Ordu neden harekete geçirilmedi?

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Erdoğan ekonomik krizin enkazının altında kalmıştı, şimdi deprem enkazının altındadır. Halkın yardımına sevk etmediği orduyu, kendisini enkaz altından kurtarmakta kullanacaktır.

Erdoğan Ordu’yu neden harekete geçirmedi?

Muhalefet soruyor, Erdoğan ise soranlara “şerefsizler” diyor, az sonra “defterleri” açacağını söylüyor. Zaten “savcılar” çalışıyormuş. Polis daha şimdiden gözaltılara başladı bile. Ve OHAL ilan edildi. Yakında depremi kışlalarında seyreden ordu da sahneye çıkacak.

 Bir de 17 Ağustos 1999 depreminde kışlalara bakalım.

Depremden üç-dört saat sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı 15 generali, 1392 subayı, 1896 astsubayı ve 33 bin erbaş ve eri deprem bölgesine gönderdi. İstihkam bölükleri enkazlarda arama ve kurtarma çalışmalarına başladı. Sahra hastahaneleri harekete geçirildi.  Askeri cerrahlar, hemşireler anında göreve başladı. Lojistik bölükleri seyyar aşevleri kurdu. Binlerce çadır hizmete açıldı. Binlerce battaniye dağıtıldı. Üstelik aylardan Ağustos’tu. Üstelik o felaket günlerinde asıl dayanışmayı gerçekleştiren demokratik çevreleri mevcut hükümet, şimdi olduğu gibi, polis gücüyle durdurmaya kalkmamıştı.

Bu defa faşist iktidar sizce orduyu neden harekete geçirmedi? Ve neden 'Büyük Marmara' depreminde ordu harekete geçti?

Kafanızı fazla yormayın. Marmara Türk yurdudur. Şimdi yıkılan 10 il, Kürt ve Arap yurdu. Ordu da Türk ordusudur. Ve bu ordu Kurdistan halkıyla savaş halindedir. Kobanê günlerinde Kurdistan şehirlerini bu ordu, bir yıl önce “çöktürme planında” hedeflediği her yeri işgal etti. Şimdi de depremin yıktığı on Kurdistan ve bir Arap orijinli şehrin halkını enkazların altında kendi kaderine terketti.

Bunun başka açıklaması yoktur. Ona buna “şerefsiz” diyen Recep, bu orduyu Rojava’ya, Bakur’a, Başur’a ve hatta Libya’ya sevkederken, 13 milyonluk bir halk için neden ordunun imkanlarını kullanmadığını açıklamak zorundadır.

Ordunun imkanlarını kullanmayan faşist rejim, hep birlikte göreceğiz, bu orduyu OHAL düzeninde bu defa TOKİ soygununa karşı isyan edecek olan halkın üzerine sürecektir. Erdoğan çıkaracağı KHK’lerle bu halkın üzerine yürüyecek, vuracak, kıracak, tutuklayacak, işkenceden geçirecektir. Bölgenin yardımına koşan gönüllülerden, felaketi gözler önüne seren gazetecilerden, rejimin ipliğini pazara çıkaran jeoloji bilimcilerinden intikam alacaktır.

Erdoğan ekonomik krizin enkazının altında kalmıştı, şimdi deprem enkazının altındadır. Halkın yardımına sevk etmediği orduyu, kendisini enkaz altından kurtarmakta kullanacaktır.

Bütün bunlar böyledir ama, bir de Millet İttifakı’nı sarsan politik deprem belirtileri var. HDP ve CHP, OHAL kararına karşı çıkarken, İyi Parti ve diğerleri ufaktan ufaktan Erdoğan’ın eteklerine yapışmaya başladı. Verdikleri demeçlerde Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’la görüşmeme kararına mesafe koydukları görüldü. Kimisi Erdoğan’la “milli sohbetler” bile yaptı.

Soner Yalçın gibiler, kimi Sözcü yazarları, “orduyu neden kullanmadın” diyenlere arsızca saldırarak seçim öncesi ya da sonrası AKP’yle “milli beka koalisyonunun” zeminini döşemek üzere harekete geçti.

Hülasa, Afet Hali bölge halkının malını, arabasını, hatta atını, katırını ve eşeğini almak da içinde, rejime muazzam yetkiler verdiği halde OHAL’in ilanı seçimi bu on ilde AKP’nin ve MHP’nin, ben diyeyim yüzde yetmişle, siz deyin yüzde doksanla kazanmasına hizmet edecek. HDP’ye ve Millet İttifakı’na buralarda nefes aldırtılmayacak.

Afet Hali ve OHAL rejime yetmeyebilir. Depremin AKP’yi perişan ettiği ortaya çıktığı zaman, bu iki “HAL’e” bir de Savaş Hali eklenebilir ki, bu durumda Recep efendi seçimleri anında bir yıl, sonra bir yıl daha erteleyerek, “seçimsiz faşizm” yolunda ilerler.

Erdoğan ve Beşli çete şu sıralar ellerini ovuşturuyor. Depremi, 15 Temmuz darbesi gibi “Alahın lütfu” haline getirmek üzere kafa kafaya verdikleri kesindir. Baksanıza, halk enkaz altındaki  yakınlarının can derdindeyken, Erdoğan Maraş’ta “TOKİ müjdesi” verdi bile.

On ilin sakinlerini Erdoğan’a “muhtaç” etmemek için depremzedelerle dayanışma ağlarını güçlendirmek, rejimin engellerini aşarak onlara ulaşmak şu sıralar yapılması gereken en acil iştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.