Paris Düşerken’den günümüze yansıyanlar
Şemsettin ÖZER yazdı —
- Elit sol, dinci Kürt milliyetçiliği ve Kemalistlerle işbirliği yaparak Özgürlük Hareketi’ni provoke etmeye çalışmaktadır. Kürt liderlerin sözlerini çarpıtarak, hareketi anlamsız bir savaşın parçası haline getirme çabasındadırlar.
- Paris Düşerken, Kürt tarihinde güncelliğini koruduğu gibi, bugün de Özgürlük Hareketi’ni karalama ve Ortadoğu savaşının içine çekme çabalarının sembolü haline gelmiştir.
ŞEMSETTİN ÖZER
İlya Ehrenburg’un en ünlü eserlerinden biri olan "Paris Düşerken", Nazi işgali altındaki Fransa’nın çöküşünü ve Nazilerle işbirliği yapan Fransız elitlerinin trajedisini edebi bir dille anlatır. Roman, iktidarın ihaneti, halkın direnişi ve uluslararası siyasetin çifte standartları gibi evrensel temaları işler.
Sözün gücü ve iktidarın sağırlığı
Hiçbir söz, kralları kendileriyle görüşmeye ikna edemez; çünkü kralların lügatinde sözün anlam gücü yoktur, yalnızca güç konuşur. Bu gerçek, tarih boyunca iktidar ilişkilerinin temel çelişkisini oluşturmuştur.
Elit solun özne-nesne kutuplaşması ve hakikatin kategorileştirilmesi, sosyalizmi tarihsel olarak çöküşe sürükleyen ya da onu kaba materyalizme indirgeyerek vahşi kapitalizmin küresel hegemonyasını güçlendiren temel bir çelişkidir. Bu kutuplaşma, Özgürlük Hareketi’nin başlangıcından günümüze dek dayatılmış; ancak Önderliğin öngörüleriyle etkisiz hale getirilmiştir. Yine de, bu mücadele devrime zarar vermekten geri durmamıştır.
Kürdistan’da Paris Düşerken’i görmek
Paris Düşerken, Kürt coğrafyası için tarihsel ve güncel önemini hiç yitirmemiştir. Roman, iktidarın ihaneti ve halkın direnişi gibi temalarıyla Kürt siyasi mücadelesine ışık tutar. Kürt elitlerinin ulusal bir karakter inşa etmek yerine, işbirlikçi aşiretler ve devlet yapıları üzerinden nemalanmayı tercih etmeleri, romandaki burjuvazi temsilcisi Paul Tessat ile gerilla direnişinin sembolü Denise arasındaki çelişkiyle paralellik gösterir.
Özgürlük Hareketi’nin kuşatılmışlığı
Özgürlük Hareketi, elit solun, Kemalistlerin ve dinci Kürt milliyetçilerinin kıskacı altındadır. Bu gruplar, tekçi ideolojilerin aşırı ve tahammülsüz yansımaları olan elitizm hastalığından muzdariptir. Tarihsel olarak hem sol hem de dini milliyetçilik, kendisini her şeyin merkezine koyan tekçi yaklaşımlar üretmiştir. Ortak noktaları ise, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı adeta bir "Siyam ikizi" gibi birleşmeleridir.
Elit sol, dinci Kürt milliyetçiliği ve Kemalistlerle işbirliği yaparak Özgürlük Hareketi’ni provoke etmeye çalışmaktadır. Kürt liderlerin sözlerini çarpıtarak, hareketi anlamsız bir savaşın parçası haline getirme çabasındadırlar. Bu çevreler, İttihat-Terakki zihniyetini diriltme peşindedir. Tarihin tekerrür etmesine izin vermemek, özgürlük mücadelesinin temel karekteridir.
Halkların demokratik çözümü
Önder Apo’nun temel mücadelesi, elit sol hastalığına karşı bilimsel ve evrensel bir halklar demokrasisi paradigması inşa etmek olmuştur. Bu paradigma, farklılıklarla bir arada yaşamanın mümkün olduğu bir dünya vizyonunu temsil eder. Ancak elit sol, dinci-Kürt milliyetçileri ve Kemalistler, inkâr ve tahakküm üzerine kurulu bir varoluş anlayışını sürdürmektedir.
Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, artık eskisi gibi değiliz ve gelecekte de bugünkü gibi olmayacağız. Bu, bir hakikat arayışıdır. Hakikat, sözün anlam gücüyle var olmuş ve varlığını özgürlük felsefesiyle sürdürmüştür. Dolayısıyla hakikat sözdür ve sözle yaşar.
Dolayısıyla olgunlaşmadan söylenecek her söz veya verilecek her mesaj, telafisi mümkün olmayan felaketlere yol açabilir.
Bu nedenle Kürt hareketi adına konuşan herkes, sözlerini büyük bir dikkatle seçmelidir. Her ifade, Önderlik paradigmasının tarihsel, felsefi ve sosyolojik süzgecinden geçirilmelidir. Aksi takdirde, olgunlaşmamış sözler, karşıt kutuplar yaratarak yıkıcı sonuçlara yol açabilir.
Son dönemde, kendini elit olarak tanımlayan ancak Kemalist zihniyetten kurtulamayan çevreler, Önderliği İsrail halkına karşıymış gibi göstermeye çalışarak hareketi hedef almaktadır. Bu strateji, geçmişte Şeyh Said hareketine karşı kullanılan "İngiliz yanlısı" veya "Sovyet destekçisi" suçlamalarıyla benzerlik taşır.
Elitizmin hayali krallığı ve gerçek mücadele
Elitizm, kendini dev aynasında görerek hayali bir dünya krallığı kurma çabasıdır. Paris Düşerken, Kürt tarihinde güncelliğini koruduğu gibi, bugün de Özgürlük Hareketi’ni karalama ve Ortadoğu savaşının içine çekme çabalarının sembolü haline gelmiştir.
Bu nedenle, kavramsal, tarihsel ve paradigmasal düşünerek hareket etmek devrimci sorumluluğun gereğidir. Sözün tuzağına düşmeden, hakikatin iradesine sahip çıkmak, mücadelenin temel ilkesi olmalıdır.