İki kötü insan

Cafer TAR yazdı —

  • Süleyman Soylu ve Ümit Özdağ aslında ideolojik olarak Türkiye'de belki de birbirine en yakın iki insan. İkisi de ırkçı ve şiddet yanlısı. Türkiye kamuoyunun ilgiyle izlediği kayıkçı kavgasının her iki tarafında da kalbinde zerre kadar insan sevgisi ve merhamet olmayan bu iki insan var.

 

Türkiye iki kötü insanın kavgasını izliyor!

Süleyman Soylu ve Ümit Özdağ aslında ideolojik olarak Türkiye'de belki de birbirine en yakın iki insan. İkisi de ırkçı ve şiddet yanlısı. Türkiye kamuoyunun ilgiyle izlediği kayıkçı kavgasının her iki tarafında da kalbinde zerre kadar insan sevgisi ve merhamet olmayan bu iki insan var.

Ümit Özdağ'ın pozisyonu çok net; O Türkiye'ye gelmiş bütün göçmenlerin hiç ayrım yapılmadan ülkelerine gönderilmelerini, Kürtlerin bütün ulusal demokratik kazanımlarının şiddetle bastırılmasını istiyor.

Bunun için Zafer Partisi adında bir parti kurdu ve bu parti kurulduğu ilk günden itibaren sadece Göçmen ve Kürt düşmanlığı yapıyor.

Süleyman Soylu'yu konuşmayı bile zul buluyorum; kendisi şiddet yanlısı, anti demokratik tutumu nedeniyle özellikle Kürtler olmak üzere Türkiye demokratik kamuoyu tarafından çok iyi tanınan bir şahsiyet.

Aslına bakarsanız Erdoğan/Bahçeli ve Soylu ırkçılık ve göçmen karşıtlığında Ümit Özdağ'a nal toplatırlar; “öyleyse bu başta Soylu olmak üzere bu ırkçı ekibin göçmen seviciliği nereden geliyor?“

Gelin buna biraz daha yakından bakalım!

Muhalefet cephesi işi bilerek sulandırıyor; onlara göre iktidar göçmenlere vatandaşlık vererek kaybettiği oyları telafi etmek istiyor. Halbuki bu işin belki de en önemsiz kısmı; Erdoğan/Bahçeli rejimi göçmenler üzerinden büyük bir toplum mühendisliği projesini hayata geçirmek istiyorlar.

Bu çok yeni bir proje de değil; devlet bunu neredeyse yüz yıldır deniyor. Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarından itibaren devlet Kürdistan'ın demografik yapısını değiştirmek için büyük bir çaba içerisinde oldu.

Balkanlar'dan, Kafkasya'dan ve hatta Afganistan'dan gelen “soydaşlar!“ özellikle Kürt illerinde iskan ettirildi. Bununla hem Kürtler daha hızlı asimile edilecek; hem de Kürdistan'ın demografik yapısı değiştirilecekti.

Fakat bu çabaların hepsi her defasında boşa çıktı; gelenler ya kısa bir süre sonra; İzmir, İstanbul, Bursa gibi batı illerine taşındılar ya da kendileri gönüllü Kürtlerin sosyal temposuna dahil oldular. Geçmişte bu tarz projelerin tamamı devletin bütün çabalarına rağmen başarısız oldu.

Şimdi yine benzer bir süreçle karşı karşıyayız. Erdoğan/Bahçeli aklı yüz yıldır denenmiş; fakat bir türlü başarılı olmamış bir projeyi bir kez daha hayata geçirmek istiyorlar. Onların “Ensar“ sevgisini gerisinde işte bu Kürt korkusu/nefreti var.

Erdoğan göçmenler üzerinden bir taşla bir kaç kuş vurmak istedi; dikkat edin Türkiye'ye göçmen olarak gelenlerin önemli bir kısmı Sünni İslam coğrafyasından. Erdoğan ilk elden bu göçmenler üzerinden Sünni İslam coğrafyasında etkisini artırmak istedi.

Ayrıca Erdoğan hala göçmenleri bir dış politika aracı olarak kullanmaya devam etmek istiyor. Böylece hem başta Suriye olmak üzere bu ülkelerin iç işlerine müdahale etme; hem de Avrupa Birliği ülkelerini göçmenler üzerinden tehdit etme olanağını elde tutmaya devam edebileceğini düşünüyor.

Daha da önemlisi bu insanları Kürtlere düşmanlaştırıp; onların yaşadığı yerlere yerleştirmeye çalışıyorlar. Böylece Kürtler hem yaşadıkları yerlerde azınlık durumuna düşecekler, hem de bu insanlarla çatışmak durumunda kalacaklar.

İşte bu iki kötü insanın tam da bu noktada birbirleri ile kavgaya tutuşuyorlar. Soylu, Özdağ'a “sen karışma ben bu siyasetimle sonuç alacağım!“ diyor. Özdağ ise “öyle bile olsa bunun uzun vadede daha vahim sonuçları olur, bu sadece Kürdistan'ın değil, bütün Türkiye'nin demografik yapısını değiştirir, böyle dolambaçlı yollara gerek yok; Kürtleri daha doğrudan şiddet kullanarak yok edelim diyor!“

Biz ise “Kahrolsun faşizm ve ırkçılık, yaşasın; Arap, Kürt, Türk ve diğer bölge halklarının kardeşliği! diyoruz.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.