Rejimin umudu mülteci 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Gitgide Türk’ten de umudunu kesince, eğer yapılacaksa beş milyon mülteciyi önce kimliksiz, statüsüz “ucuz işgücü ordusu” olarak piyasaya sürüyor. Yarı ücretle çalışan mülteci kapitaliste muazzam karlar sağlıyor.

Erdoğan’ın Kürt halkından umudunu keseli çok oldu. Bana öyle geliyor ki, Türk halkından da yavaş yavaş huylanmaya başladı. Türkün batılısını kaybetmişti. Şimdi hızla Karadeniz’in Türkü de Erdoğan’a yan bakmaya başladı. Biraz okumuş yazmış Türk Erdoğan’dan uzaklaşıyor.  

Daha ilginci vaktiyle “üç bile az” diyerek Türk doğurganlığını Kürt doğurganlığına karşı kışkırtan Erdoğan şu sıralar bu işten de uzak duruyor. Çünkü o iktidara geldiği gün doğan Türk bebekler bugün büyüdü, okuyanı da okumayanı da TV başında pinekleyen, yolda yürüyemeyen bu “enkazdan” elbette hiçbir şey beklemiyor. 

Masasına konan kamuoyu yoklamaları Erdoğan’ı korkutuyor mu? Evet. Korkutuyor. Kürt’ten nasıl medet yoksa, giderek Türkten de umut azalıyor. 
Çare? 

Erdoğan sınırları açıyor. Suriye’de naçar kalmış milyonları “geçici” kaydıyla “korumaya” alıyor. “Geçicilik” statüsü berbat bir şeydir. Geleceğinden emin olamazsın. Geçicisin. Üstelik “yabancısın” ve her geçen gün kapı komşun Türk senden “nefret” ediyor. O halde hacir altındasın. Her şeyin Erdoğan’ın iki dudağı arasında. Kılıçdaroğlu “Suriyeli mültecileri göndereceğim” dedikçe Erdoğan kurtarıcın oluyor. 

Eh, o da gitgide Türk’ten de umudunu kesince, eğer yapılacaksa beş milyon mülteciyi önce kimliksiz, statüsüz “ucuz işgücü ordusu” olarak piyasaya sürüyor. Yarı ücretle çalışan mülteci kapitaliste muazzam karlar sağlıyor. Erdoğan’ın “Arap-Mahalmi” kökenli yardımcısı “Suriyeliler giderse ekonomi çöker” derken şaka yapmıyor. “Ucuz işgücü ordusu” işçiyi işçiyle karşı karşıya getiriyor. Zaten sendikal mücadelesi devletin kontrolünde olan emekçiler bu rekabet altında işlerini kaybediyor, ücretlerini koruyamıyor.  

Sonra aynı mülteciyi Almanya’ya, AB’ye karşı kullanma şantajı sökün ediyor. Erdoğan kapıları bir açsa en az 2 milyon mülteci “istila ordusu” kendini Avrupa’ya atacak. Böyle olunca Erdoğan mültecinin sırtından beş altı milyar dolar daha kazanıyor. Bu milyarlar elbette mülteciye gitmiyor. 

Bu kadar da değil. Türk’ten umudunu kesip, seçimlerde bir iki milyonluk oy açığını nasıl kapatacağını şaşıran Erdoğan, çareyi mültecide buluyor. Bir iki milyonuna vatandaşlık verip “seçmen ordusu” yaptığı anda seçimi kazanabilir. Kendi “işine yaramayanı” geçici statüde tutarken, “oy verecek olan” kitleye “vatandaşlık” vererek işin içinden çıkar.  

Kürt’ten de Türk’ten de umudunu kesmekte olan Erdoğan “Türk ordusuna” güvenebilir mi? Bana sorarsanız “güvenemez” derim. Bu çok belli. Neredeyse her ay birkaç yüz muvazzaf subay gözaltına alınıyor. Onurları ayak altına alınmış bir subay kitlesi var. Bavulları hazır polisin gelmesini bekliyorlar. Bekleseler yine de iyi. Bir de MİT’in, İçişlerinin, Akar’ın komutası altında “yeni soğuk savaş” nereye gitmelerini gerektiriyorsa, oralara sürülüyorlar. Generallerinin yarısı hapiste, kurmay albaylarının yüzde doksanı ya hapiste, ya tasfiye edilmiş.  

Ordusuna güvenmeyen Erdoğan ne yapacak? Padişahların yaptığını yapacak. Yapıyor da. Devşirilmiş Hıristiyan çocuklarından Sultanlar nasıl Yeniçeri ordusu kurmuşlarsa Erdoğan da sınırlarını açıyor, Suriyeli sünni Arapları, onlarla birlikte Çeçenleri, Uygurları v.s. “mülteci” haline getiriyor. Sonra bunlara Afganları ekliyor. Zavallı mülteci kitlesi içinden tıpkı Yeniçeriler gibi devşirdiği delikanlıları maaşa bağlayıp, ordulaştırıyor. Araplardan oluşan “Yeniçerileri” Suriye’de Rojava’ya, Başûr’da PKK’ye karşı, Libya’da Hafter’e karşı, Kafkasya’da Ermenistan’a karşı kullanıyor. Şimdi de Afganlı mültecilerin arasından örgütleyeceği “Afgan Yeniçerilerini” Orta Asya’da alternatif İslamcı bir güç haline getirmek üzere harekete geçiyor.  

Ezcümle, mülteci gerçekliği karşımıza birincisi “ucuz işgücü ordusu” olarak, ikincisi Batıya şantaj için “istila ordusu” olarak, üçüncüsü, Türk ve Kürt seçmene karşı yeni bir “seçmen ordusu” olarak ve nihayet dördüncüsü NATO ile birlikte bölgesel savaşlara sürülen “modern Yeniçeri ordusu” olarak çıkıyor. 

Biz Sedat Peker’in ifşa ettiği silahların peşine düşerken, onbinler halinde silahlanmış olan bu “mülteci yeniçeri ordusunu” gözden kaçırıyoruz.  

Bu sonuncu “ordu” Türkler için büyük bir bela habercisidir.  

Kürtler bu “ordu”yla savaştı. Onları Kobanê’de yendi. Rojava’yı onların elinden kurtardı. Reqa halkını özgürleştirdi.  

Tehlike çanları Türkler için çalıyor. Bu paralı “modern Yeniçeri ordusu” şimdilik dışarıyla meşgul. 

Ama gün ola harman ola.  

Erdoğan’ın ayağı kaydığı gün, onu bütün Türk yandaşları hızla terkederken, bu paralı “mülteci ordusunun” ne yapacağı hiç belli olmaz. 

Yani demem o ki, bu defa sıra Türk kardeşlerimizde.  

Rejimi devirmekte biraz daha gecikirseniz, İstanbul Boğaz köprüsünde Harbiyeli Türk öğrencinin kafasını kesenleri karşınızda “paralel ordu” olarak göreceksiniz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.