Hendek ve utanç duvarları

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Nasrettin Hoca’nın dört tarafı açık türbesine konulan demir kapı ve bu kapıya vurulan kilit herhalde insanlığın bu aczinin ve çelişkisinin en iyi ifadesidir.

İnsan toplumunda sınıflaşma başladıktan sonra egemen sınıflar sistemlerini korumak ve geceleri rahat uyumak için yerleştikleri yerin etrafını derin hendeklerle ve yüksek duvarlarla(surlarla) korumaya çalıştılar. Ama bunlar kar etti mi? Elbette hayır! Kapitalizm çağına kadar süregelen hendek-sur yapımları artık kar etmez hale gelince, yerine yeni duvarlar-çitler ve hendekler geldi. Ama zamanında kısmi ve geçici de olsa güvenlik sağlayan kale duvarları-hendekler artık açık hava müzesi gibi insanlığın kültür hazinesi olarak korunuyor. Çin seddinden başlayalım eski şehirlerin etrafı hala o dönemden kalma surlarla-hendeklerle çevrilidir.

Oysa insanlığın genelinin çıkarı (Bu genelin kim olduğu, çıkarlarının ne olduğu ve nasıl korunacağı ayrı ayrı tartışma konuları olsa da) ya da doğal yönelimi surları-hendekleri kabul etmez. Zaten binlerce yıl ne bir hendek, ne bir sur, ne de sınır-pasaport olmadan insanlar yaşayıp gelmiştir. Örneğin kavimler göçü dünyanın çehresini değiştirirken kimse buna itiraz etmemiştir, edememiştir. Çünkü doğal olan da budur.

Nasrettin Hoca’nın dört tarafı açık türbesine konulan demir kapı ve bu kapıya vurulan kilit herhalde insanlığın bu aczinin ve çelişkisinin en iyi ifadesidir.

Marks, dünyayı ulusal çitlerle bölüp parçalayan ve nice kanlı savaşın temelini atan kapitalizmin sosyalizme dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu ve sosyalizmin de sınıfsız topluma(komünizme) dönüşmesiyle, devletin sönümleneceğini ve ulusların da, ulusal sınırların da tarihe karışacağını öngörmüştü. Marks’ın bu öngörüsü yanlış çıktı diyemesek de, yakın gelecekte gerçeğe dönüşeceğini de söyleyemeyiz.

Hele burjuva devrimlerinin üç yüz yılı aşkın eşitlik, özgürlük, adalet ve kardeşlik nutuklarından sonra gelinen nokta insanlık adına utanç vericidir. Her gün batan bir mülteci teknesi ve ölen yüzlerce insanın acısı tüm insanlığın ve kapitalizmin utancıdır. Oysa tarih boyunca her zaman insanlar istediği yerde yaşamak, istediği işte çalışmak hakkına sahiptir. Bu nedenle salgın hastalık, açlık, savaş, doğal afetler gibi nedenlerle ya da siyasi nedenlerle tarih boyunca göçler süregelmiştir. İnsanlığın pasaport-vize gibi kelimelerle tanışması çok yenidir.

Modern çağın(ama ne modern!), en ileri kapitalist(ama ne ileri) devletleri dönüp dolaşıp hendek ve duvar siyasetine sarılmaktadır. Sınır çizip mülk ilan ettikleri “vatan”ı, korumak için tel örgüler, mayınlı araziler kar etmeyince kale gibi duvarlar örmektedirler. Berlin duvarı yıkıldı ama bundan hiç ibret almayan gericilik şimdi dünyanın dört bir tarafına yeni duvarlar örüyor.

İsrail Filistinlilere karşı, Türkiye Kürtlere karşı, ABD Güney Amerika’ya karşı, AB ise Yunanistan eliyle Ortadoğu halklarına karşı duvar örüyor ve hendek kazıyor. Eskiden boğulanları kurtarmayanlara ceza verilirdi, şimdi denizde boğulmak üzere olan mültecileri kurtaran insanlara ağır cezalar veriliyor. Koskoca uzayda bir zerre bile olmayan dünyanın bir kısmını öteki kısmına karşı “korumak” için bu kadar vahşete değer mi?

Ayrıca değse bile bu kadar vahşetle insanlık bölünebilir mi? Emperyalist egemenlerin istekleri insanlığın özüne, sözüne, tarihine ve doğasına aykırıdır. Uzayda hayat arayan insanlık dünyadaki hayatı niye söndürmek ister? Bu mümkün müdür? Mümkün olsa bile insani midir?

Nasrettin Hoca’nın türbesi sonuçta bir avuç toprak olmaktan kurtulamayacak olan azgın emperyalizme yüzlerce yıldır nanik yapmıyor mu?

Teknolojinin hızla gelişmesi, insanlığın bunu kullanması dünyayı sanıldığından daha hızlı değiştirecektir. İnsanlığın düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayanlar internet teknolojisine yeniliyorlar.

Milyar dolarlık askeri uçaklara, İHA ve SİHA’lara sahip olanlar birkaç yüz ya da bin liralık drone’lara yeniliyorlar.

Moda deyimle “bir kamera ve bir tripod” muhaliflerin eline geçince egemenlerin karizması çok fena çiziliyor ve yenilme ihtimalleri de artıyor.

Kapitalist-emperyalist egemenler dünyayı acımasızca bölüp parçalarken, her yeri kana bularken insanlığın ilk temiz ideallerinden ve özlemlerinden vazgeçmek için bir sebep yoktur.

İnsanlık hendeklerle, duvarlarla, mayın tarlalarıyla, sınırlarla değil, onların yıkılmasıyla ilerlemiştir, ilerleyecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.