Ne kadar operasyon o kadar ihale, rant, yolsuzluk!

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Vatan-millet denilerek tüm muhalefet susturuluyor. Savaş denilerek kayıp paraların, yolsuzlukların, dayı-yeğen ihalelerinin üstü örtülüyor. AKP-MHP zenginlerini yakından takip etmek gerekmiyor. 

Ermeni Soykırımı'nın yıldönümünden bu yana geçen her gün, her saat Kürdistan dağlarını bombaladılar, ormanları yaktılar, her türlü teknik olanaklarına rağmen giremedikleri savunma alanlarına karşı zehirli gazlar kullandılar.

Tüm bunlar yaşanırken AKP-MHP iktidarı neyi gizliyor diye sorgulanıyor mu? Sorgulamayanlar muhtemelen soykırımdan bihaber olan gamsızlar ya da soykırımı bile normal gören faşistlerdir diye düşünüyor insan, fakat Türk basını izlendiğinde bu kesimin sanılandan daha geniş olduğu anlaşılıyor. 

Normalleşme nasıl sağlanıyor? Özetlersek:

1- Ermeni Soykırımı yoktur denilerek Ermeni Soykırımı normalleştiriliyor. Bundan daha tehlikeli ve ağır bir durum olabilir mi? Erdoğan “arşivlerimizde soykırım belgesi yoktur, 1915’te hiçbir insani trajedi yaşanmamıştır” dedi. Bu çok ilginç bir inkâr yöntemidir. Hangi soykırım devlet arşivlerinde belgelenir ki? Aslında devamında “Ermeni çocukları için yetim evleri kurduk” diyerek bir itirafta bulunmuş oldu.

Yine de “bu Ermeni çocukları niye yetim kaldı acaba?” biçiminde bir soru sorsak bile Ermeni Soykırımı’ndan şüphe edermiş gibi oluyor insan. Soykırımı inkar etmenin en önemli sebeplerinden biri de şu anda sürdürülen Kürt soykırımıdır.

Güya HDP’ye tepki gösteren bazı kesimler ise “Ermeni Soykırımı vardır demek Kürtleri suçlamaktır” diyerek koronun en ahlaksız, en çirkin yüzünü oluşturmuşlardır.

Soykırımı dedem de yapmış olsa katildir, canidir, soykırım suçlusudur. Fakat meseleyi çarpıtmakta sınır tanımayanlar bilmeli ki biz genelleme yapmıyoruz, “Kürtler değil, işbirlikçi Kürtler soykırımda yer almıştır” diyoruz, değerlendirmemiz bu şekildedir.

“Büyük Felaket”in başını çeken Hamidiye Alayları’nın kimlerden oluştuğu biliniyor. Bunlar dışında da elini kana bulayan çok Kürt olmuştur. Bugün de işbirlikçi Kürtler yok mudur? Hem de kendi halkının kanına girmiyorlar mı? Aynısıdır işte!

Öte yandan bu tartışmaların acısını en çok yaşayanların kimler olduğu açıktır. Buna rağmen Türkiye’de yaşayan Ermeniler başta olmak üzere genelde Ermeni halkı bugün barış içinde yaşamanın istek ve özlemini dile getiriyor. Onların acılarına yeni acılar eklememek için herkes vicdanını bir kez daha sorgulamalıdır.

2- ‘Terör’ denilerek Kürt soykırımı normalleştiriliyor. Tabi direniş olduğu için bir türlü bunu başaramıyorlar. Burayı uzunca açmaya hiç gerek yoktur. “Terör” diyen herkes soykırımın suç ortağıdır. Kimse artık ben bilmiyordum diyecek durumda değildir. Her şey gözler önündedir.

3- Savaş denilerek kayıp paraların, yolsuzlukların, dayı-yeğen ihalelerinin üstü örtülüyor. AKP-MHP zenginlerini yakından takip etmek gerekmiyor. Kendileri zaten görmemişin aç gözlülüğüyle kurdukları lüks ötesi yaşamlarıyla bunu dünyaya ilan etmiş durumdadırlar.

4- Vatan-millet denilerek tüm muhalefet susturuluyor.

5- Son olarak koronayı lütuf olarak sonuna dek kullanarak faşist baskıları normalleştirmeye çalışıyorlar.

Bu arada Türk ordusu içine dönük operasyonları da normalleştirmiş durumdadırlar. Hemen her gün onlarca rütbeliyi ordudan atıyorlar, bazısını da tutukluyorlar. Güvenmedikleri bir orduyla soykırım savaşını sürdürürken katil-çete sürülerini de kullanıyorlar.

Bir Garê yetmedi, Metîna, Avaşîn, Zap hezimetini de yaşadılar. Xabur cengaverleri ve Zagros şahinlerinin darbeleri karşısında neye uğradıklarını şaşırmış durumdadırlar. Geride onlarca asker cenazesi bırakmış olsalar da; hezimet üstüne hezimet yaşasalar da savaşı sürü psikolojisiyle sürdürüyorlar.

Çünkü ne kadar operasyon o kadar ihale, o kadar yolsuzluk, o kadar rant! Formül bulunmuş, gerisi Türk halkının sorgulamaması için sergilenen çabanın başarısına kalıyor.

Asker operasyon yapacak, sürekli savaşacak ki AKP-MHP iktidarda kalabilsin! Savaş döngüsü bu yüzden sürdürülüyor ve normalleştiriliyor. Faşizmin “normali” soykırım olduğundan, Kürt’ün onurlu kesimine direnmek düşüyor.

İşgal ve imha saldırılarına karşı KCK açıklamasında özenle vurgulanan bir husus vardı: Gerilla direniyor fakat sadece gerillanın direnişiyle sınırlı bir direniş yetmez, halkın mücadeleyi en üst düzeyde sahiplenmesinin zamanıdır. Halkın bu direnişi kendisi için yapması gerekiyor. İşte bu çağrının hemen ardından Erdoğan “tam kapanma” kararını aldırdı.

Yine kararın 1 Mayıs’tan hemen önce alınması da dikkat çekicidir. Sanki AKP-MHP kongre salonlarını hınca hınç doldururken virüs yoktu!

Emekli Amirallerin bildirisinden bir lütuf gibi yararlanmak istediler, tutmadı; gerilla alanlarına karşı zehirli gazlarla yapılan saldırılar nedeniyle halkın öfkesi doruğa çıkmışken bu kez korona “lütfuna” sarıldılar. Bu kapanmanın en önemli sebebi budur. Her fırsatta da bundan yararlanacakları açıktır.

İşin perde arkasında yoksulluktan, yolsuzluk ve katliamlardan bıkmış olan halkın isyan havasından duyulan korku vardır.

O halde yasaklar dinlenmemeli, isyan hakkı kullanılmalı; bu hak faşizme karşı en yaşamsal görev olarak bilinmelidir. Çünkü normalleşme öldürür!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.