Erdoğan sonrasına hazırlık: Fidan

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Yeni devlet senaryosunun işareti de ortaya çıkmış oldu. Fidan cebindeki muazzam “arşivle” ve şu ana kadar derin devlet içinde kurduğu ilişkilerle Erdoğan sonrasına hazırlanacak. Onun Erdoğan’dan farklı olan yanı henüz “Fidancı” bir seçmen tabanına sahip olmaması. Bu zayıflığın dışında Fidan Erdoğan’ı suya götürür susuz getirir.

Devlet dediğimiz aygıt artık çok parçalı. Çok parçalı ama şu anda duruma hakim olan bir kesim var. TSK’nın ve MİT’in zirvesindeki grup.

Bunların Erdoğan sonrasına yaptıkları hazırlıklardan ilki çöktü. Millet İttifakı’nı dağıtmak, Erdoğan’ı bir-iki yılığına başkanlıkta tutmak, ilk erken seçimde, Altılı Masa’dan ayrılarak ister Kılıçdaroğlu kazansın, ister Erdoğan kazansın muhalefete geçecek olan Akşener’i devletin başına geçirmek, hem İyi Parti tabanının beklenmeyen tepkisi, hem de muhtemelen devlet içindeki bir kesimin destek vermemesi yüzünden başarısızlığa uğradı. Akşener yıprandı. Artık onunla ilgili hesaplar zayıfladı. “Seçimli faşizmin” en güçlü adayı yara aldı. 

Çakma darbenin yıldızı Hürriyet yazarı Hande Fırat, geçtiğimiz gün yayınladığı kulis haberinde Erdoğan’ın başkanlığı yeniden kazandığı takdirde Hakan Fidan’ı Cumhurbaşkanı yardımcılığına getireceğini yazdı.

Böylece yeni devlet senaryosunun işareti de ortaya çıkmış oldu. Fidan cebindeki muazzam “arşivle” ve şu ana kadar derin devlet içinde kurduğu ilişkilerle Erdoğan sonrasına hazırlanacak. 

Onun Erdoğan’dan farklı olan yanı henüz “Fidancı” bir seçmen tabanına sahip olmaması. Bu zayıflığın dışında Fidan Erdoğan’ı suya götürür susuz getirir. Seçimsiz faşizm için biçilmiş kaftandır. 

Bu arada Akar’ı da unutmak olmaz. Ancak şimdilik Akar’ın bu devlet senaryosunda nasıl bir yer alacağını bilmiyoruz. Yakında nasılsa ortaya çıkar. Bildiğimiz şu; Akar, Fidan’ın suç ortağıdır. 15 Temmuz çakma darbesini birlikte düzenlediler.  

O halde devlete egemen kesimin seçimlere de müdahale ederek Erdoğan’ı birkaç yıl daha başkanlık koltuğuna oturtması ve Fidan’ı da onun yerine hazırlaması, ve “seçimsiz faşizm” tehlikesi önlenmek isteniyorsa, bu ikilinin 15 Temmuz darbesindeki rolünün yeniden gündeme getirilmesi şarttır. 

Aynı zamanda “çözüm sürecine” karşı bu ikilinin yıkıcı rolleri de gündeme alınmalıdır.Kürt halkına karşı işledikleri kanlı suçların hesabını sormak muhalefetin gündeminde olmalıdır. 

Ve nihayet Arap baharını fırsat bilerek önce ABD’yle birlikte, ardından da DAİŞ’le birlikte Türkiye’yi yıkıma sürükleyen “üçüncü dünya savaşına” sürüklemelerinin de hesabını sormak gündemin başındaki yeri almalıdır. 

Eğer muhalefet bugün olduğu gibi Cemaati, PKK’yi ve YPG-YPJ’yi “terörist” örgütler olarak karşısına alırsa, bunu yapanlar Akar-Fidan ikilisinin, dolayısı ile devlete şu anda egemen olan ve mafyayla iç içe geçmiş olan fraksiyonun peşine takılır. 

Çok açık: Eğer Cemaat ve PKK terörist iseler, hiç kimse bu “terörist sayılanlarla” Akar ve Fidan’ın fevkinde mücadele edemez. Artık Erdoğan çaptan düşmüştür, savaş siyasetini sürdürecek mecali kalmamıştır. Bu ikili ise hala “istim üstündedir.” Çakma darbeye, “PKK’yi çöktürme planı” gereği işlenen suçlara ve Suriye-Irak topraklarının işgaline açıkça karşı çıkmayan muhalefet devletin bu ikiliyi “devlet alternatifi” haline getirmesine, bu amaçla seçimleri zorla kazanma yeltenişlerine karşı koyamaz. 

