuriyet olarak yeniden inşa edilme imkanını uzun bir süre kaybetmek olur. Çünkü Kürtsüz Türk devleti demokratikleşemez. 

Sizin açınızdan ise “korktuğunuzun başınıza gelmesi” demektir. Kürt halkının önünde birden çok alternatif var.Siz razıysanız sizinle özgürce yaşayacak, bu kafayla giderseniz er geç sizsiz de yaşayacak. 

O halde konuşun: İktidarın “Kürtleri öldürme izni için” bir ABD kapısında, bir Rusya kapısında “bana bir Kürt’ün ölüsünü ver, sana Türkiye’yi vereyim” diyerek yaptığı ahlaksız dilenciliğe karşı sesinizi yükseltin. 

Seçime iktidar için giderken, altınızdaki Türkiye’den olabilirsiniz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.