Mülteci sorunu nasıl çözülür? 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Demografiyle soykırımcı oyun oynayanın haline bir bakın. “Endişeli Türk” başkalarını yok ederek, sürerek, eriterek çoğunluk olduğu Türkiye’de şimdi “azınlığa” düşme korkusuna kapılmış.

Ne demişler?

Bugün bana yarın sana. Yani “men dakka dukka”.

Türk kardeşlerime söylüyorum. Siz değil misiniz Cumhuriyet kurulduğundan beri Kürtleri göç ettiren, göç ettirilenlerin yerine Afganları, Çeçenleri, Arapları yerleştiren hükümetlere destek olan. Amacınız neydi? Kürdistan’ın demografik yapısını Kürtler aleyhine değiştirmek değil miydi? Nice Kürdistan şehirlerinde bugün Kürtler azınlıkta. Göç ettirdiğiniz Kürtler de Türklerin şehirlerinde azınlıkta. Maraş katliamı sonrası Maraş’tan göç eden Alevi Kürtleri şöyle bir hatırlayın. Sivas’ı, Antep’i unutmayın.

Demografiyle oynamanın en zalim son örneği Rojava’nın işgal ettiğiniz Kürt yerleşim yerlerinin soykırım haritası. İşgal öncesinde Efrîn nüfusunun yüzde doksanı Kürt iken, bugün burada Kürtler azınlıktadır. Cihatçı Araplarla, Türkmenlerle demokrafik soykırım gerçekleştirdiniz.

Bir başka tuhaflık daha var. Muhterem Türk kardeşlerim, siz Kıbrıs’ın yüzlerce yıllık Türk asıllı sakinlerini bile kendi topraklarında, oraya Anadolu Türklerini yerleştirerek azınlık haline getirdiniz.

Tarih konuşuyor: Ege’nin kimi yerleşim yerlerinde ve vaktiyle adı Pontus olan Karadeniz kıyılarında çoğunlukta olan Rumlardan bugün eser bile yok. Tarihte Doğu Ermenistan denen coğrafyada Ermenileri parmakla sayıyoruz.

Demografiyle bu soykırımcı uygulamaları içinize sindirmişken, şimdi “endişelisiniz.” Buyurun size “endişeli” bir yazar: Korkusuz Gazetesinden Ahmet Takan. Bakın bakalım ne demiş; 

“Bir istatistiğe göre, Suriyeliler arasında doğum oranı 5.3. Türkler arasında bu oran 2.3. Ve burada doğanların hepsi otomatik Türk vatandaşlığı alıyor. Yakın zamanda sınırı geçerek gelmiş sığınmacıların sayısı problem olmaktan çıkacak, asıl problem bu doğumla kazanılan Türk vatandaşları olacak. Geri gönderemezsiniz, entegre edebilmek için sayıları çok fazla. 

On yıldır doğanları bir kenara koyup bugün doğanları milat alırsak, yirmi yıl sonra seçme ve seçilme hakkı olan, sonradan Türk vatandaşı olmuş, bir türlü memnun olmayan burayı vatan olarak benimsemeyenlerden oluşan büyük bir sorunumuz olacak. Hatta ondan biraz daha ötede, ülke yönetiminde söz sahibinin artık Türkler olmayacağını iddia edebilirim.” 

İyi mi? Türkiye nüfusunun her on kişisinden biri şu anda mülteci. Kürtleri de analım. Onlar da Türkiye nüfusunun yüzde 25’ini oluşturuyor. Her dört kişiden biri Kürt. Hatay, Adana ve Mersin’de yoğunlaşan Alevi Araplara gelince onların da nüfusu 10 milyon. Yani her sekiz kişiden birisi de Türklerin aşağılamak için “Fellah” dediği bu Arap Aleviler. Ve şimdi İdlib düşerse oradan birkaç milyon Arap daha gelecek. Afganlı mülteci akını ise Taliban’ın Afganistan’da İslamcı terör devletini kurmasıyla birlikte milyonlara ulaşacak.  

Demografiyle soykırımcı oyun oynayanın haline bir bakın. “Endişeli Türk” başkalarını yok ederek, sürerek, eriterek çoğunluk olduğu Türkiye’de şimdi “azınlığa” düşme korkusuna kapılmış. Üstelik bu “korkuyu” abartarak dile getiren gazetecinin gazetesinin adı da “Korkusuz”. “Korkma sönmez bu şafaklarda” adlı manzumenin yazarı Mehmet Akif bile, yakın arkadaşı Ali Şükrü Atatürk’ün koruması Topal Osman tarafından öldürülünce “korkmuş” ve bir Türk olarak Arabistan’ın Mısırına iltica etmişti. Al sana mukadderat: Türk korkuyor. 

İyi de biz neden korkmuyoruz?  

Çünkü elimizde “ulus devlet” denilen “Türk olmayana düşmanlık” fabrikasını yıkıp, Türkiye’de yaşayan halkları “demokratik ulus” içinde birleştirecek ve Türkiye’yi bu “demokratik ulusun” “ortak vatanına” dönüştürecek, bununla da kalmayıp, tüm Ortadoğu’yu halkların “Konfederal Ortak Evi” olarak yeniden inşa edecek bir program var.  

“Mülteci” meselesini “gözü yaşlı” bir “kardeşime dokunma” liberal pasifizmiyle cıvıtmanın alemi yok. Burası İsveç değil. Türk’ün “korkusu” yarın Türk olmayana karşı öyle bir düşmanlaşmaya yol açar ki, yukarıda sergilenen “demografik hakikat” Türkiye’yi cehenneme çevirir. Nedeni açık; çünkü rejim mültecilerin arasından Rojava’da, Libya’da, Kafkasya’da kullandığı ve yakında Afganistan’da kullanacağı “modern Yeniçeri” orduları, Beşli çete için “ucuz işgücü orduları”, “Haçlıya karşı şantaj orduları”, faşizmde “seçim” oyunu oynamak için “mülteci seçmen orduları” kurmakta olduğundan “mülteciperver” pozlar takınıyor. Mülteci meselesinde, Türk devletinin bu meş’um yeltenişini açığa vurmak ve yenik düşürmek en önemli görevdir. 

Yarın “erken ya da geç” seçim günü, Erdoğan mülteciyi “ben vatandaşlık vereceğim, muhalefet seni sürecek” diyerek muhalefetin üstüne “taş üstünde taş, omuz üstünde baş koman, urun ha” diyerek sürdüğü zaman iş işten geçecek. CHP’nin mültecileri Türkiye’den sürme politikası Erdoğan rejimine mültecileri nasıl Batıya karşı kullanıyorsa, muhalif seçmenlerin iradesine karşı kullanmasına da kapıyı açıyor. Ara çözüm önerileri temelsizdir. Mülteci girdiği ülkeden çıkmaz. Avrupa yarım yüzyıl Türkiyeli göçmenleri “misafir işçi” yapmak istedi. Olmadı. Birleşmiş Milletler işe el atsın, Avrupa da mülteci yükünü paylaşsın zırvaları bu sorunu çözmez.  

Mülteci meselesinin demokratik ve insani çözümü PKK Önderi Öcalan’ın “demokratik ulus”, “ortak vatan”, “Konfederal Ortadoğu Ortak Evi” programı dışında mümkün değildir.  

Öcalan şimdi özgür olsa, yalnız çaresizlikten Türkiye’ye akın edenleri değil, rejimin kirli bir alet gibi kullanmak istediği mülteci kitlelerini Kürtlerle ve Türklerle aynı cephede birleştirirdi. Demek ki mülteci sorununda çözümün ilk adımı Öcalan’a özgürlük olmalı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.