Basitçe anlatayım: Kılıçdaroğlu ile Fidan’ın bir TV kanalında karşı karşıya geldiğini farzedelim. Kılıçdaroğlu iktidara geldikleri zaman “güçlendirilmiş parlamenter rejim, kuvvetler ayrılığı, liyakat, beşli çete vs. hakkında konuştuktan sonra Fidan şöyle dese: “Evet, devletimiz büyük bir krizle yüz yüzedir, krizin sebebi Cumhurbaşkanlığı sistemi değil, FETÖ, PKK ve YPG-YPJ’dir. Bunlarla savaş halindeyiz, ve biz FETÖ’yü, PKK’yi ve YPG-YPJ’yi yok ederek krizin üstesinden geleceğiz, bunun için başkanlık rejimine ihtiyacımız var, onları tasfiye edelim, sonra parlamenter rejime geçeriz; ama bunlar yok edilmeden parlamenter rejime geçmek devleti çökertir, Kemalist başkanlık rejimi Kürt isyanlarını bastırmıştı. Ama ne Demirel’in, ne Özal’ın, ne Ecevit’in parlamenter rejimi bunu yapamadı. FETÖ’yü ancak başkanlık rejimine geçerek tasfiye ettik, PKK’yi anayasayı rafa kaldırıp, her türlü yöntemle, kimyasal silahtan suikastlere kadar ve devletin tüm ekonomik imkanlarını harcayarak tasfiye etmek üzereyiz, Rojava’nın nice bölgelerini işgal ettik. Sizin güçlendirilmiş parlamenter rejiminiz bu güçler karşısında yenilmeye mahkumdur.” 

Kılıçdaroğlu, “ama bu saydıklarınız terörist örgütler değil, onlarla bizim aramızda da büyük ayrılıklar var, ancak krizi bu örgütlerle diyalogla ve onlara karşı yapılmış haksızlıkları gidererek ve üniter devleti koruyarak aşacağız” demedikçe ve Cemaat’e, PKK’ye ve YPG-YPJ’ye o da “terörist” dediği sürece, Fidan’a karşı tek kelime bile edemez. 

Ve eğer Kılıçdaroğlu “biz sizden daha başarıyla bu terör örgütleriyle savaşacağız, Kandil’i yerle bir edeceğiz” derse, Fidan ona “o halde gelin bir devlet koalisyonunda güçlerimizi birleştirelim, bu terör örgütlerini yok edelim, sonra aramızdaki sorunları çözelim” diyecektir ve Kılıçdaroğlu o anda “bir bölen” olacaktır. Hemde “teröristlere” karşı güçleri bölmüş “bir bölen.” Ya da tekrar “Yenikapı”ya gidecektir. 

Bu açmazdan kurtulmanın tek yolu, Kılıçdaroğlu’nun ''Cemaat de PKK de, YPG-YPJ de terör örgütü değildir, hepsine karşıyız, ancak onlarla demokratik, legal, parlamenter ve barışçı yöntemlerle, onlar da bu yöntemleri benimserse, mücadele edeceğiz” demesidir. 

Bunları demediği durumda, Fidan-Akar ikilisiyle ilgili devlet projesine itirazı son derecede zayıf olur. 

Bu projeyi önlemek, Akar-Fidan ikilisinin kendi ordusuna ve devletine karşı darbe suçu, Kurdistan’ın bütün parçalarına karşı savaş suçu işlediğini ve Erdoğan’la birlikte bu suçlara bulaşmış olanların yargılanacağını şimdiden ilan etmektir. 

Fidan’ın Cumhurbaşkanı yardımcısı yapılacağına dair haberler, devlet içindeki çelişkileri şiddetle aşma ve rejimin seçimi zorla kazanma niyetini gösteren büyük bir işarettir. Önümüzdeki iki ay hem devlet içinde, hem de tüm muhalefete karşı keskin çatışma ve operasyonlarla, halk direnişlerine şahit olacaktır.  

(Bitirirken bir yanlış anlamayı önlemek için şunu vurgulamalıyım: Cemaat tasfiye edildiği güne kadar Sünni-Alevi, Ezidi ve Hıristiyan Kürt halkına karşı devletin işlediği bütün suçların ortağı oldu. Bu hareketin “terörist” olmadığını söylemek, onun “günahsız” bir örgüt olduğu anlamına asla gelmez.)

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.