Faşist dikta nasıl yıkılır? Kolay yoldan yıkılmaz
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- AKP’nin oy kaybına bakarak “seçim zaferi” ummak büyük hata olur. Şimdi bakılması gereken devlet aygıtıdır. Faşist diktatörlük seçimle devrilemez. Faşizm halk kitlelerinin ittifakı ve mücadelesiyle yıkılabilir.
HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, geçtiğimiz günlerde “seçim güvenliği ittifakı” önerisinde bulundu. Artı TV’de de bu öneri hararetle savunulmaya başlandı.
Bu öneri öyle görünüyor ki, CHP ve İyi Parti ile bugünkü aşamada bir “seçim ittifakının” gerçekçi olmadığına dair haklı bir saptamaya dayanıyor. Aynı zamanda CHP ve İyi Parti’yi HDP ile “teknik-politik” temelde, yani “seçim güvenliği” amacıyla ittifaka çekmeyi amaçlıyor.
Eğer gerçekleşirse bu öneri HDP’yi tecrit etmek ve muhalefetin tümünü bu yolla zayıflatmak isteyen faşist rejimin oyununu kısmen bozar. Bu açıdan öneriyi yerinde buluyorum.
Ancak bu önerinin abartılması ve faşist rejimi alaşağı etmenin “tutulacak ana halkası” gibi görülmesi yanlış olur.
Çünkü sistem partileriyle “seçim güvenliği ittifakı” faşist devlet aygıtına dayanılarak yapılacak bir seçimin güvenliğini sağlayamaz. “Avukat ordusuyla”, sandık müşahitleriyle, bilgisayar programlarıyla, uluslararası gözlemcilerle Soylu’nun polisini bırakalım, AKP’nin milislerine bile karşı konamaz. Bu öneriyi yapanlar, her halde sistem partileriyle ittifak yaparak halkın “öz savunma gücüne” dayalı devrimci önlemler alınacağını kast etmiş olamazlar.
Özetle faşist diktatörlük seçimle devrilemez.
AKP’nin oy kaybına bakarak “seçim zaferi” ummak büyük hata olur. Şimdi bakılması gereken devlet aygıtıdır. Bu aygıt Cemaatten ve Batı yanlılarından arındırıldığı gibi, nispeten CHP’ye yakın “ulusalcı-Avrasyacılardan” bile arındırıldı. Muhalefetin karşısında AKP-MHP yok, faşist-dinci devlet var. Devletin silahlı gücü, polisi, yargısı, istihbarat örgütü ve propaganda aygıtı hiç değilse kısmen tarafsızlaştırılmadıkça, faşizm koşullarında HDP de dahil, hiçbir muhalif parti seçimi kazanamaz.
Her şeye rağmen partiler arasında “seçim güvenliği için ittifak” amacıyla diyalog yararlıdır.
Ancak “Seçim ittifakı” da, “seçim güvenliği ittifakı” da, tüm iyi niyetlere rağmen, faşizm koşullarında seçimi kazanmanın mümkün olduğu varsayımından hareket ettiği izlenimi uyandırdığı için yanıltıcıdır. Daha önemlisi bu öneriler sistem partileriyle “yukarıdan anlaşmaları” gerektirdiğinden, halk kitlelerinin rolünü gözden kaçırmaya yol açabilir. “Yukarıdan” ittifaklar “heyetlerin” işidir, heyetlerin katıldığı toplantıların işidir. Oysa faşizm halk kitlelerinin ittifakı ve mücadelesiyle yıkılabilir.
Tek çözüm, seçmenlerin destekledikleri partileri Meclisten çekilmeye zorlamasıdır.
Kitleler arasında çalışalım. Özellikle o kitleleri kapı kapı dolaşarak kendi partilerine “Meclisten çekilin, önümüze düşün, kitlesel kampanyalarla Erdoğan’ı istifaya zorlayalım, Erdoğansız erken seçimle demokrasiyi kuralım” diyerek baskı yapmaya çağıralım. Bu partilerin taraftarlarına “partiniz mecliste kalarak faşist rejime meşruiyet kazandırıyor, kurbanlık koyunlar gibi kasabın yapacağı seçimleri bekleyerek sizi oyalıyor” diyelim.
Korona katliamına, işsizliğe, kadın cinayetlerine, esnaf iflaslarına, politik baskılara, yolsuzluklara karşı yereldeki mücadele taleplerini “meclisten çekilin, Erdoğan istifa, Erdoğansız erken seçim” hedefine bağlayalım.
Bu çalışmayı yaparken, bir yandan da “Erdoğansız” olsa da, yapılacak seçimin “güvenliğini” yerelde bu partilerin tabanlarıyla işbirliği ile gerçekleştirmeye de çalışalım. Bu mücedele sistem partilerini konuyu tartışmaya zorlar, bu tartışmanın kendisi bile rejimin dengesini bozar.
Tabanın zorlamasıyla muhalefet, en uygun zamanda meclisten çekildiği gün, rejim meşruiyet krizine girer, ayakta kalmasına yol açan ABD ve AB desteklerini kaybeder. Devlet aygıtı böyle bir krize bütünlüğünü koruyarak direnemez. Böyle bir durumda bu mücadele ya radikal demokrasiye yolu açar, bu olmazsa, radikal demokrasi mücadelesinin yan ürünü olarak Türkiye reform yoluna koyulur. Bunu yapmazsak, az sonra faşist rejim Rusya ve Çin’e karşı Erdoğan iktidarını destekleme karşılığında ya NATO’ya sığınır ya da Rusya’ya teslim olur ve bunlardan birinin desteğini alır. Tarihi fırsat kaçar.
Sistem partileri meclisten çekilirsek, kriz tehlikeli şekilde büyür diye korkuyor. Onlarca yıl kriz altında sürünmemenin yolu, birkaç aylık demokratik krizi göze almaktan geçiyor. “Çivi çiviyi söker, kriz de krizi çözer.”
Son söz:
HDP’nin bileşenlerinden biri olan Legal Kürt özgürlük hareketi, HDP’nin meclisteki konumunu savunuyor ve Kürdistan’da zaten mücadele ediyor. Onun “tüm muhalefetle birlikte meclisten çekilmeyi” gündemine almaması anlaşılır bir şeydir. Ama HDP’nin komünist, sosyalist, ekolojist,, feminist bileşenleri, ve Türkmen Alevi örgütleri, HDP dışındaki tüm devrimciler kendi örgütleri adına “meclisten çekilin, Erdoğan istifa, Erdoğansız erken seçim” sloganıyla sistem partilerinin tabanlarını ayağa kaldırabilir. Onların “oylarına” bakmayalım, tarihsel tecrübelerine, mücadele azimlerine, pek çoğunun devrimci geleneklerine bakalım.
HDP’nin onursal başkanı olarak Kürkçü makul bir öneri yaptı; şimdi sıra Dev-Genç Başkanı olarak Kürkçü’dedir.
Bana sorarsanız, Batı’da asıl görev onlara düşüyor.