“Kaos” pilavı bayatladı “zafer” sofrasına dikkat 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Erdoğan’ın “zafer” kazanarak seçimi de kazanması mümkün görünmüyor. Görünmüyor ama “zafer kazanmış gibi” yapamaz mı? “Zafer kazanmış gibi” yapıp, buna seçmen çoğunluğunu inandıramaz mı? İşte burada işin içine “sansür yasası” giriyor.
  • Türklerin tarihinde “sahte zaferler” ve bunu halka yutturmalar çoktur. Bunların arasında Rusyaya karşı 60 bin askerin tek mermi atmadan donarak öldüğü Sarıkamış faciası en bilinenidir. Enver Paşa canını zor kurtararak döndüğü İstanbul’da “muzaffer komutan” olarak karşılanmıştı.


“Sansür yasası” neden çıkarılıyor? 

Altılı Masa yasaya karşı çıkıyor ama, bu yasanın neden seçimlere az kala çıkarıldığını halka açıklamıyor. Böyle bir sansürün asıl amacı nedir? 

Evet, sansür yasası AKP’nin yolsuzluklarını, hırsızlıklarını, eroin ve silah kaçakçılığındaki ortaklığını, Kürt halkına karşı işlediği suçları  ve örneğin enflasyon rakamlarını  v.s. halka duyurmayı önleyecek.  

Önleyecek ama bu konular çoktan halkın hafızasına yerleşti. İnternette “TÜİK’in enflasyon rakamları yalan” denemeyecek olsa da, halk enflasyon rakamlarını internete bakarak değil, cebini yoklayarak öğreniyor zaten. Üstelik AKP seçmeninin muhalefete yönelmesinde, demokrasi ve insan haklarının çiğnenmesinden çok yoksulluk temel etken. Sansürle her gün cebindeki para azalan insanın cebindeki parayı saymasını önleyemezsiniz. 

O halde sansür yasasının seçimlere yönelik asıl ve en tehlikeli amacı nedir? 

Günlerdir yazıyorum. İktidar, bu seçimleri Haziran-Kasım arasında bizzat, DAİŞ’le işbirliği yaparak yarattığı bir kaos sayesinde kazanmayı aklının ucundan bile geçiremez. Çünkü Türk Devleti o döneme benzer bir kaosun sonuçlarını kaldıramaz. Buna ne uluslar arası durumu ve ne de ekonomik gücü imkan verir.  

Psikolojik savaş aygıtı da böyle bir kaosun altından kalkamaz. Çünkü iktidar 15 Temmuz’la birlikte, onun terimi ile söyleyecek olursam “bütün terör kaynaklarını” yok ettiğini ilan etmiştir. “Cemaati de PKK’yi de bitirdik” demiştir. Kendi eliyle kaos yaratmak “terörizme karşı elde ettiği zaferi” o anda beş paralık eder. “Bu kardeşinize oy verin, teröre karşı zafer kazansın” dediğinde, “hani kazanmıştın, ne oldu?” diyen seçmenin tepkisiyle karşılaşır.  

Demek ki, papaz her zaman pilav yemez. 

Ama sofraya daha önce tadına bakılmayan bir “yemek” konabilir. Bu da Yunanistan’a, dolayısı ile onu destekleyen ABD’ye ve AB’ye karşı kazanılacak bir “yalancı dolmanın zaferi” yemeği olabilir. Bunun yanına bir de, Rojava’ya yapılacak saldırıyla, Türkiye’ye izin vermeyen Rusya ve ABD’ye karşı kazanılacak bir “imam bayıldının zaferi” yemeğini ekleyin. Açlıktan midesi kazınan seçmenin her iki yemeği yalamadan yutacağını siz de tahmin ediyorsunuzdur. Hele bu iki hedefe karşı “savaş kampanası” çaldığı zaman Altılı Masa’nın da “zafere aç” liderlerinin “yalancı dolma ve imambayıldı” yemeğine koşuşturacağını benden iyi biliyorsunuzdur. 
İyi de bunların sansür yasası ile ilgisi ne? 

Faşist iktidar ülkenin içinde kaos yaratırsa intihar eder. Bu defa seçmen Haziren-Kasım arasındaki deneyden ve çakma darbeden aldığı dersle Erdoğan’ın etrafında toplanmaz. O nedenle Erdoğan seçimi Türkiye dışında bir “zafer” kazanarak iktidarını koruyabilir. 
Ama “zafer” kazanamaz.  

Zap’ta üçer kişilik hareketli gerilla timleri ve “modern tünel taktiği” karşısında neye uğradığını şaşıran devletin ordusu, ağır silahlarla donanmış yüzbinlerce savaşçıya karşı Rojava karşısında ağır bir yenilgiye uğrar. 

Yunanistan’a “bir gece ansızın gelebiliriz” diye tehdit savuran Erdoğan, Türkiye ile Yunanistan arasındaki askeri dengenin kökten bozulduğunu çok iyi biliyor.  TC F-35’lerden kovuldu ve Yunanistan az sonra bu uçaklardan 40’a yakınına sahip olacak. Dedeağaç limanınına ve bir çok noktaya ABD’nin yerleşmesiyle Ege’deki üstünlük de Yunanistan’a geçti. Uluslar arası durum da onun lehine. 
Bu durumda Erdoğan’ın “zafer” kazanarak seçimi de kazanması mümkün görünmüyor. Görünmüyor ama “zafer kazanmış gibi” yapamaz mı? “Zafer kazanmış gibi” yapıp, buna seçmen çoğunluğunu inandıramaz mı? 

İşte burada işin içine “sansür yasası” giriyor. 

Rojava’ya karşı hem Rusya’ya ve hem de ABD’ye, “birkaç kilometreden sonra durma” garantilerini vererek saldırıp, binlerce asker kaybetmesine rağmen “zafer” ilan ettiğinde, bu “kayıpları” ve yenilgiyi sansür yasasına karşı gizleyebilir. Zap’taki kayıplarını gizleyememesi, sosyal medyayı henüz susturamamış olmasındadır. HPG bu alanda savaş gerçeklerini, üstelik belgeli ve görüntülü olarak halka duyuruyor.  

Yunanistan’a karşı topyekun bir savaş açamasa da, keçilerin otladığı bir ada açıklarında bir Yunan kruvazörü’ne saldırabilir. Anında Yunan uçakları tarafından gemileri batırılsa bile, yunan gemisinden çıkan dumanları medyasında pazarlayarak “zafer kazandım” diyebilir. Gerçek durumdan ve denize dökülmüş Türk askerlerinin görüntülerinden sansür yasası sayesinde kimsenin haberi bile olmaz. 

Türklerin tarihinde “sahte zaferler” ve bunu halka yutturmalar çoktur. Bunların arasında Rusyaya karşı 60 bin askerin tek mermi atmadan donarak öldüğü Sarıkamış faciası en bilinenidir. 

Enver Paşa canını zor kurtararak döndüğü İstanbul’da “muzaffer komutan” olarak karşılanmıştı. Halk korkunç savaş gerçeğinden yedi yıl boyunca habersiz kalmıştı.  

Neyin sayesinde? İttihat Terakki’nin amansız sansürü sayesinde. Facia ancak Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra öğrenildi. 
İşte şimdi, Erdoğan “sahte zafer ilanına” hazırlanıyor ve sosyal medyayı bu amaçla susturmak için sansür yasasını aceleyle çıkartıyor. 

Biz şimdiden açıklayalım ki, hiç kimse bayatlamış pilav yerine sofraya konacak “yalancı dolma ile imambayıldıya” kaşık sallamaya kalkmasın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.