HDP’nin belgesi ne anlama geliyor

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Belgenin önemi, atılacak “ilk adımı” “birlikte atma” önerisi olmasındadır ve öneriler tutarlı ve tutarsız tüm anti-faşist güçlerin ortak paydası mantığı ile formüle edilmiştir.

HDP legal ve parlamenter bir parti.  

Ve bu parti Türkiye’ye özgü faşist diktatörlük koşullarında varlığını sürdürüyor. Ne pahasına? Çok büyük bedeller pahasına.  

Buradan hareketle esas olan, alkışlanması gereken, hatta hayret edilmesi gereken bu partinin “ne dediği”, “ne yaptığı”, “ne yapacağı” değil, faşist rejime rağmen ayakta kalabilmesidir.

Üstelik sadece “ayakta da kalmıyor.” On bini aşkın üyesi hapisteyken, bütün kazanılmış belediyeleri elinden alınmışken, vekilleri, eşbaşkanları, belediye eşbaşkanları, il, ilçe yöneticileri sürekli tutuklanıyorken oylarını arttırıyor.

Biraz mübalağa gibi görünse de,  yüzde yirmi, hatta yüzde otuz oydan bile bahsedenler var. Sorun sayılarda değil, kesin olan şu: Faşist diktatörlük şartlarında HDP’nin oyları artıyor. 

O halde demokratik siyaset açısından temel mesele nedir? 

Elbette HDP diktatörlüğün “seçimle” yıkılmasında kilit partidir. Zaten o nedenle rejim, HDP’yi bu kilit rolü oynayamasın diye baskı altına alıyor ve tasfiye etmeye çalışıyor. 

Böyle olmakla birlikte, diktatörlüğün çöküşe gittiği koşullarda temel mesele, faşizm sonrasında inşa edilecek siyasi yapıda HDP’nin rol oynayabilmesi için onu “korumak”… Çünkü HDP’nin Erdoğan sonrasında rol oynaması, sistem partilerinin “restorasyon” planını aşmak için en büyük imkandır.

Bir kere daha “başa dönmeyi”, darbeleri, diktatörlükleri bağrından yaratan, sömürüyü, sömürgeciliği süreklileştiren “vesayetçi, biçimsel parlamenter” rejime dönüşü önleyecek ve Türkiye’de “demokratik cumhuriyeti” inşa edecek gelişme HDP’nin varlığına bağlıdır. HDP’yi korumak Türkiye’nin geleceğini kurtarmak demek. 

Ancak, faşist diktatörlük her ne kadar sona doğru sürükleniyor olsa da, o henüz iktidardadır. Yargısı, polisi, ordusu, milisi, kontrgerillası, silahlanan AKP gençliği, SADAT’ı ile demokrasi güçlerini hala tehdit etmektedir. Seçim imkanını bir anda ortadan kaldırabilecek her türlü provokasyonu yapabilecek MİT gibi bir kuruma sahiptir. Ve bunların yaratacağı kanlı bir kaos ortamına ne sistem partileri ve ne de HDP karşı koyabilir.

Böyle bir tehlikeye karşı koyabilecek olan güç, faşist dikta koşullarında gizlilikte çalışan ve faşizmin güçlerine karşı silahlı mücadeleyi yürüten güçlerdir, PKK ve onunla ittifak kuranlardır. 

Herkesin bildiği bu gerçeği, HDP’nin geçtiğimiz gün açıklanan “tutum belgesini” bence doğru yorumlamak için tekrar etmeyi gerekli gördüm. 

Bu belge anti-faşist mücadelenin “legal ve parlamenter” biçim ve yöntemine ait bir belgedir. Anti-faşist mücadelenin bütünsel stratejisini ve politik hedeflerini elbette kapsamamaktadır. Belgede de dendiği gibi, esas olarak içinde bulunduğumuz “geçiş döneminin” taktik planıdır. Belgenin kapsamı da, seçtiği terminoloji de, kullandığı üslup da bu taktiğe uygundur.  

“Taktik” denince kimileri “uyduruk” bir şeyden söz edildiğini sanmakta. Taktik eğer doğru ise, en az strateji kadar önemlidir. “İlk adım taktik, son adım strateji” ise, şöyle denebilir: “İlk adımı atmadan son adımı atamazsın.” 

HDP’nin belgesi anti-faşist mücadelenin “illegal ve silahlı” belirleyici kesimini kapsamamakla birlikte, “barışçı ve barışçı olmayan” bütünsel mücadele bakımından “ilk adım” belgesi olarak değerlendirilebilir. O nedenle bu belgenin sınırlı bir belge olması doğaldır. Belgenin önemi, atılacak “ilk adımı” “birlikte atma” önerisi olmasındadır ve öneriler tutarlı ve tutarsız tüm anti-faşist güçlerin ortak paydası mantığı ile formüle edilmiştir.
Belge elbette HDP’nin “programı” değildir. Program yerli yerinde duruyor. HDP bu belgeyle demokrasi güçlerine ve sistem partilerine bir “hükümet programı” da önermiyor. Önerilen “ilk adımın birlikte atılmasıdır.”

İlk adım nedir? 

İlk adım bu belgenin tüm demokrasi güçleri arasında diyalog için bir zemin yaratmasıdır. Belgedeki başlıklar böyle bir diyalogun bütün temel başlıklarını dile getirmiş, aynı zamanda, belge birbirinden farklı programlara sahip tüm demokrasi güçlerinin birleşebileceği görüşler temelinde kaleme alınmıştır.  

Bugünkü karmaşık politik ortamda önemli olan, “ilk adımın birlikte” atılmasıdır.

Bu belge liberalin AB hedefine, solcunun devrim hedefine, Müslümanın “adil düzen” hedefine, Kürt halkının ve dostlarının “kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal sosyalizm” hedefine gidebilmek için atması gereken “ilk adımı” başarılı bir biçimde formüle etmiştir.

Bu belgenin bütün yaklaşımlarını laik-Atatürkçü ile İslamcı, AB yanlısı liberal ile anti-emperyalist solcu, bunların tümüyle özgürlükçü Kürdistan siyaseti, aynı anda, birlikte, ortaklaşa dile getirebilir.  

Belge ilk adımı birlikte atan bu farklı politik, ideolojik, stratejik, programatik çizgilere sahip olan güçlerin “ikinci” adımlarını hangi yönde atacakları hakkında ipotekçi bir yaklaşımdan uzaktır.  

Şunu bilelim: Faşizmin 2015’den bu yana hüküm sürdüğü ülkede, HDP dışında hiçbir politik güç, “Türkiye’yi birleştirecek” böyle bir “ilk adım” belgesi hazırlamamıştır.

Bu neyi gösteriyor? HDP’nin biricik Türkiye partisi olduğunu gösteriyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.