Kirli “şeffaflık” ve Köln’e hazırlık
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Bilmem kaç yüz kişilik casus, ajan, haber elemanı “ordusunu” milletin gözünü korkutmak için bir salonda toplayıp, her birinin boy boy resimlerini yayınlamak “terörle mücadelede” gerçekten yepyeni bir taktik!
Gelin kutlayalım: Türk casusluk teşkiladı MİT, “legale” çıktı. Bilmem kaçıncı kuruluş yıldönümünde faşist şef Erdoğan MİT’in esrarengiz tünellerle, kurşun geçirmez camlarla, her türlü dinlemeye ve görüntülenmeye karşı akıl almaz cihazlarla dolu “yerleşkesinde” tüm MİT casuslarını, ajanlarını ve yöneticilerini koskoca bir salonda topladı. Tıpkı muhtarları topladığı gibi. Birbirlerini tanımayan casuslar, halkın arasına sızan ajanlar, komşusunu bile ihbar eden haber elemanları hasret giderdi, birbiriyle tanıştı, kucaklaştı. Anlattıklarına göre, “vay Hayri Bey, ya hu, ben seni terörist diyerek bizim daire başkanına rapor etmiştim, gel seni milli ve yerli bir ajanımız olarak kucaklayayım” diyenler bile olmuş.
Sadece birbirleriyle tanışmadılar. Dünyanın bütün istihbarat örgütlerine de “bizi tanıyın, suratlarımızı kaydedin” demiş oldular.
Boy boy görüntüler ortaya döküldü.
Döküldü ama, bu görüntüleri paylaşanlar, yedikleri nanenin büyüklüğünü iş işten geçtikten sonra anladılar ve panik içinde bu görüntüleri “sildiler.” Silinen casus, ajan, haber elemanı MİT mensuplarının sağ yandan, sol yandan, önden ve arkadan “vesikalık resimleri” artık bütün ülkelerdeki casusluk örgütlerinin arşivinde.
Açıkçası ben dünya casusluk tarihinde eşine rastlanmayan bu “şeffaf istihbarat” kararını avuçlarımı patlatana kadar alkışladım. Türk milletinin cesaretini bilirdim de, bu kadarını bilmezdim doğrusu. Silinmeden görüntüleri kaydeden nice vatandaşın, şu günlerde “acep bizim kara gözlüklü komşu da bunların arasında mı?” diyerek pertavsızca bu casusların suratlarını büyüte büyüte seyrettiğinden eminim.
Bilmem kaç yüz kişilik casus, ajan, haber elemanı “ordusunu” milletin gözünü korkutmak için bir salonda toplayıp, her birinin boy boy resimlerini yayınlamak “terörle mücadelede” gerçekten yepyeni bir taktik! Tebrik ediyorum, hasseten selamlıyorum. Ben silinmeden kopyaladığım bu “casus albümünü” adresini bulabildiğim bütün arkadaşlarıma postaladım. Postalarken bir de ne göreyim, vaktiyle çalıştığım bakkaliye dükkanının çırağı da orada değil mi? Gurur duydum. Hiçbir yeri boş bırakmayacaksın. Bakkaliye deyip geçmeyeceksin, portakallarını gözetleyeceksin. Belki de Yafa portakalıdır. İçinde Mossad’ın çipleri olabilir. Allah muhafaza. Portakalı yedin mi, yandın. Artık helaya gittiğinde bile Tel Aviv’de seni seyrederler. Edep ya hu!..
Her neyse, olan oldu.
Oldu da Zap’ta bozguna uğrayan bu devlet, gerillaya, ABD ve İsrail’in “konum” attığını söylemekte. Eh, hiç de ihtimal dışı değil. Gerilla ordunun üslerini nereden bilsin ki? “Gizli” yani. Çok gizli. “Çift aylı”. Dağın zirvesine tırmanmışlar. Bir de, tee uzaktan görünsün de gerillaların ödü patlasın diye, neredeyse fosforlu kırmızı bayrağı direğe çekmişler. “Ezan susmaz, bayrak inmez” diyoruz ya. O hesap. “Şeffaf üs” de bana bir hayli önemli göründü. Tam böyle yapacaksın işte. Göstereceksin. Göstereceksin ki, gerilla görür görmez “etkisiz” hale gelsin.
Durum bir hayli matrak. Ama şakayı bırakıp, ciddiye gelelim. Açılıp kapanan “büyük güvenlik toplantısından” çıkan bildiriye bakalım. Baktık zaten. İçinde nal gibi bir terim: “Teröristan!” Devlet bildirisindeki bu terim neyin nesi demeyin; Kurdistan’a artık “teröristan” deme kararı aldılar. “Terörle mücadelede” yeni aşama. “Kurdistan’ı teröristlerden temizleme” aşamasından, haritayı “teröristan’dan temizleme” aşamasına geçtiklerini ilan ettiler. Öyle yağma yok. “Sınırların dibinde Kurdistan ayağına adama Teröristan kurdurtmazlar”.
Yapılacak iş mi bu? Devlet dediğin bir ülkeyi, bu Kurdistan bile olsa haritadan sileceğini böyle “şeffaf” bir şekilde ilan eder mi? “Terör” dedin mi, teröristi öldüreceksin. Tamam, amenna. “Teröristan” dedin mi de “teröristanı” haliyle yok edeceksin. Hay aklınla bin yaşa.
Allahın işine bakın, devleti ne hale getirdi. Kral çıplak diyorlar ya, o misal. Vaktiyle lacivert takım elbiseli adamlar, şimdi hepten “şeffaf”, milletin içinde edep yerleri meydanda ne edeceklerini şaşırmış koşuşturup duruyorlar. Netanyahu uluslar arası mahkemede yargılanmak üzereyken adamların etttiğine bakın. İsrail “tamam soykırım yapıyorum ama, Gazze’ye teröristan deyip, haritadan silmiyorum” diyor. Erdoğan şimdiden Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde itirafname hazırlamakta.
Doğrusunu söyleyecek olursam, Türk devletindeki bu “şeffaflık” hali pek seyredilecek şey değil. İnsanda tiksinti uyandırıyor. Zap’ta vurulan paralı askerin kucağındaki Bixi’yi kapıp ateş açan gerilla, devletin burnundaki sivilceyi patlattı, o küçük sivilciden fışkıran cerahat dört bir yana bulaştı.
“Yerde kalmayacak” dedikleri “şehit mehit kanı” değil, bu irin göleti.
Bu şeffaf ve bir hayli tuhaf manzaraya bakıp da midenize zarar vermeyin. Uluslar arası komplonun yıl dönümü vesilesiyle 17 Şubat’ta Köln’de yapılacak büyük gösteriye bulunduğunuz her yerde hazırlanın. “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm”, dolayısı ile insanlığa barış için şimdiden karınca kararınca bir şeyler yapmaya başlayın.
Unutmayın; İsrail’in soykırımı Avrupa’da yeni bir DAİŞ dalgasını yükselttiği zaman, Müslüman halklar içinde yalnızca Kürt halkı, bu “dinci terörizme” karşı Avrupa için biricik güvence olacak. Kobanê’de nasıl Kürt’ün ellerine sarıldıysalar, yine sarılmak zorunda kalacaklar. Öcalan’ın güvenilir sesine muhtaç olacaklar. O halde siz de elinizi güçlendirin. Yüzbinler halinde Köln’e akmak için şimdiden, “daha zaman var” demeden çalışın, didinin, hazırlanın.